73 kez görüntülendi.
Bizi Biz Yapan Hikayeler – Rabia Yavuz

Rabia YAVUZ – 10 Aralık 2024

 

“Ne çok acı var”, diyor Cahit Zarifoğlu. Klinik Psikolog olarak hizmet vermeye başladığımdan bu yana bu cümlenin benim için yeri başkalaştı. Acıdan pay almayan yok. Acısıyla tatlısıyla dünya hayatı diyoruz ya, söz öbeğinde bile acı tatlıdan önce geliyor.

Otto Rank de acıyla ilişkimizi doğumla başlatır. Doğum ilk travmadır ona göre. Yeryüzünde olabilecek en güvenli ve rahat yerden kopuşumuzla gözlerimizi dünyaya açarız. Acısıyla tatlısıyla dünyaya.

Travma kelimesi Yunanca “yara” kelimesinden türetilmiş bir kavram, psikolojide ise Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB), travma sonrası yaşanan acıların sürekli hale geldiği durumlar için üretilmiş bir tanı. Gündelik hayatta travma kelimesi bir kavram ya da tanıdan uzaklaşarak kullanılmakta olsa bile klinik ortamda travmatik deneyimler kompleks bir sistem olarak karşımıza çıkar.

İyileşmeyen yaralar güven ve özenle inşa edilmiş terapötik ilişkinin ortamında açılır. Nasıl bir doğum ameliyathanede güvenli ve temiz bir ortamda gerçekleşiyorsa travmaların iyileştirilmesi için de aynı titizlik gerekmektedir. Böylece açılan yaraların acısı dindirilebilsin, enfeksiyon kapmadan temizlensin ve sonrasında gerekli bakımlar yapılabilsin.

Alınan yara afet gibi doğal sebeplerden kaynaklanıyorsa bizi dehşete düşürür, tecavüz ya da şiddet gibi insan eliyle olduğunda ise vahşet olarak adlandırılır. Alınan yaranın şiddeti bizim yarayı iyileştirme kapasitemizi aştığında, hayatımız alt üst olduğunda, güvendiğimiz dağlara kar yağdığında ruhta deprem etkisi üretir. Alt üst olan hayatımızda yeni dağlara, yeni bağlara ihtiyacımız vardır artık.

Terapi odası yeni ve sağlam bağlar inşa etmek için faydalandığımız bir zemindir. “Olanlar olmuştur” artık ama yaşananlar hala canımızı derinden yakmaktaysa, aylar geçse de acımız aynı derecede şiddetliyse Travma Sonrası Stres belirtileri yaşıyor olabiliriz. Zihnimizde istemesek bile acı veren olay tekrar tekrar canlanıyorsa, rüyalarımız kabuslara evrildiyse, eski sükunetimiz kaybolduysa “Olanlar olmuş ama yaşanıp bitmemiş” demektir.

İlginizi çekebilir!  World of Türkiye kadrosuna Uzman Klinik Psikolog Rabia Yavuz katıldı

İyileşerek kapanmayan yaralar sanki enfekte olmuş, içimizde küçülmek yerine büyümektedir. Kırgınlıklar, öfkeler, öğrenilmiş çaresizlikler ruhumuza yerleşir. Geçmişi ait olduğu yerde bırakmak zorlaşır, yani geride. Geride kalmayan şimdiyi ele geçirir, geleceğe de göz diker. Geçmişi ait olduğu yerde yani geride bırakabilenler de vardır aramızda. Onlar nasıl başarmıştır diye baktığımızda koca bir dünya çıkar karşımıza. Tek değil birçok yolu vardır geçmişten özgürleşmenin.

İyileşmenin çeşitli yollarından biri, yarayı açanlarla değil de yaramızın kendisiyle ilgilenmektir kanaatime göre. Yarayı açanlarla zihnimizin meşgul olması, sebeplerini aramak ya da yarayı açanın hatasını anlayarak özür dileyip hakkımızı teslim etmesini beklemek iyileşmenin önündeki en büyük engeldir. Bizi arafta bırakır, acıda çakılı kalmamıza sebep olur.

Üstelik yara açacak kapasitede olan birinden hatasını fark edip af dilemesini beklemek bizi gerçeklikten koparır. Yarayı açan yarayı iyileştiren olmaz. Yarayı ancak yaranın sahibi iyileştirebilir.

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.