Bir önceki makalede şükran duyma becerimizin faydalandığımız nimetleri yeniden fark etmemize nasıl yardımcı olabileceğine değinmiştim giriş niteliğinde. Bana gelen geri bildirimlere bakarak söyleyebilirim ki, şükretmeyi unuttuğumuz için kendimizi zaman zaman suçlayabiliyor olduğumuz oldu. Unutmak insani bir özellik ve tümüyle olumsuz bir özellik de değil üstelik. Hatta şükredilmesi gereken özelliklerimizden biri bir yanıyla da bakarsak. Unutmasak sevdiklerimizin kaybıyla, yenilgilerimizin verdiği ıstırapla ya da bize yapılan bazı kasıtsız hatalarla nasıl yaşayabilirdik ki? Unutmak da bir nimettir aynı şükretmek gibi. Zaman içinde acıyı ilk anda yaşadığımız şiddetiyle hissetmiyor olmamız ve yaralarımızı iyileştirebilmemiz de bu özelliğimizin bize kattığı şeylerden sadece birkaçı.
Zaten unutan canlılar olduğumuz için şükretmeyi seçmek bir erdem, bir duruş, bir tavır. Şükretme yetimizi kıymetli yapan da bu belki: Unutmak varken hatırlamayı, görmemek varken fark etmeyi ve görmezden gelmek varken takdir edebilmeyi seçmek. Şükretmeyi seçmenin şükredilmeyi de hak eden bir sürü yararları var ayrıca. Bu faydaları kanıtlayan birçok uygulamalı araştırma yapılmış alanda ve yapılmaya da devam ediyor. Örneğin şükran günlüğü tutmanın yararlarından bahseden birçok çalışma bulmak mümkün araştırmaların sonuçlarında. Neredeyse çok basit bir egzersizden beklenmeyecek kadar büyük faydalar alabiliyoruz şükran becerimiz sayesinde. Şükran günlüğü tutmak hepimizin kolayca hayatına katabileceği bir uygulama olabilir. Mesela, gece uyumadan önce gün içinde bize iyi hissettiren en az üç şeyi zihnimizde aramamız ve bunları not almamızdan ibaret bu egzersiz. Bulduğumuz şükredilesi üç şey ne kadar spesifik olursa o kadar iyi. Ayrıca her gece farklı şeyler bulmayı denemek de iyi bir yol. Bu uygulamayı üç hafta boyunca yapan bireylerin neler deneyimlediği takip edilmiş söz konusu araştırmalarda. Uygulama sonrası katılımcıların daha yardımsever, daha cömert, daha şefkatli, daha affedici ve daha dışa dönük oldukları gözlemlenmiş. Üstelik kendilerini daha az yalnız ve daha az izole hissetmiş bu kişiler. Şükran duymanın daha az yalnızlaştırıcı, daha dışa dönük ve yardımseverliği teşvik edici olması sosyal sağlığımız için de ne kadar önemli olduğunu göstermekte bizlere. Baktığımızda küçük ve bireysel bir uygulama katıyoruz hayatımıza ama sonuçları dalga dalga bizi de içine alarak ve hatta aşarak büyüyor. Romalı filozof Cicero’nun şükran duymanın erdemlerin en büyüğü olmasının yanında diğer erdemlerin de ebeveyni olduğunu söylemesi boşuna değil.
Siz de bu uygulamayı yapıyor musunuz merak ediyorum. Deneyimlerinizi lütfen benimle de paylaşın. Birbirimizden öğrenebiliyor olmamız da bir şükür sebebi değil mi?
19 Şubat Pazartesi günü saat 18.00de Üsküdar Bağlarbaşı Kültür Merkezinde “Kendini Bilmek” üzerine bir söyleşimiz olacak. Kendimizi bilmenin uygulamaları yollarını konuşuyor olacağız gücümüz yettiğince. Sizleri de orada görmek beni çok mutlu eder.
Bir önceki makalede şükran duyma becerimizin faydalandığımız nimetleri yeniden fark etmemize nasıl yardımcı olabileceğine değinmiştim giriş niteliğinde. Bana gelen geri bildirimlere bakarak söyleyebilirim ki, şükretmeyi unuttuğumuz için kendimizi zaman zaman suçlayabiliyor olduğumuz oldu. Unutmak insani bir özellik ve tümüyle olumsuz bir özellik de değil üstelik. Hatta şükredilmesi gereken özelliklerimizden biri bir yanıyla da bakarsak. Unutmasak sevdiklerimizin kaybıyla, yenilgilerimizin verdiği ıstırapla ya da bize yapılan bazı kasıtsız hatalarla nasıl yaşayabilirdik ki? Unutmak da bir nimettir aynı şükretmek gibi. Zaman içinde acıyı ilk anda yaşadığımız şiddetiyle hissetmiyor olmamız ve yaralarımızı iyileştirebilmemiz de bu özelliğimizin bize kattığı şeylerden sadece birkaçı.
Zaten unutan canlılar olduğumuz için şükretmeyi seçmek bir erdem, bir duruş, bir tavır. Şükretme yetimizi kıymetli yapan da bu belki: Unutmak varken hatırlamayı, görmemek varken fark etmeyi ve görmezden gelmek varken takdir edebilmeyi seçmek. Şükretmeyi seçmenin şükredilmeyi de hak eden bir sürü yararları var ayrıca. Bu faydaları kanıtlayan birçok uygulamalı araştırma yapılmış alanda ve yapılmaya da devam ediyor. Örneğin şükran günlüğü tutmanın yararlarından bahseden birçok çalışma bulmak mümkün araştırmaların sonuçlarında. Neredeyse çok basit bir egzersizden beklenmeyecek kadar büyük faydalar alabiliyoruz şükran becerimiz sayesinde. Şükran günlüğü tutmak hepimizin kolayca hayatına katabileceği bir uygulama olabilir. Mesela, gece uyumadan önce gün içinde bize iyi hissettiren en az üç şeyi zihnimizde aramamız ve bunları not almamızdan ibaret bu egzersiz. Bulduğumuz şükredilesi üç şey ne kadar spesifik olursa o kadar iyi. Ayrıca her gece farklı şeyler bulmayı denemek de iyi bir yol. Bu uygulamayı üç hafta boyunca yapan bireylerin neler deneyimlediği takip edilmiş söz konusu araştırmalarda. Uygulama sonrası katılımcıların daha yardımsever, daha cömert, daha şefkatli, daha affedici ve daha dışa dönük oldukları gözlemlenmiş. Üstelik kendilerini daha az yalnız ve daha az izole hissetmiş bu kişiler. Şükran duymanın daha az yalnızlaştırıcı, daha dışa dönük ve yardımseverliği teşvik edici olması sosyal sağlığımız için de ne kadar önemli olduğunu göstermekte bizlere. Baktığımızda küçük ve bireysel bir uygulama katıyoruz hayatımıza ama sonuçları dalga dalga bizi de içine alarak ve hatta aşarak büyüyor. Romalı filozof Cicero’nun şükran duymanın erdemlerin en büyüğü olmasının yanında diğer erdemlerin de ebeveyni olduğunu söylemesi boşuna değil.
Siz de bu uygulamayı yapıyor musunuz merak ediyorum. Deneyimlerinizi lütfen benimle de paylaşın. Birbirimizden öğrenebiliyor olmamız da bir şükür sebebi değil mi?
19 Şubat Pazartesi günü saat 18.00de Üsküdar Bağlarbaşı Kültür Merkezinde “Kendini Bilmek” üzerine bir söyleşimiz olacak. Kendimizi bilmenin uygulamaları yollarını konuşuyor olacağız gücümüz yettiğince. Sizleri de orada görmek beni çok mutlu eder.
Bir önceki makalede şükran duyma becerimizin faydalandığımız nimetleri yeniden fark etmemize nasıl yardımcı olabileceğine değinmiştim giriş niteliğinde. Bana gelen geri bildirimlere bakarak söyleyebilirim ki, şükretmeyi unuttuğumuz için kendimizi zaman zaman suçlayabiliyor olduğumuz oldu. Unutmak insani bir özellik ve tümüyle olumsuz bir özellik de değil üstelik. Hatta şükredilmesi gereken özelliklerimizden biri bir yanıyla da bakarsak. Unutmasak sevdiklerimizin kaybıyla, yenilgilerimizin verdiği ıstırapla ya da bize yapılan bazı kasıtsız hatalarla nasıl yaşayabilirdik ki? Unutmak da bir nimettir aynı şükretmek gibi. Zaman içinde acıyı ilk anda yaşadığımız şiddetiyle hissetmiyor olmamız ve yaralarımızı iyileştirebilmemiz de bu özelliğimizin bize kattığı şeylerden sadece birkaçı.
Zaten unutan canlılar olduğumuz için şükretmeyi seçmek bir erdem, bir duruş, bir tavır. Şükretme yetimizi kıymetli yapan da bu belki: Unutmak varken hatırlamayı, görmemek varken fark etmeyi ve görmezden gelmek varken takdir edebilmeyi seçmek. Şükretmeyi seçmenin şükredilmeyi de hak eden bir sürü yararları var ayrıca. Bu faydaları kanıtlayan birçok uygulamalı araştırma yapılmış alanda ve yapılmaya da devam ediyor. Örneğin şükran günlüğü tutmanın yararlarından bahseden birçok çalışma bulmak mümkün araştırmaların sonuçlarında. Neredeyse çok basit bir egzersizden beklenmeyecek kadar büyük faydalar alabiliyoruz şükran becerimiz sayesinde. Şükran günlüğü tutmak hepimizin kolayca hayatına katabileceği bir uygulama olabilir. Mesela, gece uyumadan önce gün içinde bize iyi hissettiren en az üç şeyi zihnimizde aramamız ve bunları not almamızdan ibaret bu egzersiz. Bulduğumuz şükredilesi üç şey ne kadar spesifik olursa o kadar iyi. Ayrıca her gece farklı şeyler bulmayı denemek de iyi bir yol. Bu uygulamayı üç hafta boyunca yapan bireylerin neler deneyimlediği takip edilmiş söz konusu araştırmalarda. Uygulama sonrası katılımcıların daha yardımsever, daha cömert, daha şefkatli, daha affedici ve daha dışa dönük oldukları gözlemlenmiş. Üstelik kendilerini daha az yalnız ve daha az izole hissetmiş bu kişiler. Şükran duymanın daha az yalnızlaştırıcı, daha dışa dönük ve yardımseverliği teşvik edici olması sosyal sağlığımız için de ne kadar önemli olduğunu göstermekte bizlere. Baktığımızda küçük ve bireysel bir uygulama katıyoruz hayatımıza ama sonuçları dalga dalga bizi de içine alarak ve hatta aşarak büyüyor. Romalı filozof Cicero’nun şükran duymanın erdemlerin en büyüğü olmasının yanında diğer erdemlerin de ebeveyni olduğunu söylemesi boşuna değil.
Siz de bu uygulamayı yapıyor musunuz merak ediyorum. Deneyimlerinizi lütfen benimle de paylaşın. Birbirimizden öğrenebiliyor olmamız da bir şükür sebebi değil mi?
19 Şubat Pazartesi günü saat 18.00de Üsküdar Bağlarbaşı Kültür Merkezinde “Kendini Bilmek” üzerine bir söyleşimiz olacak. Kendimizi bilmenin uygulamaları yollarını konuşuyor olacağız gücümüz yettiğince. Sizleri de orada görmek beni çok mutlu eder.