35 kez görüntülendi.
faruk taşcı

Prof. Dr. Faruk TAŞÇI – 08 Ocak 2025

 

Türkiye’de 65 yaş ve üstü kabul edilen yaşlı nüfus oranı artıyor. 2018’te 7 milyon 186 bin 204 olan yaşlı sayısı son 5 yılda % 21,4 artarak 2023’te 8 milyon 722 bin 806 yaşlıya ulaşmış durumda. Yani toplam nüfus içindeki yaşlı oranı 2018’te % 8,8 iken 2023’te % 10,2’ye yükselmiş halde.

Hal böyle olunca, sosyal harcamalar içinde yaşlılara ayrılan paylar da önemli hale geliyor. Yaşlılar, kamu sosyal harcamalarının eğitim, sağlık ve sosyal koruma şeklinde üç alt bileşeninden “sosyal koruma harcamaları” içinde bulunuyor. Yani sosyal koruma harcamalarında hastalık/sağlık bakımı, engelli/malul, dul/yetim, aile/çocuk, işsizlik, sosyal dışlanma ile emekli/yaşlı kalemleri var. Yaşlı harcamaları açık ara diğer kalemlerden daha fazla harcama yapılan kalem konumunda.

Sosyal koruma harcamaları bir önceki yıla göre 2023’te % 108,6 gibi ciddi bir artış göstermiş durumda. Bunun içindeki en büyük pasta da yaşlıların. 2023’te GSYH’nin % 10,1’i sosyal koruma harcamalarına ait. Bunun da en büyük payı % 4,4 ile emekli/yaşlılara yapılan harcamalar. Sonrasında % 3,0 ile hastalık/sağlık bakımı harcamaları geliyor. Dul/yetim harcamaları ancak % 1,0’i bulabilmiş.

Zamların yapıldığı ve gündemdeki sıcaklığını koruduğu bu günlerde, işin bir de “maaş alanlar” yönü var. Sosyal koruma kapsamında (engelli/malul, dul/yetim ve emekli/yaşlı) maaş alan 16 milyon 893 bin kişi var. Bu sayı, 2022 yılında 14 milyon 851 bindi. Aradaki % 13,8’lik artış emekli/yaşlı aylıklarındaki artış ile ilgili. Bu da EYT’lilerin sisteme dahil olması sonrası oluyor. Çünkü 2022’den 2023’e engelli/malul aylığı sadece bin kişi artmış, dul/yetim aylığı 66 bin kişi artmış; emekli/yaşlı aylığı ise 2 milyondan biraz fazla artmış. Dolayısıyla sosyal koruma harcamalarının 2022’den 2023’e % 108,6 gibi bir artışta EYT’liler etkisi büyük.

İlginizi çekebilir!  Emeklilerin promosyon ödemeleri başladı

Böyle bir tablo, EYT konusu gündeme geldiğinde yapılan “herhangi bir yaş sınırlaması getirilmeden 2 milyondan fazla kişinin emeklilik hakkına erişmesinin devlete oluşturacağı yük” tartışmasını ister istemez akla getiriyor. Hatta bu tartışmanın merkezinde olan “eğer EYT’liler sisteme dahil olursa, emekli maaşlarının genelinde riskler oluşur” gibi yaklaşımlar somutlaşmış vaziyette.

Zira sisteme dahil 2 milyon yeni kişinin maaşları, tüm maaşları reelde aşağı yönlü çekmiş gibi duruyor. Daha da ötesinde, orta ve uzun vadede kamu maliyesine ek borç yükleri kaçınılmaz görünüyor. Yani ekonominin emekli/yaşlı maaşı yönünde “daralma” söz konusu.

Şimdilerde emeklilerin maaş artış oranlarına “refah payı” eklenmesi için mücadeleler de bu yüzden yapılıyor. Mevcut haliyle emeklilerin maaşının düşüklüğü belirgin, ama sorun olduğu belirgin olan diğer bir husus, emekli maaşlarının ödenmesinin “sistem içinden sürdürülemez” olduğu, bu nedenle sürekli “bütçe destekleri” ile sürecin devam ettirilmek durumunda kalındığı.

Yani sosyal sigorta/güvenlik mekanizmasının primlerden gelen girdiler ile işlemesi mümkün değil. Mümkün olmadığı için de sosyal güvenlik sisteminin (özellikle yaşlı/emekli ayağında) borca dayalı bütçe destekleri gerekiyor. Borçsa orta ve uzun vadede bir ülkeyi “dışa mahkûm” etme oranının artması demek. Bu nedenle, borca, dolayısıyla dışa minimum ihtiyaç duyulacak “yenilenmiş bir sosyal güvenlik sistemi” elzem.

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.