Seçimlerimizden bahsetmiştik psikolojik doğumumuzu ayırmak için ilk doğumumuzdan. Güne başladığımız andan itibaren seçimler yapıyoruz, peki bu seçimler psikolojik doğumumuza ayarlı mı? Yediğim besinlerden tutun da yaptığım mesleğe, bedenime nasıl baktığımdan iletişim kurduğum insanlara kadar bir dolu seçim. Kendini bilmek aslında tek başına yapılan bir yolculuk değildir. Çoğu zaman kendimizi başkalarında yakalarız. Bu nedenle Michael Sandel kendini bilme yolculuğunun başka yolcularla kurulan ilişkilerden doğduğunu hatırlatır bize. Kim olduğumuzu, nelere değer verdiğimizi ve hayatımızda neler yapmak istediğimizi anlamanın yollarından biri de bu amaçlarla uyumlu ilişkiler kurabilmektir. “Bana dostunu söyle sana kim olduğunu söyleyeyim” sözünün vecizesini hatırlarsak kim olduğumuz kimlerle birlikte olduğumuzdan bağımsız değildir.
İlişkiler psikoloji biliminin en önemli alanlarının başında gelir. Varoluşçu Psikoterapinin kurucusu Prof. Dr. Irvin Yalom “İlişki iyileştirir” der. Aslında yeryüzüne gelişimize bile baksak bir ilişkinin sonucunda burada olduğumuzu hatırlarız. Bir insan canlısının dünyaya bile gelişi bir kadın ve bir erkeğin ilişki kurmasıyla başlıyor. Bizler ebeveynlerimizin bir araya gelmesiyle dünyaya gelen ve bu ilişkiye ek olarak daha büyük ilişkiler ağı içinde şekillenen canlılarız. Birçok canlı gibi biz de bir erkek ve bir dişinin ilişkisiyle geldik dünyaya ama birçok canlı türünden çok daha erken başladık hayatımıza. İnsan yavrusu için erken doğan yavru denir bu nedenle. İnsan yavrusunu diğer yavrularla kıyasladığımızda insan yavrusunun bir buçuk sene erken doğduğunu görüyoruz gelişimine göre. Çok ciddi bir fark bu zaman dilimi. Şöyle bir hatırlayalım yeni doğanları. Ne kadar da acizdik dünyaya yeni geldiğimiz günlerde. Bu kadar erken dünyaya gelen insan yavrusunun diğer yavrulardan en büyük farkı ise en büyük ve ağır beyne sahip olmaları. Bu gelişimi muazzam beynin şekillenmesi için sosyal ilişkiler gerekli. O yüzden beynimizi bugün değerlendirirken sosyal organ diyoruz. Beynimiz sosyal ilişkilerimizle ya gelişiyor ya köreliyor.
Bu körelmeden kendimizi erken yaşlarda korumamız çok güç lakin yetişkin olduğumuzda kendilik inşamızı işlevsiz ilişkilere ya da grup kültüne kurban etmemek için kendi gerçeğimize sadakati rehber edinmeyi deneyebiliriz. Yola revan olmayanlar için bu çaba güç ve uzun bir yol olarak görünebilir, lakin çabalamaya kendinden başlayanlar için bizliğin kıyılarından kendine varmak da öyle imkânsız bir iş değildir. Haydi şimdi, merakımızı yanımıza alıp kendimizi aramaya devam edelim, halk için de hakkımıza sadakatle.
Seçimlerimizden bahsetmiştik psikolojik doğumumuzu ayırmak için ilk doğumumuzdan. Güne başladığımız andan itibaren seçimler yapıyoruz, peki bu seçimler psikolojik doğumumuza ayarlı mı? Yediğim besinlerden tutun da yaptığım mesleğe, bedenime nasıl baktığımdan iletişim kurduğum insanlara kadar bir dolu seçim. Kendini bilmek aslında tek başına yapılan bir yolculuk değildir. Çoğu zaman kendimizi başkalarında yakalarız. Bu nedenle Michael Sandel kendini bilme yolculuğunun başka yolcularla kurulan ilişkilerden doğduğunu hatırlatır bize. Kim olduğumuzu, nelere değer verdiğimizi ve hayatımızda neler yapmak istediğimizi anlamanın yollarından biri de bu amaçlarla uyumlu ilişkiler kurabilmektir. “Bana dostunu söyle sana kim olduğunu söyleyeyim” sözünün vecizesini hatırlarsak kim olduğumuz kimlerle birlikte olduğumuzdan bağımsız değildir.
İlişkiler psikoloji biliminin en önemli alanlarının başında gelir. Varoluşçu Psikoterapinin kurucusu Prof. Dr. Irvin Yalom “İlişki iyileştirir” der. Aslında yeryüzüne gelişimize bile baksak bir ilişkinin sonucunda burada olduğumuzu hatırlarız. Bir insan canlısının dünyaya bile gelişi bir kadın ve bir erkeğin ilişki kurmasıyla başlıyor. Bizler ebeveynlerimizin bir araya gelmesiyle dünyaya gelen ve bu ilişkiye ek olarak daha büyük ilişkiler ağı içinde şekillenen canlılarız. Birçok canlı gibi biz de bir erkek ve bir dişinin ilişkisiyle geldik dünyaya ama birçok canlı türünden çok daha erken başladık hayatımıza. İnsan yavrusu için erken doğan yavru denir bu nedenle. İnsan yavrusunu diğer yavrularla kıyasladığımızda insan yavrusunun bir buçuk sene erken doğduğunu görüyoruz gelişimine göre. Çok ciddi bir fark bu zaman dilimi. Şöyle bir hatırlayalım yeni doğanları. Ne kadar da acizdik dünyaya yeni geldiğimiz günlerde. Bu kadar erken dünyaya gelen insan yavrusunun diğer yavrulardan en büyük farkı ise en büyük ve ağır beyne sahip olmaları. Bu gelişimi muazzam beynin şekillenmesi için sosyal ilişkiler gerekli. O yüzden beynimizi bugün değerlendirirken sosyal organ diyoruz. Beynimiz sosyal ilişkilerimizle ya gelişiyor ya köreliyor.
Bu körelmeden kendimizi erken yaşlarda korumamız çok güç lakin yetişkin olduğumuzda kendilik inşamızı işlevsiz ilişkilere ya da grup kültüne kurban etmemek için kendi gerçeğimize sadakati rehber edinmeyi deneyebiliriz. Yola revan olmayanlar için bu çaba güç ve uzun bir yol olarak görünebilir, lakin çabalamaya kendinden başlayanlar için bizliğin kıyılarından kendine varmak da öyle imkânsız bir iş değildir. Haydi şimdi, merakımızı yanımıza alıp kendimizi aramaya devam edelim, halk için de hakkımıza sadakatle.
Seçimlerimizden bahsetmiştik psikolojik doğumumuzu ayırmak için ilk doğumumuzdan. Güne başladığımız andan itibaren seçimler yapıyoruz, peki bu seçimler psikolojik doğumumuza ayarlı mı? Yediğim besinlerden tutun da yaptığım mesleğe, bedenime nasıl baktığımdan iletişim kurduğum insanlara kadar bir dolu seçim. Kendini bilmek aslında tek başına yapılan bir yolculuk değildir. Çoğu zaman kendimizi başkalarında yakalarız. Bu nedenle Michael Sandel kendini bilme yolculuğunun başka yolcularla kurulan ilişkilerden doğduğunu hatırlatır bize. Kim olduğumuzu, nelere değer verdiğimizi ve hayatımızda neler yapmak istediğimizi anlamanın yollarından biri de bu amaçlarla uyumlu ilişkiler kurabilmektir. “Bana dostunu söyle sana kim olduğunu söyleyeyim” sözünün vecizesini hatırlarsak kim olduğumuz kimlerle birlikte olduğumuzdan bağımsız değildir.
İlişkiler psikoloji biliminin en önemli alanlarının başında gelir. Varoluşçu Psikoterapinin kurucusu Prof. Dr. Irvin Yalom “İlişki iyileştirir” der. Aslında yeryüzüne gelişimize bile baksak bir ilişkinin sonucunda burada olduğumuzu hatırlarız. Bir insan canlısının dünyaya bile gelişi bir kadın ve bir erkeğin ilişki kurmasıyla başlıyor. Bizler ebeveynlerimizin bir araya gelmesiyle dünyaya gelen ve bu ilişkiye ek olarak daha büyük ilişkiler ağı içinde şekillenen canlılarız. Birçok canlı gibi biz de bir erkek ve bir dişinin ilişkisiyle geldik dünyaya ama birçok canlı türünden çok daha erken başladık hayatımıza. İnsan yavrusu için erken doğan yavru denir bu nedenle. İnsan yavrusunu diğer yavrularla kıyasladığımızda insan yavrusunun bir buçuk sene erken doğduğunu görüyoruz gelişimine göre. Çok ciddi bir fark bu zaman dilimi. Şöyle bir hatırlayalım yeni doğanları. Ne kadar da acizdik dünyaya yeni geldiğimiz günlerde. Bu kadar erken dünyaya gelen insan yavrusunun diğer yavrulardan en büyük farkı ise en büyük ve ağır beyne sahip olmaları. Bu gelişimi muazzam beynin şekillenmesi için sosyal ilişkiler gerekli. O yüzden beynimizi bugün değerlendirirken sosyal organ diyoruz. Beynimiz sosyal ilişkilerimizle ya gelişiyor ya köreliyor.
Bu körelmeden kendimizi erken yaşlarda korumamız çok güç lakin yetişkin olduğumuzda kendilik inşamızı işlevsiz ilişkilere ya da grup kültüne kurban etmemek için kendi gerçeğimize sadakati rehber edinmeyi deneyebiliriz. Yola revan olmayanlar için bu çaba güç ve uzun bir yol olarak görünebilir, lakin çabalamaya kendinden başlayanlar için bizliğin kıyılarından kendine varmak da öyle imkânsız bir iş değildir. Haydi şimdi, merakımızı yanımıza alıp kendimizi aramaya devam edelim, halk için de hakkımıza sadakatle.