Prof. Dr. Celalettin Yavuz, Güvenlik Politikaları Uzmanı – 04 Aralık 2024
Önceki bölümde 2013 yılında PKK ile başlayan “Çözüm Süreci”nin özetlenmesine devam edildi. Bu bölümde de Kobani Olayı ve Dolmabahçe Toplantısı ile süreçle ilgili sancılar ele alındı.
Kobani (Ayn el-Arab) Olayı: Suriye ve Irak’ta el-Kaide türevi IŞİD (DEAŞ) terör örgütü, Eylül 2014’te Kobani’ye karşı bir harekat başlatınca HDP’nin öncülüğünde birçok kentte “Kobani’ye destek” eylemleri başladı. Ekim 2014 başlarında HDP’nin sokak protestosu çağrısına çoğu Doğu ve Güneydoğu kentlerinde olmak üzere kitlesel sokak eylemleri düzenlendi. Batılı ülkelerin hava harekatı düşüncesine Cumhurbaşkanı Erdoğan, 7 Ekim’de “Yerde, kara harakatı ifa edenlerle işbirliği kurulmadıkça hava harekatıyla bu iş bitmez. İşte aylar geçti, herhangi bir netice yok. Şu anda Ayn-el Arab da, diğer adıyla Kobani de, buyrun, düştü düşüyor!” deyince, gösterilerin şiddeti de arttı. HDP Eşbaşkanı Demirtaş, Diyarbakır’daki basın açıklamasında protestoları savunurken şiddet olaylarını eleştirdi. Nihayet Öcalan’ın mektubuyla 35 il ve 96 ilçedeki olaylarda 37 kişinin öldüğü, 326’sı güvenlik görevlisi 761 kişinin de yaralandığı şiddet ve gösteriler sona erdi.
Bu arada Kobani’ye Erdoğan’ın önerisiyle Irak Kürt bölgesindeki peşmergeler Türkiye üzerinden konvoylar halinde intikalle Kobani’ye geçtiler ve kenti uzun bir mücadele sonunda DEAŞ’tan kurtardılar. O dönemde Erdoğan, Erdoğan, “Kobani kendileri için (ABD için) neden bu kadar stratejik anlamakta zorlanıyorum!” dedikten sonra şehirdeki 200 bin kişiye Türkiye’de kucak açıldığını eklemişti. Yani bugün devlet kurma aşamasına gelen PYD/YPG, daha o zamanlar ABD tarafından kollanırken, zarar görmemeleri için Türkiye’nin kullanıldığını ise fark edememiştik!
28 Şubat 2015’te Dolmabahçe’deki başbakanlık ofisinde Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, İçişleri Bakanı Efkan Ala, Ak Parti Grup Başkanvekili Mahir Ünal, bazı üst düzey bürokratlar ile İmralı Heyeti’nden Sırrı Süreyya Önder, Pervin Buldan ve İdris Baluken bir araya geldi. Toplantı sonunda Önder, Öcalan’ın “Asgari müştereğin sağlandığı ilkelerde silahlı mücadeleyi bırakma temelinde stratejik ve tarihi kararı vermek için PKK’yi bahar aylarında olağanüstü kongreyi toplamaya davet ediyorum!” şeklindeki mesajını açıklarken, müzakere edilecek 10 maddelik bir metni açıkladı. Akdoğan ise “Tam olarak eylemsizliğin hayata geçmesi için yapılan açıklamayı önemli buluyoruz!” demekle yetindi.
Toplantıyı takiben Başbakan Davutoğlu “Artık silah dili sona erecek, demokratik yaklaşımın önü açılacak!”, PKK/KCK da “Hükümetin bu kez sorumluluğunu ciddiyetle yerine getirmesi gerektiğini” söylerken, Cumhurbaşkanı Erdoğan, geciken açıklamasında, “Terör örgütünün silah bıraktığını açıklaması ülkemizde demokrasinin, hukukun, huzurun, güvenin, istikrarın tesisini sağlayacak önemli bir eşik olacaktır” diye konuştu. 7 Haziran 2015 genel seçimleri yaklaşırken, bir grup toplantısında HDP Eşbaşkanı Demirtaş, “Biz bir pazarlık hareketi değiliz. Asla ve asla AKP ile aramızda kirli bir işbirliği ve pazarlık olmadı olmayacak” derken, ayrıca Erdoğan’ı da başkan yaptırmayacaklarını vurgulamıştı. Bir bakıma “Çözüm süreci” batan gemiye benziyordu.
21 Mart’ta Öcalan’ın süreçteki okunan üçüncü ve son mektubunda PKK’ya silahsızlanma için bir kongre toplama çağrısı ile “Hakikat ve Yüzleşme Komisyonu” teklifi vardı. Ama dikkate alınmadı.
Dolmabahçe toplantısı üzerine MHP Lideri Bahçeli; “AKP, PKK ile beraber kameraların karşısında haince show yapmıştır. AKP ile PKK’nın gayrimeşru birlikteliği bölücülük nikahı kıyılmasıyla resmilik kazanmıştır. Dolmabahçe Sarayı 100 yıl önce bile böyle bir kepazeliğe şahit olmamıştır!” ve “PKK Türkiye’den toprak almadan silah bırakmayacaktır. Aksini iddia eden varsa ya şerefi yoktur ya da aklını ve mantığını kaybetmiş bir sefildir!” derken, “Omuzu yıldız kümesi olan özel insanlar AK-PKK yıkım ittifakına ne diyeceksiniz?” sözleriyle TSK’ye de yüklenmişti.
Not: Konu “PKK Terör Örgütü Çözüm Aşamasına Geldi mi?-6” bölümü ile devam edecek.
Doğru yorum