Bir Ayrılık, Bir Yoksulluk, Bir Ölüm…

rabia yavuz

Klinik Psikolog Rabia YAVUZ – 22 Mayıs 2024

 

Ayrılık yaman bir kelime. Karacaoğlan boşuna dememiş: Üç derdim var birbirinden seçilmez. Bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm. Bu dizeleri Neşet Ertaş’tan dinleyip de kendini bu türküde kaybetmemek ne mümkün! Nice sultanları tahttan indiren ayrılık bizim tahtlarımızı da sarsmayacak değil ya! Nicelerinin gül benzini solduran bu ayrılık acısı bizim de gülen yüzlerimizi soldurabilir.

 

Çok doğal değil mi ayrılmak istemediğimiz birinden ayrı düştüğümüzde üzülüyor olmamız, acıdan payımızı almamız? Doğal olsa da içimizde bizi sürekli yargılayan bir sesle yaşıyorsak ayrılıktan sonra acı çektiğimiz için kendimizi sürekli “zavallı” olmakla suçluyor olabiliriz. Ya da içimizde aşırı talepkar bir ses yaşıyorsa bize sürekli “Yeter artık, amma uzattın sen de” derken kendimizi bulabilir, anlayış ve şefkate en çok ihtiyaç duyduğumuz zamanlarda bir de yetersizlik hisleriyle boğuşmaya başlarız.

 

Hayatta kontrol edemeyeceğimiz bu kadar çok şey varken kendimize bu kadar yüklenmek niye? Kendi yüreğimize biz söz geçiremiyorken başkasının yüreğine hükmedebilirmişiz gibi “Şöyle yapsan başka olurdu” diyen bu iç ses kime hizmet ediyor acaba? Her gün “vazgeçilmez olmanın sırrı” tadında kitaplardan üzerimize salınan sırlar bizleri sürekli bir şeyleri “birileri” kadar iyi yapmadığımız için bizi yalnız kalmakla suçlamıyor mu? İlişkilerin hepsinin şifresini çözmüş gibi konuşan uzmanların teröründen kendimizi korusak bile içimizdeki bu ses de o acımasız koroya katılınca ne yapmalı?

 

Vazgeçilmez olmanın sırrını çözmüş olanlara karbon fiber olma payesini verip yolumuza insan olmanın güzelliğine yüreğini açanlarla devam edelim. Hiçbirimiz vazgeçilmez değiliz. Zamanında bizi arzulayan bazı kişileri biz nasıl arzulamadıysak ve yolumuzu ayırabildiysek yolunu ayırmak isteyenlere içimizden şunu söylemeyi deneyebiliriz: Farklı istek ve ihtiyaçlarımız olmasından daha doğal bir şey yok. Sen de ben de biricik canlılarız ve eşsiz hikayelerimiz var.  Beraber geçirdiğimiz zamanlar acı tatlı bana çok şey öğretti. Öğrendiklerim için müteşekkirim. Yollarımız ayrı ve açık olsun.

İlginizi çekebilir!  14 Şubat Dedikleri Birkaç Gül ve Birkaç Çikolata, Bana Seni Gerek Seni

 

Bu niyeti içimizde taşımak bizleri güçlendirir. Yolların ayıldığı yerde hepimiz için iyi olanı dilemek kendimiz için de iyi olanı dilememize yardım edebilir. Son okuduğum çalışmalardan birine göre ayrılık deneyimini tatmanın kişilerin başka insanların duygu, düşünce ve davranışlarını kontrol edemeyeceklerini kabul etmelerine yardımcı oluyor. Ayrılık deneyiminden yeni bir şeyler öğrenmeye açık olan kişilerin ise affetme becerileri de gelişiyor.

 

Çalışmanın sahibi Howe, ayrılıkları öğrenme fırsatı olarak gören insanların olgunlaştıklarını da ekliyor. İlişkilerimizde önceliklerimizi, değerlerimizi ve sınırlılıklarımızı keşfettikçe vazgeçilmez olmaya çalışmaktan daha sahici bir yer bulabiliriz kendimize. Geleceğimizi fantezi ya da geçmişe kurban etmek dışında başka seçeneklerimiz olduğunu da görebiliriz. Siz ne dersiniz?

 

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

Klinik Psikolog Rabia YAVUZ – 22 Mayıs 2024

 

Ayrılık yaman bir kelime. Karacaoğlan boşuna dememiş: Üç derdim var birbirinden seçilmez. Bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm. Bu dizeleri Neşet Ertaş’tan dinleyip de kendini bu türküde kaybetmemek ne mümkün! Nice sultanları tahttan indiren ayrılık bizim tahtlarımızı da sarsmayacak değil ya! Nicelerinin gül benzini solduran bu ayrılık acısı bizim de gülen yüzlerimizi soldurabilir.

 

Çok doğal değil mi ayrılmak istemediğimiz birinden ayrı düştüğümüzde üzülüyor olmamız, acıdan payımızı almamız? Doğal olsa da içimizde bizi sürekli yargılayan bir sesle yaşıyorsak ayrılıktan sonra acı çektiğimiz için kendimizi sürekli “zavallı” olmakla suçluyor olabiliriz. Ya da içimizde aşırı talepkar bir ses yaşıyorsa bize sürekli “Yeter artık, amma uzattın sen de” derken kendimizi bulabilir, anlayış ve şefkate en çok ihtiyaç duyduğumuz zamanlarda bir de yetersizlik hisleriyle boğuşmaya başlarız.

 

Hayatta kontrol edemeyeceğimiz bu kadar çok şey varken kendimize bu kadar yüklenmek niye? Kendi yüreğimize biz söz geçiremiyorken başkasının yüreğine hükmedebilirmişiz gibi “Şöyle yapsan başka olurdu” diyen bu iç ses kime hizmet ediyor acaba? Her gün “vazgeçilmez olmanın sırrı” tadında kitaplardan üzerimize salınan sırlar bizleri sürekli bir şeyleri “birileri” kadar iyi yapmadığımız için bizi yalnız kalmakla suçlamıyor mu? İlişkilerin hepsinin şifresini çözmüş gibi konuşan uzmanların teröründen kendimizi korusak bile içimizdeki bu ses de o acımasız koroya katılınca ne yapmalı?

 

Vazgeçilmez olmanın sırrını çözmüş olanlara karbon fiber olma payesini verip yolumuza insan olmanın güzelliğine yüreğini açanlarla devam edelim. Hiçbirimiz vazgeçilmez değiliz. Zamanında bizi arzulayan bazı kişileri biz nasıl arzulamadıysak ve yolumuzu ayırabildiysek yolunu ayırmak isteyenlere içimizden şunu söylemeyi deneyebiliriz: Farklı istek ve ihtiyaçlarımız olmasından daha doğal bir şey yok. Sen de ben de biricik canlılarız ve eşsiz hikayelerimiz var.  Beraber geçirdiğimiz zamanlar acı tatlı bana çok şey öğretti. Öğrendiklerim için müteşekkirim. Yollarımız ayrı ve açık olsun.

İlginizi çekebilir!  Uyuşturucu İle Mücadele

 

Bu niyeti içimizde taşımak bizleri güçlendirir. Yolların ayıldığı yerde hepimiz için iyi olanı dilemek kendimiz için de iyi olanı dilememize yardım edebilir. Son okuduğum çalışmalardan birine göre ayrılık deneyimini tatmanın kişilerin başka insanların duygu, düşünce ve davranışlarını kontrol edemeyeceklerini kabul etmelerine yardımcı oluyor. Ayrılık deneyiminden yeni bir şeyler öğrenmeye açık olan kişilerin ise affetme becerileri de gelişiyor.

 

Çalışmanın sahibi Howe, ayrılıkları öğrenme fırsatı olarak gören insanların olgunlaştıklarını da ekliyor. İlişkilerimizde önceliklerimizi, değerlerimizi ve sınırlılıklarımızı keşfettikçe vazgeçilmez olmaya çalışmaktan daha sahici bir yer bulabiliriz kendimize. Geleceğimizi fantezi ya da geçmişe kurban etmek dışında başka seçeneklerimiz olduğunu da görebiliriz. Siz ne dersiniz?

 

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

rabia yavuz

Klinik Psikolog Rabia YAVUZ – 22 Mayıs 2024

 

Ayrılık yaman bir kelime. Karacaoğlan boşuna dememiş: Üç derdim var birbirinden seçilmez. Bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm. Bu dizeleri Neşet Ertaş’tan dinleyip de kendini bu türküde kaybetmemek ne mümkün! Nice sultanları tahttan indiren ayrılık bizim tahtlarımızı da sarsmayacak değil ya! Nicelerinin gül benzini solduran bu ayrılık acısı bizim de gülen yüzlerimizi soldurabilir.

 

Çok doğal değil mi ayrılmak istemediğimiz birinden ayrı düştüğümüzde üzülüyor olmamız, acıdan payımızı almamız? Doğal olsa da içimizde bizi sürekli yargılayan bir sesle yaşıyorsak ayrılıktan sonra acı çektiğimiz için kendimizi sürekli “zavallı” olmakla suçluyor olabiliriz. Ya da içimizde aşırı talepkar bir ses yaşıyorsa bize sürekli “Yeter artık, amma uzattın sen de” derken kendimizi bulabilir, anlayış ve şefkate en çok ihtiyaç duyduğumuz zamanlarda bir de yetersizlik hisleriyle boğuşmaya başlarız.

 

Hayatta kontrol edemeyeceğimiz bu kadar çok şey varken kendimize bu kadar yüklenmek niye? Kendi yüreğimize biz söz geçiremiyorken başkasının yüreğine hükmedebilirmişiz gibi “Şöyle yapsan başka olurdu” diyen bu iç ses kime hizmet ediyor acaba? Her gün “vazgeçilmez olmanın sırrı” tadında kitaplardan üzerimize salınan sırlar bizleri sürekli bir şeyleri “birileri” kadar iyi yapmadığımız için bizi yalnız kalmakla suçlamıyor mu? İlişkilerin hepsinin şifresini çözmüş gibi konuşan uzmanların teröründen kendimizi korusak bile içimizdeki bu ses de o acımasız koroya katılınca ne yapmalı?

 

Vazgeçilmez olmanın sırrını çözmüş olanlara karbon fiber olma payesini verip yolumuza insan olmanın güzelliğine yüreğini açanlarla devam edelim. Hiçbirimiz vazgeçilmez değiliz. Zamanında bizi arzulayan bazı kişileri biz nasıl arzulamadıysak ve yolumuzu ayırabildiysek yolunu ayırmak isteyenlere içimizden şunu söylemeyi deneyebiliriz: Farklı istek ve ihtiyaçlarımız olmasından daha doğal bir şey yok. Sen de ben de biricik canlılarız ve eşsiz hikayelerimiz var.  Beraber geçirdiğimiz zamanlar acı tatlı bana çok şey öğretti. Öğrendiklerim için müteşekkirim. Yollarımız ayrı ve açık olsun.

İlginizi çekebilir!  14 Şubat Dedikleri Birkaç Gül ve Birkaç Çikolata, Bana Seni Gerek Seni

 

Bu niyeti içimizde taşımak bizleri güçlendirir. Yolların ayıldığı yerde hepimiz için iyi olanı dilemek kendimiz için de iyi olanı dilememize yardım edebilir. Son okuduğum çalışmalardan birine göre ayrılık deneyimini tatmanın kişilerin başka insanların duygu, düşünce ve davranışlarını kontrol edemeyeceklerini kabul etmelerine yardımcı oluyor. Ayrılık deneyiminden yeni bir şeyler öğrenmeye açık olan kişilerin ise affetme becerileri de gelişiyor.

 

Çalışmanın sahibi Howe, ayrılıkları öğrenme fırsatı olarak gören insanların olgunlaştıklarını da ekliyor. İlişkilerimizde önceliklerimizi, değerlerimizi ve sınırlılıklarımızı keşfettikçe vazgeçilmez olmaya çalışmaktan daha sahici bir yer bulabiliriz kendimize. Geleceğimizi fantezi ya da geçmişe kurban etmek dışında başka seçeneklerimiz olduğunu da görebiliriz. Siz ne dersiniz?

 

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.