Sosyal Medyanın Gör Dediği

rabia yavuz

Rabia YAVUZ – 23 Eylül 2023

 

İlk selfiden çok önce, Antik Yunanların kendi görüntüsüne biraz fazla takıntılı birisiyle ilgili bir hikayeleri vardır. Sudaki aksini görerek kendine âşık olan Narkissos’tan bahsediyorum. M.Ö. 8. yüzyıla ait olan bu hikâyede dillere destan bir güzelliğe sahip bir delikanlı vardır. Bu delikanlıyı her gören onun güzelliğinden gözlerini alamaz. Ekho isminde bir peri de Narkissos’u görenlerdendir ve gözüne güzel görünen bu delikanlıya gönlünü kaptırır. Gönlüne düşen bu arzuyla beraber gizlenerek bir süre Narkissos’u takip eder. Hikayemizdeki Ekho aşkı ne kadar alevlense de delikanlının karşısına çıkmakta zorluk yaşar zira üzerindeki lanet yüzünden Ekho kendi sözlerini kullanamaz. Günümüzdeki eko kelimesinin annesi olan bu peri sadece duyduklarını yankılamakta, bir kısmını tekrarlamaktan başka bir şey yapamamaktadır. Ekho’yu bir gün karşısında gören Narkissos “Sen kimsin?” diye sorar. Ekho ise “Kimsin sen?” sorusunu sadece “Sen” diyerek yankılar. Gönlündekileri söyleyemeyen Ekho aşkına da yanıt alamayınca kahrından ölür. Dile geleni söyleyememek ne zordur. Üzerimizdeki bir lanet gibidir. Söylenmeyen şeyler başka şeylere dönüşür; çoğu zaman da ıstıraba. Bu açıdan Ekho’nun hikayesi bir çoğumuza çok tanıdık gelebilir.

Hikayemizin diğer kahramanı Narkissos arkasında kırık kalpler bırakınca diğer periler tarafından şikâyet edilir ve sonunda bir ceza alır. Sadece kendisine âşık olmakla cezalandırılmıştır. Kendinden başka bir şeyi görememekle, başka bir şeyi sevememekle. Bir suyun kenarında susuzluğunu gidermek üzere eğildiğinde Narkissos sadece kendi aksini görür suda. İlk görüşte de âşık olur kendine lanetin etkisiyle. Susuzluğunu dindiremeyen Narkissos’un suyun kenarında helak olduğu yayılır kulaktan kulağa. Suyun üstünde onun yerine etrafını beyaz yaprakların çevirdiği sarı göbekli bir çiçek bulunur ve Narkissos’un ismi çiçeğe kalır. Bugün andığımız haliyle nergizlere.

İlginizi çekebilir!  İsrail'in Soykırım Savaşı Suriye'ye mi Sıçrayacak? – Adem Kılıç

Sıkça duyduğumuz Narsisizm kavramının arkasında bu hüzünlü hikâye vardır. Günümüzde olumsuz yüklü kullanımı ve çağrışımları yaygın olmakla birlikte, esasında insanın özüne duyduğu sevgiyi ifade eden, nötr hatta olumlu bir kavram olarak anlaşılır narsisizm psikolojide. Kişinin kendi özüne duyduğu sevgi olarak işlevsel bir değere sahip olabilen narsisizm, ötekinin varlığını yok saydığında, kendinden başka bir şeyi göremeyip kişiyi körleştirdiğinde işin rengi değişir. Kendinden başkasını önemsemeyen, empati kuramayan, başkalarını kolayca kendi amaçları için kullanan insanları anlıyoruz günümüzde. Narsisizmin en uç halini gördüğümüz bu kişilik ile görüntümüzle kurduğumuz ilişkinin de yakından bağlantılı olması hikayenin bize bıraktığı derslerden biri.

Bizler antik çağda yaşamıyoruz, internet çağındayız. İnternetin kontrolsüz ve aşırı kullanımı ise benliğimiz ve görüntümüzle ilişkimizi de derinden etkiliyor.  Narsistik kişilik özellikleri ile sosyal medyada öz-çekim paylaşımlarının sıklığı, durum güncellemelerinin çokluğu, başkalarının sosyal medyada ne yaptığını kontrol etme davranışları, tanımadığı insanların arkadaşlık isteğini kabul etme tutumu, Facebook’ta zaman geçirme süreleri arasında pozitif bir korelasyon var. Eğer bu tutumlar bizim için de geçerliyse benliğimiz, görüntümüz ve tutumlarımızla sosyal medya kullanımımız arasındaki ilişkiyi yeniden gözden geçirmeyi düşünebiliriz.

Alexander Lowen, hastalıklı narsisizmin idealize edilen imaj uğruna benliğin kurban edilmesi olduğunu söyler. Sosyal medyada sadece başkalarının beğenisine açılmış benliğimizin ise bu durumdan nasıl etkilenebileceğine dikkat etsek sosyal medya ile ilişkimiz nasıl değişir acaba? Siz ne dersiniz?

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

rabia yavuz

Rabia YAVUZ – 23 Eylül 2023

 

İlk selfiden çok önce, Antik Yunanların kendi görüntüsüne biraz fazla takıntılı birisiyle ilgili bir hikayeleri vardır. Sudaki aksini görerek kendine âşık olan Narkissos’tan bahsediyorum. M.Ö. 8. yüzyıla ait olan bu hikâyede dillere destan bir güzelliğe sahip bir delikanlı vardır. Bu delikanlıyı her gören onun güzelliğinden gözlerini alamaz. Ekho isminde bir peri de Narkissos’u görenlerdendir ve gözüne güzel görünen bu delikanlıya gönlünü kaptırır. Gönlüne düşen bu arzuyla beraber gizlenerek bir süre Narkissos’u takip eder. Hikayemizdeki Ekho aşkı ne kadar alevlense de delikanlının karşısına çıkmakta zorluk yaşar zira üzerindeki lanet yüzünden Ekho kendi sözlerini kullanamaz. Günümüzdeki eko kelimesinin annesi olan bu peri sadece duyduklarını yankılamakta, bir kısmını tekrarlamaktan başka bir şey yapamamaktadır. Ekho’yu bir gün karşısında gören Narkissos “Sen kimsin?” diye sorar. Ekho ise “Kimsin sen?” sorusunu sadece “Sen” diyerek yankılar. Gönlündekileri söyleyemeyen Ekho aşkına da yanıt alamayınca kahrından ölür. Dile geleni söyleyememek ne zordur. Üzerimizdeki bir lanet gibidir. Söylenmeyen şeyler başka şeylere dönüşür; çoğu zaman da ıstıraba. Bu açıdan Ekho’nun hikayesi bir çoğumuza çok tanıdık gelebilir.

Hikayemizin diğer kahramanı Narkissos arkasında kırık kalpler bırakınca diğer periler tarafından şikâyet edilir ve sonunda bir ceza alır. Sadece kendisine âşık olmakla cezalandırılmıştır. Kendinden başka bir şeyi görememekle, başka bir şeyi sevememekle. Bir suyun kenarında susuzluğunu gidermek üzere eğildiğinde Narkissos sadece kendi aksini görür suda. İlk görüşte de âşık olur kendine lanetin etkisiyle. Susuzluğunu dindiremeyen Narkissos’un suyun kenarında helak olduğu yayılır kulaktan kulağa. Suyun üstünde onun yerine etrafını beyaz yaprakların çevirdiği sarı göbekli bir çiçek bulunur ve Narkissos’un ismi çiçeğe kalır. Bugün andığımız haliyle nergizlere.

İlginizi çekebilir!  Ramazan Ayı ve Tevazu

Sıkça duyduğumuz Narsisizm kavramının arkasında bu hüzünlü hikâye vardır. Günümüzde olumsuz yüklü kullanımı ve çağrışımları yaygın olmakla birlikte, esasında insanın özüne duyduğu sevgiyi ifade eden, nötr hatta olumlu bir kavram olarak anlaşılır narsisizm psikolojide. Kişinin kendi özüne duyduğu sevgi olarak işlevsel bir değere sahip olabilen narsisizm, ötekinin varlığını yok saydığında, kendinden başka bir şeyi göremeyip kişiyi körleştirdiğinde işin rengi değişir. Kendinden başkasını önemsemeyen, empati kuramayan, başkalarını kolayca kendi amaçları için kullanan insanları anlıyoruz günümüzde. Narsisizmin en uç halini gördüğümüz bu kişilik ile görüntümüzle kurduğumuz ilişkinin de yakından bağlantılı olması hikayenin bize bıraktığı derslerden biri.

Bizler antik çağda yaşamıyoruz, internet çağındayız. İnternetin kontrolsüz ve aşırı kullanımı ise benliğimiz ve görüntümüzle ilişkimizi de derinden etkiliyor.  Narsistik kişilik özellikleri ile sosyal medyada öz-çekim paylaşımlarının sıklığı, durum güncellemelerinin çokluğu, başkalarının sosyal medyada ne yaptığını kontrol etme davranışları, tanımadığı insanların arkadaşlık isteğini kabul etme tutumu, Facebook’ta zaman geçirme süreleri arasında pozitif bir korelasyon var. Eğer bu tutumlar bizim için de geçerliyse benliğimiz, görüntümüz ve tutumlarımızla sosyal medya kullanımımız arasındaki ilişkiyi yeniden gözden geçirmeyi düşünebiliriz.

Alexander Lowen, hastalıklı narsisizmin idealize edilen imaj uğruna benliğin kurban edilmesi olduğunu söyler. Sosyal medyada sadece başkalarının beğenisine açılmış benliğimizin ise bu durumdan nasıl etkilenebileceğine dikkat etsek sosyal medya ile ilişkimiz nasıl değişir acaba? Siz ne dersiniz?

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.