Uzman Klinik Psikolog Rabia YAVUZ – 01 Haziran 2024
Dijital çağda bilgiyle, üretim ya da hizmet almakla ilişkimiz bu kadar değişmişken gönül meselelerimizin de bundan nasiplenmiş olmasını beklememiz çok normal. Sanal dünyada iletişim kurmak oldukça az maliyetli ve çok az çaba gerektiriyor. Oldukça ekonomik, düşünsenize artık emojiler bile bizim yerimize konuşuyor. Üstelik bu uygulamaların çoğu da ücretsiz.
Dijital ortamda ilişkiler için harcadığımız zaman ve maliyet azalırken ilişkilerimizin kapsam alanı da kontrol edilemez oranda genişledi. Çok fazla bağlantımız var ama bağlarımız da bir o kadar zayıf görünüyor. Üstelik bu bağlantılar sona erse de dijital izler olarak kayıtlı arşivlerde yerlerini de alıyor. Her gün yenisi çıkan bu uygulamalarda sonu gelmeyen profiller arasında gönül dünyamızı açacak birini arıyoruz. Belki içinde kalmakta zorlandığımız yalnızlık hissini bir parça azaltmayı umuyoruz, belki de hayatımızın aşkını arıyoruz. Bu kadar seçenek arasında ise “o kişiyi” bulmak samanlıkta iğne aramaya benziyor. Lakin uygulamalar bir yandan da belki hayatımızın aşkının bir tık ötede olduğunu bize sürekli reklamlarla hatırlatırken yalnızlığımızın içinde kalmak git gide zorlaşıyor.
Bu durum sadece dijital çağa özgü de değil. Blaise Pascal, “Bütün insanlığın mutsuzluğunun kaynağı yalnızca tek bir şeyde yatmaktadır ki bu, insanın bir odada kendi kendine sakin bir şekilde oturmayı becerememesidir” diyerek bu durumun ne kadar kadim bir mesele olduğunu da bize hatırlatmakta.
Hal böyleyken sosyal medyanın “Artık yalnız değilsin” çağrılarına direnmek hiç kolay olmuyor. İlişkimizden hoşnut değilsek ya da sadece bize iyi gelebilecek bir ilişkinin özlemini duyuyorsak elimizdeki cihazlar bizi birçok yabancıyla tanıştırmak için sırada bekliyor. Üstelik bu programları anonim olarak kullanmanın dayanılmaz hafifliği de işin içine karışınca sadece kısa bir süre ilgi görmek için bile olsa ödediğimiz maliyet gözümüze pek de büyük görünmüyor. Bedava peynir sadece fare kapanında olur, sözünü de hatırlayarak bu kadar kolaylaştırılan ilişki seçeneklerinin orta yerinde neden eskisinden daha yalnız hissettiğimizi tekrar düşünmeyi denesek mi?
Bolca seçeneğe sahip olmak kulağa hoş geliyor olabilir ilk seferde. Lakin BarrySchwartz’ın Bolluk Paradoksu kitabında dile getirdiği gibi, çok fazla seçenekle karşılaştığımızda aynı oranda karar vermemiz de güçleşiyor. Tatmin olmamız zorlaşırken karşımızdaki kişinin de aynı bizim gibi sınırsız seçenekleri olduğunu biliyor olmamız kaygılarımızı kullanılan her dijital platform için ayrı ayrı tetikliyor. Bir anda kendimizi mevcut birçok sosyal medya uygulamasında birilerini gizlice takip ederken bulabiliyoruz. Kaygılar tetiklenirken güven hissimiz sürekli zedeleniyor. Kendi biricikliğimize güvenimiz ise mevcut seçeneklerle orantılı olarak kaybolurken karşımızdaki insana güvenmek de saflık olarak görülüyor.
Bu paradokstan çıkmanın yolu basit ama zor. İlişki kurmak bağlılık ister, bunun anlamı ise diğer tüm seçeneklerden vaz geçebilmemiz demektir. Seçim yapabilmek belirsizliklerin verdiği ıstırabın ilacıdır.