Amerikalı Anna Jarvis, 1864’te dünyaya gözlerini 13 çocuklu bir ailede açmış olmasına rağmen hayatta kalan dört kardeşten biri olarak yaşadı. 13 çocuk dünyaya getirmiş olan annesi Ann Maria Reeves Jarvis ise savaş karşıt bir aktivist ve öğretmendi. Ömrünü askerlere adamış, bir gün barış ve huzurun hayalini kurmuş güçlü bir kadın.
Hayatı yokluk, savaş ve mücadele içinde geçmiş olan annesini 41 yaşında kaybeden Anna, annesine o hayattayken yeterince zaman ayıramadığı için derin bir üzüntünü içinde bulmuş kendisini. Annesinin vefatından 2 yıl sonra onun vefat ettiği haftayı arkadaşlarıyla birlikte hayatta olan ya da olmayan tüm anneleri anmak için kutlamaya karar vermiş. Sonrasında ise hızlıca yayılan bu anma günü resmî tatil ilan edilmiş ve ülke sınırlarını aşmış.
Anneler Günü’nün kısa zaman içinde ticari amaçlarla kullanılmasından dolayı derin üzüntü yaşayan Anna, ömrünü bu endüstri ile savaşarak geçirmiş. Özellikle anneler günü temalı tebrik kartlarının üretimine ve çiçekçilere karşı kampanyalar düzenlemiş çünkü işin içine para girdiğinde sadece bir anma gününün değil, insanın ruhunun bile paralandığını görmüş. Tebrik kartı ya da hazır hediyeler almanın sadece bizleri tembelleştirdiğine işaret eden Anna, annelerimizin emekle yoğrulmuş çabalarına uygun bir tutum olmadığını da eklemiş.
Söz konusu kâr olduğunda kirlenmeyen ne kalıyor? Annelerimiz, babalarımız yani günümüzün ebeveynleri ciddi bir tüketim endüstrisinin hedefi halinde. Hemen her gün ne kadar yetersiz ebeveynler olduğumuzu bize gösteren kitap ve eğitim programlarıyla karşı karşıyayız. Muhteşem ve gerçek dışı Instagram annelerinin bir stüdyo haline gelen evlerinden yaptıkları yayınlar ebeveynlik endüstrisinin bir parçası değil mi? Ebeveynlerin kendilerini yetersiz hissetmelerinden beslenen bu sektör anne babalarımızı sürekli bir uzman terörüne maruz bırakmıyor mu?
Çağımızda ebeveynlerin takip edecekleri tek bir uzman yok, devasa bir sektör var. Kendini ve ilişkilerini geliştirmek isteyen ebeveynlerin olması çok güzel ancak ebeveynlerin çok az destek aldığı hatta hiç destek almadığı bir sistemde idealin anne ve babaların omuzlarına yüklenmesi sadece anne babalara değil evlatlarımıza da zarar verir.
Bir çocuk büyütmek için bir köy gerekir derken çocuk bakımının ne kadar geniş ve bütüncüllük gerektiren bir husus olduğuna dikkat çekilmektedir. Tüm sorumluluğun ve sonuçlarla baş etmenin sadece ebeveynlere yıkılmadığı bir sistem ve kurumlaşmanın bizlere daha iyi geleceğine inanıyorum. Siz ne dersiniz?
Amerikalı Anna Jarvis, 1864’te dünyaya gözlerini 13 çocuklu bir ailede açmış olmasına rağmen hayatta kalan dört kardeşten biri olarak yaşadı. 13 çocuk dünyaya getirmiş olan annesi Ann Maria Reeves Jarvis ise savaş karşıt bir aktivist ve öğretmendi. Ömrünü askerlere adamış, bir gün barış ve huzurun hayalini kurmuş güçlü bir kadın.
Hayatı yokluk, savaş ve mücadele içinde geçmiş olan annesini 41 yaşında kaybeden Anna, annesine o hayattayken yeterince zaman ayıramadığı için derin bir üzüntünü içinde bulmuş kendisini. Annesinin vefatından 2 yıl sonra onun vefat ettiği haftayı arkadaşlarıyla birlikte hayatta olan ya da olmayan tüm anneleri anmak için kutlamaya karar vermiş. Sonrasında ise hızlıca yayılan bu anma günü resmî tatil ilan edilmiş ve ülke sınırlarını aşmış.
Anneler Günü’nün kısa zaman içinde ticari amaçlarla kullanılmasından dolayı derin üzüntü yaşayan Anna, ömrünü bu endüstri ile savaşarak geçirmiş. Özellikle anneler günü temalı tebrik kartlarının üretimine ve çiçekçilere karşı kampanyalar düzenlemiş çünkü işin içine para girdiğinde sadece bir anma gününün değil, insanın ruhunun bile paralandığını görmüş. Tebrik kartı ya da hazır hediyeler almanın sadece bizleri tembelleştirdiğine işaret eden Anna, annelerimizin emekle yoğrulmuş çabalarına uygun bir tutum olmadığını da eklemiş.
Söz konusu kâr olduğunda kirlenmeyen ne kalıyor? Annelerimiz, babalarımız yani günümüzün ebeveynleri ciddi bir tüketim endüstrisinin hedefi halinde. Hemen her gün ne kadar yetersiz ebeveynler olduğumuzu bize gösteren kitap ve eğitim programlarıyla karşı karşıyayız. Muhteşem ve gerçek dışı Instagram annelerinin bir stüdyo haline gelen evlerinden yaptıkları yayınlar ebeveynlik endüstrisinin bir parçası değil mi? Ebeveynlerin kendilerini yetersiz hissetmelerinden beslenen bu sektör anne babalarımızı sürekli bir uzman terörüne maruz bırakmıyor mu?
Çağımızda ebeveynlerin takip edecekleri tek bir uzman yok, devasa bir sektör var. Kendini ve ilişkilerini geliştirmek isteyen ebeveynlerin olması çok güzel ancak ebeveynlerin çok az destek aldığı hatta hiç destek almadığı bir sistemde idealin anne ve babaların omuzlarına yüklenmesi sadece anne babalara değil evlatlarımıza da zarar verir.
Bir çocuk büyütmek için bir köy gerekir derken çocuk bakımının ne kadar geniş ve bütüncüllük gerektiren bir husus olduğuna dikkat çekilmektedir. Tüm sorumluluğun ve sonuçlarla baş etmenin sadece ebeveynlere yıkılmadığı bir sistem ve kurumlaşmanın bizlere daha iyi geleceğine inanıyorum. Siz ne dersiniz?
Amerikalı Anna Jarvis, 1864’te dünyaya gözlerini 13 çocuklu bir ailede açmış olmasına rağmen hayatta kalan dört kardeşten biri olarak yaşadı. 13 çocuk dünyaya getirmiş olan annesi Ann Maria Reeves Jarvis ise savaş karşıt bir aktivist ve öğretmendi. Ömrünü askerlere adamış, bir gün barış ve huzurun hayalini kurmuş güçlü bir kadın.
Hayatı yokluk, savaş ve mücadele içinde geçmiş olan annesini 41 yaşında kaybeden Anna, annesine o hayattayken yeterince zaman ayıramadığı için derin bir üzüntünü içinde bulmuş kendisini. Annesinin vefatından 2 yıl sonra onun vefat ettiği haftayı arkadaşlarıyla birlikte hayatta olan ya da olmayan tüm anneleri anmak için kutlamaya karar vermiş. Sonrasında ise hızlıca yayılan bu anma günü resmî tatil ilan edilmiş ve ülke sınırlarını aşmış.
Anneler Günü’nün kısa zaman içinde ticari amaçlarla kullanılmasından dolayı derin üzüntü yaşayan Anna, ömrünü bu endüstri ile savaşarak geçirmiş. Özellikle anneler günü temalı tebrik kartlarının üretimine ve çiçekçilere karşı kampanyalar düzenlemiş çünkü işin içine para girdiğinde sadece bir anma gününün değil, insanın ruhunun bile paralandığını görmüş. Tebrik kartı ya da hazır hediyeler almanın sadece bizleri tembelleştirdiğine işaret eden Anna, annelerimizin emekle yoğrulmuş çabalarına uygun bir tutum olmadığını da eklemiş.
Söz konusu kâr olduğunda kirlenmeyen ne kalıyor? Annelerimiz, babalarımız yani günümüzün ebeveynleri ciddi bir tüketim endüstrisinin hedefi halinde. Hemen her gün ne kadar yetersiz ebeveynler olduğumuzu bize gösteren kitap ve eğitim programlarıyla karşı karşıyayız. Muhteşem ve gerçek dışı Instagram annelerinin bir stüdyo haline gelen evlerinden yaptıkları yayınlar ebeveynlik endüstrisinin bir parçası değil mi? Ebeveynlerin kendilerini yetersiz hissetmelerinden beslenen bu sektör anne babalarımızı sürekli bir uzman terörüne maruz bırakmıyor mu?
Çağımızda ebeveynlerin takip edecekleri tek bir uzman yok, devasa bir sektör var. Kendini ve ilişkilerini geliştirmek isteyen ebeveynlerin olması çok güzel ancak ebeveynlerin çok az destek aldığı hatta hiç destek almadığı bir sistemde idealin anne ve babaların omuzlarına yüklenmesi sadece anne babalara değil evlatlarımıza da zarar verir.
Bir çocuk büyütmek için bir köy gerekir derken çocuk bakımının ne kadar geniş ve bütüncüllük gerektiren bir husus olduğuna dikkat çekilmektedir. Tüm sorumluluğun ve sonuçlarla baş etmenin sadece ebeveynlere yıkılmadığı bir sistem ve kurumlaşmanın bizlere daha iyi geleceğine inanıyorum. Siz ne dersiniz?