Kendini bilmenin peşinde yola devam ederken “Ben kimim” sorusunu sorduğumuzda bize verili şeylerden yani hayatta kendimizi içinde bulduğumuz yerlerden başladığımızı dikkate alırsak “Ben neyim” sorusu da önem kazanır. Ne olduğum kadar ne olmadığım da meselemizin bir parçası haline gelir. Örneğin, “Ben insanım” dediğimde bir hayvan ya da bir bitki olmadığım bilgisi de yanında gelir. Ben bir insan olarak dünyaya geldim lakin bir insanı diğer hayat sahibi olan canlılardan ayıran şeyler nedir? İnsan canlısı için hayvan-ı nâtık tanımı kullanılır klasik felsefede. Yani insan düşünen, konuşan bir canlıdır. Düşünmek dediğimiz eylem de kendi kendimize konuşmaktır aslında. Düşüncelerimizi ise duyularımız ve akıl yetimiz ile şekillendiririz. Elbette hayvanlar da bilir ve ona göre hareket eder lakin insan hem bilir hem geçmişi değerlendirir hem de geleceğini planlayarak kendini bulduğu dünyadan umduğu dünyalara yolculuklar yapabilir. O nedenle kendini bilmek de insan olarak doğan bizlerin insan olarak kalabilmesinin ön koşuludur zannımca. Düşünsenize, insan olarak doğan bizler insan kalmayı başarabilseydik bu kadar zulüm olur muydu yeryüzünde? Bulduğumuz bu aklı bulduğumuz dünyayı umduğumuz bir dünyaya taşıyabilmek için kullanmaz mıydık? Aklımızı kullanabilirsek ahlakımız olur. Ahlak ise insanın diğer tüm canlılarla kurduğu ilişkilerde vicdan, merhamet ve adalet gibi ahlaktan ayrılmaması gereken bu erdemlerin ışığında gerçekleşebilir.
400 trilyonda 1 ihtimal gerçekleşti ve dünyaya insan olarak gelme yolculuğumuz başladı. Annemizin konforlu, güvenli ve sıcak rahminden ayrılıp dünyaya geldiğimizde havayla ilk kez karşılaşan ciğerlerimiz yandı ve ilk gözyaşımızı döktük. Birçok canlı gibi annelerimiz bizim dünyadaki ilk yuvamızdı. Doğum hadisesiyle dünyayla tanışan insanın insan kalabilmek için başka doğumlara da ihtiyacı vardır. O nedenle psikolojide annelerimizin rahimlerinden sonra kendi kararlarımızdan da doğduğumuz söylenir ileriki yaşlarda. Yani kendi seçimlerimizden doğmak psikolojik doğumumuzu temsil eder. İnsanın kendi seçimleri olabilmesi için önce bir kendiliğe ihtiyaç duyması bundandır. Şahsi kararlar vere vere inşa edilen şahsiyet hayatın ilerleyen yıllarında hem değişir hem gelişir. Bazen bu değişimlerin gelişim şeklinde olmadığı zamanlar da yok değildir. Boşuna değildir şahsiyetsiz kelimesinin ahlaksız ya kişiliksiz insanları tanımlamak için kullanılması.
Şahsiyet sahibi olmak için bir şahsi seçimlerimiz olmalı. Bizim diyebileceğimiz. Yapmak için haz ya da keyiften de öte motivasyon kaynaklarımızın olduğu seçimler. Yaptıklarımızın sonucunda karşılaştığımız durumlarla başa çıkabilmek istiyorsak önce o eylemlerin maksadından emin olmalı. Ancak o zaman sonuçlarını da kimseyi aramadan ya da gözümüzü dışarılarda gezdirmeden kendimizde bulabiliriz.
10 Mart Pazar günü saat 15.00de 7. Merzifon Kitap Fuarında “Kendimizi Aramaya” devam edeceğiz. Müsait olanları bekleriz.
Kendini bilmenin peşinde yola devam ederken “Ben kimim” sorusunu sorduğumuzda bize verili şeylerden yani hayatta kendimizi içinde bulduğumuz yerlerden başladığımızı dikkate alırsak “Ben neyim” sorusu da önem kazanır. Ne olduğum kadar ne olmadığım da meselemizin bir parçası haline gelir. Örneğin, “Ben insanım” dediğimde bir hayvan ya da bir bitki olmadığım bilgisi de yanında gelir. Ben bir insan olarak dünyaya geldim lakin bir insanı diğer hayat sahibi olan canlılardan ayıran şeyler nedir? İnsan canlısı için hayvan-ı nâtık tanımı kullanılır klasik felsefede. Yani insan düşünen, konuşan bir canlıdır. Düşünmek dediğimiz eylem de kendi kendimize konuşmaktır aslında. Düşüncelerimizi ise duyularımız ve akıl yetimiz ile şekillendiririz. Elbette hayvanlar da bilir ve ona göre hareket eder lakin insan hem bilir hem geçmişi değerlendirir hem de geleceğini planlayarak kendini bulduğu dünyadan umduğu dünyalara yolculuklar yapabilir. O nedenle kendini bilmek de insan olarak doğan bizlerin insan olarak kalabilmesinin ön koşuludur zannımca. Düşünsenize, insan olarak doğan bizler insan kalmayı başarabilseydik bu kadar zulüm olur muydu yeryüzünde? Bulduğumuz bu aklı bulduğumuz dünyayı umduğumuz bir dünyaya taşıyabilmek için kullanmaz mıydık? Aklımızı kullanabilirsek ahlakımız olur. Ahlak ise insanın diğer tüm canlılarla kurduğu ilişkilerde vicdan, merhamet ve adalet gibi ahlaktan ayrılmaması gereken bu erdemlerin ışığında gerçekleşebilir.
400 trilyonda 1 ihtimal gerçekleşti ve dünyaya insan olarak gelme yolculuğumuz başladı. Annemizin konforlu, güvenli ve sıcak rahminden ayrılıp dünyaya geldiğimizde havayla ilk kez karşılaşan ciğerlerimiz yandı ve ilk gözyaşımızı döktük. Birçok canlı gibi annelerimiz bizim dünyadaki ilk yuvamızdı. Doğum hadisesiyle dünyayla tanışan insanın insan kalabilmek için başka doğumlara da ihtiyacı vardır. O nedenle psikolojide annelerimizin rahimlerinden sonra kendi kararlarımızdan da doğduğumuz söylenir ileriki yaşlarda. Yani kendi seçimlerimizden doğmak psikolojik doğumumuzu temsil eder. İnsanın kendi seçimleri olabilmesi için önce bir kendiliğe ihtiyaç duyması bundandır. Şahsi kararlar vere vere inşa edilen şahsiyet hayatın ilerleyen yıllarında hem değişir hem gelişir. Bazen bu değişimlerin gelişim şeklinde olmadığı zamanlar da yok değildir. Boşuna değildir şahsiyetsiz kelimesinin ahlaksız ya kişiliksiz insanları tanımlamak için kullanılması.
Şahsiyet sahibi olmak için bir şahsi seçimlerimiz olmalı. Bizim diyebileceğimiz. Yapmak için haz ya da keyiften de öte motivasyon kaynaklarımızın olduğu seçimler. Yaptıklarımızın sonucunda karşılaştığımız durumlarla başa çıkabilmek istiyorsak önce o eylemlerin maksadından emin olmalı. Ancak o zaman sonuçlarını da kimseyi aramadan ya da gözümüzü dışarılarda gezdirmeden kendimizde bulabiliriz.
10 Mart Pazar günü saat 15.00de 7. Merzifon Kitap Fuarında “Kendimizi Aramaya” devam edeceğiz. Müsait olanları bekleriz.
Kendini bilmenin peşinde yola devam ederken “Ben kimim” sorusunu sorduğumuzda bize verili şeylerden yani hayatta kendimizi içinde bulduğumuz yerlerden başladığımızı dikkate alırsak “Ben neyim” sorusu da önem kazanır. Ne olduğum kadar ne olmadığım da meselemizin bir parçası haline gelir. Örneğin, “Ben insanım” dediğimde bir hayvan ya da bir bitki olmadığım bilgisi de yanında gelir. Ben bir insan olarak dünyaya geldim lakin bir insanı diğer hayat sahibi olan canlılardan ayıran şeyler nedir? İnsan canlısı için hayvan-ı nâtık tanımı kullanılır klasik felsefede. Yani insan düşünen, konuşan bir canlıdır. Düşünmek dediğimiz eylem de kendi kendimize konuşmaktır aslında. Düşüncelerimizi ise duyularımız ve akıl yetimiz ile şekillendiririz. Elbette hayvanlar da bilir ve ona göre hareket eder lakin insan hem bilir hem geçmişi değerlendirir hem de geleceğini planlayarak kendini bulduğu dünyadan umduğu dünyalara yolculuklar yapabilir. O nedenle kendini bilmek de insan olarak doğan bizlerin insan olarak kalabilmesinin ön koşuludur zannımca. Düşünsenize, insan olarak doğan bizler insan kalmayı başarabilseydik bu kadar zulüm olur muydu yeryüzünde? Bulduğumuz bu aklı bulduğumuz dünyayı umduğumuz bir dünyaya taşıyabilmek için kullanmaz mıydık? Aklımızı kullanabilirsek ahlakımız olur. Ahlak ise insanın diğer tüm canlılarla kurduğu ilişkilerde vicdan, merhamet ve adalet gibi ahlaktan ayrılmaması gereken bu erdemlerin ışığında gerçekleşebilir.
400 trilyonda 1 ihtimal gerçekleşti ve dünyaya insan olarak gelme yolculuğumuz başladı. Annemizin konforlu, güvenli ve sıcak rahminden ayrılıp dünyaya geldiğimizde havayla ilk kez karşılaşan ciğerlerimiz yandı ve ilk gözyaşımızı döktük. Birçok canlı gibi annelerimiz bizim dünyadaki ilk yuvamızdı. Doğum hadisesiyle dünyayla tanışan insanın insan kalabilmek için başka doğumlara da ihtiyacı vardır. O nedenle psikolojide annelerimizin rahimlerinden sonra kendi kararlarımızdan da doğduğumuz söylenir ileriki yaşlarda. Yani kendi seçimlerimizden doğmak psikolojik doğumumuzu temsil eder. İnsanın kendi seçimleri olabilmesi için önce bir kendiliğe ihtiyaç duyması bundandır. Şahsi kararlar vere vere inşa edilen şahsiyet hayatın ilerleyen yıllarında hem değişir hem gelişir. Bazen bu değişimlerin gelişim şeklinde olmadığı zamanlar da yok değildir. Boşuna değildir şahsiyetsiz kelimesinin ahlaksız ya kişiliksiz insanları tanımlamak için kullanılması.
Şahsiyet sahibi olmak için bir şahsi seçimlerimiz olmalı. Bizim diyebileceğimiz. Yapmak için haz ya da keyiften de öte motivasyon kaynaklarımızın olduğu seçimler. Yaptıklarımızın sonucunda karşılaştığımız durumlarla başa çıkabilmek istiyorsak önce o eylemlerin maksadından emin olmalı. Ancak o zaman sonuçlarını da kimseyi aramadan ya da gözümüzü dışarılarda gezdirmeden kendimizde bulabiliriz.
10 Mart Pazar günü saat 15.00de 7. Merzifon Kitap Fuarında “Kendimizi Aramaya” devam edeceğiz. Müsait olanları bekleriz.