Kendi Özünü Bil

Bizi Biz Yapan Hikayeler – Rabia Yavuz

Rabia YAVUZ – 22 Şubat 2024

 

19 Şubat Pazartesi günü saat 18.00de Üsküdar Bağlarbaşı Kültür Merkezi’nde “Kendini Bilmek” üzerine söyleştik. Vakit ayırıp gelen ve bize bu imkânı sunmak için emek harcayan herkese teşekkür etmek isterim. Kendini bilmek meselesi tüm kadim kültürlerde ve dinlerde konu edilmiş ve birçok cevap üretilmiş. Ontoloji, felsefe, teoloji, psikoloji ve daha birçok disiplinde kendine yer bulmuş olan bu konu üzerine araştırmak ve düşünmek benim için çok zenginleştirici oldu.

 

Delphi’de Apollon tapınağının girişinde Latince harflerle yazılı olan “Kendini bil” cümlesi bizim gibi hayatında anlam arayan her insanı çabucak yakalayıvermiş. Örneğin, Sokrates hikmetin peşinden gitmenin ne demek olduğunu soranlara “Kendini bilmek” diye yanıt vermiş. Hz. Muhammed “Kendini bilen, Rabbini bilir” derken Lao Tzu ise “Başkalarını bilen bilgedir, kendini bilen aydınlanmıştır” diyerek aynı hakikate farklı coğrafyalardan ses vermiş. İnsanın kendiliğini iş edinmesi ona dikkat ve özenle yaklaşarak kendi yolunu bulmayı denemesi beyhude bir ömür geçirmemek için yürünecek olan yola dair ışık tutuyor. Mahatma Gandhi’nin işaret ettiği gibi dünyada görmek istediğimiz değişimin kendimizden başlaması gerektiğine dair sözüne istinaden biz de işe önce kendimizden başlayalım dedik. “İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir” dizelerinde ifade ettiği bu bilme eyleminin öznesi bu yolculukta insanın kendiliği olmakta. Ne ki, bu kolay bir iş değildir, zira bilen ile bilinenin aynı olması çok güç bir iştir.

 

Güç bir iştir zira asırlardan günümüze kadar ulaşan bu arayışımız hayat gaileleri içinde bazen sisler ardında kalabilir. Çünkü biz kendimizi bilmediğimizde kendimizle ne yapacağımızı da bilemez hale geliriz. Bu da bizi kolayca başkalarının planları ya da gündelik yaşamın telaşları tarafından teslim alınabilir bir vaziyette bırakır. Dıştan gelen baskılara boyun eğer ve eyleme geçemezsek yüksek bir bedel ödemek zorunda kalırız. Bakmadığımız duygu ve arzular bizi yalnız bırakmaz; oralarda bir yerde oyalanır ve varlıklarını ise başka yerlerde gösterir. Bastırılmış olan, bir yolunu bulup en hazırlıksız olduğumuz zamanlarda geri döner. Mesela, kendini bilmeyen hırs, kaygı olarak karşımıza çıkıverir. Yerine koyamadığımız kıskançlık öfkeye dönüşür, kulak verilmeyen hüzün ise depresyon oluverir. Bağımlılıkların çoğu bakmayı ihmal ettiğimiz ısrarcı duyguların semptomlarıdır bir yanıyla. Uykusuzluk dediğimiz gün içinde yüz çevirdiğimiz düşüncelerimizin gece bizden aldığı intikam değil midir aslında? Sadece kendimize yabancı kalmayız böyle olduğunda. İlişkilerimizde bu durumdan çok yara alır. Yıkıcı ve dengesiz davranışlarla sevdiklerimizi kendimizden uzaklaştırabiliriz. Bu nedenle bu güç işe girişmemiz elzemdir zira “Sorgulanmamış bir hayat yaşanmamıştır” Sokrates’in de dediği gibi. Kendini keşfetme, kendini tanıma yolculuğu hayat boyunca sürer ve değişimlerden geçer ama hayatımızdaki her şeyin dayandığı temel olarak orada bizi beklemeye devam etmektedir. Bu davete icabet etmek için temel düzeyde kim olduğumuzu keşfetmeli ve kendimize sadık bir hayat yaşayabilmeli. Bunun için de kalbin bize söylediklerini aklın kulağı ile işitmeyi denersek varoluşsal merak hayatımıza kendinden emin adımlarla nüfuz edebilir.

İlginizi çekebilir!  İlk defa birleştiler

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

Rabia YAVUZ – 22 Şubat 2024

 

19 Şubat Pazartesi günü saat 18.00de Üsküdar Bağlarbaşı Kültür Merkezi’nde “Kendini Bilmek” üzerine söyleştik. Vakit ayırıp gelen ve bize bu imkânı sunmak için emek harcayan herkese teşekkür etmek isterim. Kendini bilmek meselesi tüm kadim kültürlerde ve dinlerde konu edilmiş ve birçok cevap üretilmiş. Ontoloji, felsefe, teoloji, psikoloji ve daha birçok disiplinde kendine yer bulmuş olan bu konu üzerine araştırmak ve düşünmek benim için çok zenginleştirici oldu.

 

Delphi’de Apollon tapınağının girişinde Latince harflerle yazılı olan “Kendini bil” cümlesi bizim gibi hayatında anlam arayan her insanı çabucak yakalayıvermiş. Örneğin, Sokrates hikmetin peşinden gitmenin ne demek olduğunu soranlara “Kendini bilmek” diye yanıt vermiş. Hz. Muhammed “Kendini bilen, Rabbini bilir” derken Lao Tzu ise “Başkalarını bilen bilgedir, kendini bilen aydınlanmıştır” diyerek aynı hakikate farklı coğrafyalardan ses vermiş. İnsanın kendiliğini iş edinmesi ona dikkat ve özenle yaklaşarak kendi yolunu bulmayı denemesi beyhude bir ömür geçirmemek için yürünecek olan yola dair ışık tutuyor. Mahatma Gandhi’nin işaret ettiği gibi dünyada görmek istediğimiz değişimin kendimizden başlaması gerektiğine dair sözüne istinaden biz de işe önce kendimizden başlayalım dedik. “İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir” dizelerinde ifade ettiği bu bilme eyleminin öznesi bu yolculukta insanın kendiliği olmakta. Ne ki, bu kolay bir iş değildir, zira bilen ile bilinenin aynı olması çok güç bir iştir.

 

Güç bir iştir zira asırlardan günümüze kadar ulaşan bu arayışımız hayat gaileleri içinde bazen sisler ardında kalabilir. Çünkü biz kendimizi bilmediğimizde kendimizle ne yapacağımızı da bilemez hale geliriz. Bu da bizi kolayca başkalarının planları ya da gündelik yaşamın telaşları tarafından teslim alınabilir bir vaziyette bırakır. Dıştan gelen baskılara boyun eğer ve eyleme geçemezsek yüksek bir bedel ödemek zorunda kalırız. Bakmadığımız duygu ve arzular bizi yalnız bırakmaz; oralarda bir yerde oyalanır ve varlıklarını ise başka yerlerde gösterir. Bastırılmış olan, bir yolunu bulup en hazırlıksız olduğumuz zamanlarda geri döner. Mesela, kendini bilmeyen hırs, kaygı olarak karşımıza çıkıverir. Yerine koyamadığımız kıskançlık öfkeye dönüşür, kulak verilmeyen hüzün ise depresyon oluverir. Bağımlılıkların çoğu bakmayı ihmal ettiğimiz ısrarcı duyguların semptomlarıdır bir yanıyla. Uykusuzluk dediğimiz gün içinde yüz çevirdiğimiz düşüncelerimizin gece bizden aldığı intikam değil midir aslında? Sadece kendimize yabancı kalmayız böyle olduğunda. İlişkilerimizde bu durumdan çok yara alır. Yıkıcı ve dengesiz davranışlarla sevdiklerimizi kendimizden uzaklaştırabiliriz. Bu nedenle bu güç işe girişmemiz elzemdir zira “Sorgulanmamış bir hayat yaşanmamıştır” Sokrates’in de dediği gibi. Kendini keşfetme, kendini tanıma yolculuğu hayat boyunca sürer ve değişimlerden geçer ama hayatımızdaki her şeyin dayandığı temel olarak orada bizi beklemeye devam etmektedir. Bu davete icabet etmek için temel düzeyde kim olduğumuzu keşfetmeli ve kendimize sadık bir hayat yaşayabilmeli. Bunun için de kalbin bize söylediklerini aklın kulağı ile işitmeyi denersek varoluşsal merak hayatımıza kendinden emin adımlarla nüfuz edebilir.

İlginizi çekebilir!  Ukrayna’nın satrançtaki yeni Kırım Tatar atı Karadeniz’i kan gölü mü yapacak?

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

Bizi Biz Yapan Hikayeler – Rabia Yavuz

Rabia YAVUZ – 22 Şubat 2024

 

19 Şubat Pazartesi günü saat 18.00de Üsküdar Bağlarbaşı Kültür Merkezi’nde “Kendini Bilmek” üzerine söyleştik. Vakit ayırıp gelen ve bize bu imkânı sunmak için emek harcayan herkese teşekkür etmek isterim. Kendini bilmek meselesi tüm kadim kültürlerde ve dinlerde konu edilmiş ve birçok cevap üretilmiş. Ontoloji, felsefe, teoloji, psikoloji ve daha birçok disiplinde kendine yer bulmuş olan bu konu üzerine araştırmak ve düşünmek benim için çok zenginleştirici oldu.

 

Delphi’de Apollon tapınağının girişinde Latince harflerle yazılı olan “Kendini bil” cümlesi bizim gibi hayatında anlam arayan her insanı çabucak yakalayıvermiş. Örneğin, Sokrates hikmetin peşinden gitmenin ne demek olduğunu soranlara “Kendini bilmek” diye yanıt vermiş. Hz. Muhammed “Kendini bilen, Rabbini bilir” derken Lao Tzu ise “Başkalarını bilen bilgedir, kendini bilen aydınlanmıştır” diyerek aynı hakikate farklı coğrafyalardan ses vermiş. İnsanın kendiliğini iş edinmesi ona dikkat ve özenle yaklaşarak kendi yolunu bulmayı denemesi beyhude bir ömür geçirmemek için yürünecek olan yola dair ışık tutuyor. Mahatma Gandhi’nin işaret ettiği gibi dünyada görmek istediğimiz değişimin kendimizden başlaması gerektiğine dair sözüne istinaden biz de işe önce kendimizden başlayalım dedik. “İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir” dizelerinde ifade ettiği bu bilme eyleminin öznesi bu yolculukta insanın kendiliği olmakta. Ne ki, bu kolay bir iş değildir, zira bilen ile bilinenin aynı olması çok güç bir iştir.

 

Güç bir iştir zira asırlardan günümüze kadar ulaşan bu arayışımız hayat gaileleri içinde bazen sisler ardında kalabilir. Çünkü biz kendimizi bilmediğimizde kendimizle ne yapacağımızı da bilemez hale geliriz. Bu da bizi kolayca başkalarının planları ya da gündelik yaşamın telaşları tarafından teslim alınabilir bir vaziyette bırakır. Dıştan gelen baskılara boyun eğer ve eyleme geçemezsek yüksek bir bedel ödemek zorunda kalırız. Bakmadığımız duygu ve arzular bizi yalnız bırakmaz; oralarda bir yerde oyalanır ve varlıklarını ise başka yerlerde gösterir. Bastırılmış olan, bir yolunu bulup en hazırlıksız olduğumuz zamanlarda geri döner. Mesela, kendini bilmeyen hırs, kaygı olarak karşımıza çıkıverir. Yerine koyamadığımız kıskançlık öfkeye dönüşür, kulak verilmeyen hüzün ise depresyon oluverir. Bağımlılıkların çoğu bakmayı ihmal ettiğimiz ısrarcı duyguların semptomlarıdır bir yanıyla. Uykusuzluk dediğimiz gün içinde yüz çevirdiğimiz düşüncelerimizin gece bizden aldığı intikam değil midir aslında? Sadece kendimize yabancı kalmayız böyle olduğunda. İlişkilerimizde bu durumdan çok yara alır. Yıkıcı ve dengesiz davranışlarla sevdiklerimizi kendimizden uzaklaştırabiliriz. Bu nedenle bu güç işe girişmemiz elzemdir zira “Sorgulanmamış bir hayat yaşanmamıştır” Sokrates’in de dediği gibi. Kendini keşfetme, kendini tanıma yolculuğu hayat boyunca sürer ve değişimlerden geçer ama hayatımızdaki her şeyin dayandığı temel olarak orada bizi beklemeye devam etmektedir. Bu davete icabet etmek için temel düzeyde kim olduğumuzu keşfetmeli ve kendimize sadık bir hayat yaşayabilmeli. Bunun için de kalbin bize söylediklerini aklın kulağı ile işitmeyi denersek varoluşsal merak hayatımıza kendinden emin adımlarla nüfuz edebilir.

İlginizi çekebilir!  Beyaz Saray’ı Kim Yönetiyor?

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.