Coşkun BAŞBUĞ – 30 Aralık 2024
Tarihi süreç MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin 22 Ekim’de yaptığı çağrı ile başladı.
Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı açıklamada şöyle seslendi;
“Terörist başının tecridi kaldırılırsa, gelsin TBMM DEM Parti Grup Toplantısı’nda konuşsun, terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini haykırsın. Bu dirayet ve kararlılığı gösterirse, ‘umut hakkı’nın kullanımıyla ilgili yasal düzenlemenin yapılması ve bundan yararlanmasının önü de ardına kadar açılsın.”
Açıklama çok ses getirdi…
Ne oluyor, nasıl olacak, olacak mı, olursa ne değişecek soruları en çok tartışılan sorulardı.
Bir Çağrı da Fidan’dan…
Bu açıklamadan kısa bir süre sonra benzer bir açıklama da dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan geldi.
Hakan fidan Suriye’ye yaptığı resmi ziyarette düzenlediği basın toplantısında şöyle seslendi;
“Terör örgütlerinin Suriye’de barınmasına asla müsaade etmeyeceğiz. Bu manada PKK/YPG/PYD/SDG terör örgütü ya kendini feshedecek, lağvedecek, ya da yok olacak.”
Süreç İlerliyor…
Tüm bu olaylar yaşanıyorken bir hamlede DEM’den geldi.
DEM terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan’la İmralı’da görüşme yapabilmek için 26 Kasım’da Adalet Bakanlığına başvurarak izin talebinde bulundu.
Geçtiğimiz günlerde beklenen oldu ve Adalet Bakanlığı DEM Partililerin İmralı ile görüşme talebine olumlu yanıt verdi.
Bakan Tunç yaptığı açıklamada İmralı’ya gidecek heyette DEM Parti İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder ile Van Milletvekili Pervin Buldan’ın yer alacağını belirtti.
Bu isimler tesadüfen mi seçildi yoksa bu tespitte bir akıl işledi mi?
Ben her iki ismin tespitinde bir aklın işlediği kanaatindeyim zira her iki isimde meseleye hâkim, süreç hafızasına sahip kişiler.
Ve Görüşme Yapıldı…
Beklenen oldu ve kötü hava koşullarına rağmen DEM Parti heyeti vakit kaybetmeden İmralı’ya gitti.
Cumartesi günü yapılan görüşme akşam geç saatlerde bitti ve ertesi gün mesele fazla sulandırılmadan yazılı bir açıklama ile görüşmeye ait detay kamuoyuna sunuldu.
İşte o açıklamadan anlaşılması gereken önemli bazı satırbaşları;
– Süreç önem ve aciliyet kazanmıştır.
– Sürecin başarısı için Türkiye’deki tüm siyasi çevrelerin dar ve dönemsel hesaplara takılmadan inisiyatif alması, yapıcı davranması ve pozitif katkı sunması elzemdir.
– Bu işin adresi TBMM olmalıdır.
– Dışarıdan müdahalelerle kangrenleştirilmeye çalışılan bu sorunun çözümü artık ertelenemez bir hal almıştır.
– Muhalefetin de katkı ve önerileri değerlidir.
– Ben de sürece pozitif anlamda katkı sağlayacak ehil ve kararlılığa sahibim.
– Devir kardeşlik devridir.
– Gereken çağrıyı yapmaya hazırım.
Konunun özü buydu.
Hepsi Bu Mu…
Elbette süreçle ilgili gelişmeler sadece bundan ibaret değildi.
Bahçeli’nin açıklamasından kısa bir süre sonra DEM Parti Başkanı Tuncer Bakırhan TBMM’deki bütçe görüşmelerinde bir açıklama yaptı.
Yeni bir başlangıç çağrısında bulunan Bakırhan şöyle seslendi yaptığı açıklamada;
“2025 yılında, Cumhuriyetin 103. yılında yeni bir başlangıç yapabiliriz. Bu Meclis, Demokratik Cumhuriyetin kuruculuğunu üstlenme şansına sahiptir. 85 milyonun kendisini ait hissedeceği bir ülkeyi var etme onuru bu Meclis’e ait olsun.”
Devlet Bahçeli bu konuşmayı alkışlayarak destek verdi.
Sınav Zamanı…
Şimdi sıra kendini bugüne kadar bu yeni sürecin dışında tutan siyasi partilerde, siyasilerde, akademisyenlerde, gazetecilerde…
Şimdi göreceğiz gerçekten parti misiniz, siyasetçi misiniz, gazeteci misiniz, akademisyen misiniz, yoksa bu sıfatların gölgesinde başka yerlere hizmet edenler hain misiniz.
Zaman maske düşürme zamanı, zaman adam tanıma zamanı…
Şimdi göreceğiz “İmralı’da tecrit sürerken, önder Apo cezaevindeyken bir diyalog olmaz.” diyenlerin ne yapacağını.
Makamı mevkii, etnik kimliği ne olursa olsun bu süreçte her kim “ama”lı, “fakat”lı, “lakin”li cümle kuruyorsa bilin ki ipin ucu başka yerlerde…
Destek Zamanı…
Burada milletçe şu gerçeği görerek olan biteni anlamaya çalışmalıyız.
Devlet haçlı dünyasıyla yüzyıllık bir hesaplaşmanın içinde ve bu hesaplaşmada artık oyunun sonuna gelindi.
Verilen mücadele ne İmralı’ya ne de örgüte karşı.
Verilen mücadele batının kurduğu kirli tuzağa, batının kurduğu kirli sisteme karşı.
Amaç işleyen düzeni yıkmak.
Burada mücadelenin kişi ya da kişilere değil sisteme karşı verildiği asla unutulmamalı.
Ne demişler…
“Küçük beyinler kişilerle uğraşır, büyük beyinler sistemle.”