
Bercan TUTAR – 29 Eylül 2023
Putin’in Karabağ stratejisi…
Azerbaycan’ı neden destekledi?
İşte sebepleri…
Batı dünyasında Rusya’nın Karabağ meselesindeki tutumu tartışılmaya devam ediyor. Geleneksel olarak Ermenistan yanlısı bir tavır içinde olan Rusya’nın Karabağ’da Bakü’den yana sergilediği stratejik desteğin mahiyeti hâlâ tam olarak anlaşılmış değil.
2020’de 27 Eylül’de başlayan ve 44 gün süren Karabağ Savaşı’ndan sonra Azerbaycan’ın 19 Eylül 2023’te Karabağ’daki Ermeni militanlara yönelik başlattığı ve 24 saat içinde Erivan’ın tam teslimiyetiyle sonuçlanarak yıldırım zafere dönüşen anti-terör operasyonunda da Moskova Azerbaycan’dan yana net bir tavır sergiledi.
Hatta 12 Eylül’de yani ikinci Karabağ operasyonunun başlamasından bir hafta önce Rus lider Putin, Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın da “Karabağ’ın Azerbaycan toprağı olduğunu kabul ettiğini” hatırlatan bir çıkışta bulundu. Bu çıkışa göndermede bulunan kimi Batılı analistler, Azerbaycan’ın yapacağı operasyondan Putin’in haberdar olduğuna işaret ediyor.
Dağlık Karabağ’ın Azerbaycan toprağı olduğundan Putin’in şüphesi yoktu zaten. Unutmayalım ki Sovyetlerin dağılmasından bu yana yarı özerk olmasına ve Ermeniler tarafından yönetilmesine rağmen çok önemli bir kırılganlığı vardı Dağlık Karabağ bölgesinin. Bölge Azerbaycan’ın içindeydi ve BM tarafından Azerbaycan’ın bir parçası olarak tanınıyordu. Sadece dar bir koridor onu Ermenistan’a bağlamıştı.
Bu jeopolitik ve tarihi gerçeklerin farkında olan Putin’i Dağlık Karabağ konusunda Azerbaycan ve Türkiye ile stratejik ittifaka iten asıl faktör ise başkaydı. Batılı analistler Ermenistan’ın Batı’ya yanaştığı için Putin tarafından cezalandırıldığını söylüyor. Bir yere kadar haklılar. Fakat Erivan’a kesilen faturanın nedeni Ermenistan ve Batı arasındaki siyasi yakınlaşmadan daha fazlası. Asıl neden, Rusya’nın Kafkasya’daki sınırlarını güvenceye almak istemesidir.
Zira Gürcistan üzerinden Rusya’ya bir kapı aralamak isteyen Batı’ya Putin çok sert yanıt vermişti. 2008’deki Gürcistan savaşında Abhazya ve Osetya Gürcistan’dan alınarak Volgograd üzerinden Azak ve Karadeniz’e ulaşan sınırlar bir nebze olsun güvence altına alınmıştı. Fakat Kafkasya sınır hattındaki hassasiyet hâlâ devam ediyordu.
Putin, Gürcistan’dan sonra Azerbaycan üzerinden Ermenistan yoluyla Kafkasya sınırından Batı tarafından yapılacak olası hamleleri ise Karabağ’ı Erivan’ın kontrolünden çıkmasına yardım ederek tamamen engellemiş oldu. ABD ve Avrupa’da Putin’in bu stratejik hamlesini doğru okuyabilen isimlerden biri de CIA’ya yakınlığıyla bilinen ünlü analist George Friedman.
Ünlü analist, 26 Eylül’de kendi sitesinde yayımladığı yazıya attığı “Rusya güney sınırlarını mühürledi” başlığıyla Putin’in neden Karabağ konusunda Erivan yerine Bakü’yü tercih ettiğini de bir cümlede özetliyor aslında.
Gerçekten de Rusya’nın asıl ilgisi şu an Ukrayna ve komşu ülkelerle Baltık hattındaki batı ve kuzeybatı cephesinde. Fakat Rusya her ne kadar Baltık’tan Karadeniz boyunca Akdeniz’e inen Doğu Avrupa ve Batı hattına odaklansa da Rusya’yı bu hat kadar ilgilendiren başka bir sınır hattı daha var. O da Kafkas Dağları boyunca ve içinden geçen güney sınırı. Herkesin malumu olduğu üzere bu dağ silsilesinin güneyinde Ermenistan, Azerbaycan ve Gürcistan yer alıyor.
Kafkasya dağları Rusya’nın en stratejik bölgesini ve sınırlarını koruyor. Dağların kuzeybatısındaki bölge Azak Denizi’ne ve Donbas yakınlarındaki Ukrayna sınırına kadar uzanıyor. Güney sınırlarını oluşturan Kafkasya dağlarının kuzeydoğusunda ise Volga Nehri ve şimdi Volgograd olarak adlandırılan tarihi Stalingrad şehri bulunuyor.
Dağların kuzeyindeki arazi düz ve Volga nehrinin Hazar’a döküldüğü yerde bulunan Astrahan’dan Karadeniz’e çıkış kapısı konumundaki Kırım’a uzaklığı yaklaşık 885 kilometre.
Yani güneyden Rusya’ya yapılacak bir saldırı, Rusya’nın Ukrayna’daki savaşı yürütme kabiliyeti üzerinde ciddi bir darbeye ve kesintiye yol açabilir. Ve uzun vadede Volga ve Don gibi kritik nehirleri Rusya’dan koparabilir.
Bu nedenle sadece Ukrayna hattındaki savaşa olası aktüel etkileri dışında Kafkasya’yı ve sınırlarını herhangi bir düşman gücün özellikle de ABD ve onun güdümüne giren aktörlerin nüfuzundan korumak Rusya için hayati önem taşıyan bir beka meselesidir.
Bu hedef uğruna 1990’ların ortalarında Çeçenistan savaşı verildi. Bu savaşta bütün gücüyle saldıran Rusya, ABD askeri desteğini alan Gürcistan’da da sert bir savaş yürüttü.
Tarihsel olarak Rusya Ermenistan’ı desteklemiştir. Fakat bu durum Ruslara karşı ihtiyatlı ve Batı’ya ise sıcak davranan Paşinyan liderliğinden sonra değişti.
Karabağ savaşı başladığında Rusların bölgede Ermenistan’ı destekleyebilecek ya da takviyelerle Gürcistan savaşını yeniden canlandırabilecek önemli bir barış gücü var. Fakat bu unsurlar devreye sokulmadı. Çünkü Rusya Rusya’nın asıl hedefi Ukrayna’dan sonra yeni bir cephenin açılmaması için Kafkasya’yı ve güney sınırlarını güvence altına almaktı.
Böylece ABD ve müttefiklerinin Gürcistan ve Ermenistan hattı üzerinden Kafkasya’nın kuzeyine inerek Rusya’ya karşı ikinci bir cephe açmak, Ukrayna cephesinde Rusya’yı arkadan sıkıştırma ihtimallerini tamamen sıfırlamak istedi.
Karabağ’ın Ermenistan’ın kontrolünden çıkıp Azerbaycan’ın eline geçmesi bu konudaki riskleri de sıfırlamış görünüyor. Karabağ’daki tutumuyla güney sınırlarında istediği jeo-politk güvenceye kavuşan Rus lider Putin, bu stratejik hamlesiyle güney sınırlarını kapatarak ve güvenceye alarak düşük bir ihtimal de olsa en riskli senaryoları dahi işlevsiz hale getirmiş oldu. Putin’in Karabağ stratejisine biraz da bu jeo-politik mercekten bakmakta fayda var.