![abdullah yılmaz world of türkiye](https://www.worldofturkiye.com/wp-content/uploads/2024/08/ABDULLAH-YILMAAZ-KOSE-YAZAR-KAPAGI.webp)
Abdullah YILMAZ – 05 Şubat 2025
Delikanlılığa geçiş yıllarımız 28 Şubat’a zemin hazırlandığı yıllara denk geliyor. Vatanın asli unsurlarından olan dini hassasiyet taşıyan Anadolu insanı adeta öcüleştiriliyor, bu insanlara irtica bahanesiyle tehlikeli ve yasadışı damgası vurulmaya çalışılıyordu.
Bahsettiğim dönemlerde İslami hassasiyet sahibi insanların buluştuğu Milli Görüş hareketinin İstanbul ve Ankara başta olmak üzere kazandığı belediyelerde, görülmemiş bir hizmet seferberliği göz dolduruyordu. Refah Partisi yerel seçim zaferinin hemen akabindeki genel seçimlerde de birinci parti olarak meclise girmiş ve partinin Genel Başkanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan Başbakan olmuştu.
İşte o dönemlerde Bayrampaşa Yeşil Cami Kur’an Kursu’nda okuyordum ve Müslümanların üzerindeki baskıyı biz de iliklerimize kadar hissediyorduk. Devletin içine çöreklenmiş bürokrasi çevrelerinin, darbe dönemi kalıntısı askerlerin, bazı iş çevrelerinin Müslümanları öcü haline getirip, tarihten silmek istediklerini de görüp yaşıyorduk. Özetle Anadolu insanının varlık mücadelesinden rahatsızlardı!
Tüm bu olan bitenler, camiadaki herkes gibi bendenizin de gündemimdeydi. Müslümanların buluşma adresi Refah Partisi idi ve içinde bulunduğumuz sosyal çevremizle birlikte imkan buldukça, kurstan kaytarabildikçe, bazen de izin aldıkça buraya güç vermeye çalışıyorduk. Abone olduğum Milli Gazete’yi de her gün bir şekilde takip etmek en sevdiğim aktivitemdi. Şimdi okumaktan zevk aldığım o gazetenin yerinde yeller esiyor maalesef!
Bedri İncetahtacı ismine de kulağımız o yıllarda aşina oldu. Refah Partisi kadrolarındaki hepsi birer efsane olmuş belediye başkanları, milletvekilleri ve özellikle partinin hatibi konumundaki kişiler birer idolümüzdü. Merhum Bedri bey gibi bazı öne çıkmış isimler bizim için güzel örneklerdi. Sadece bizim için değil ülke için önemli değerler olduğunu söylesem pek de yanlış olmaz. Zira Refah Partisi kadrolarındaki Bedri bey ve onun gibi öne çıkmış isimler ülke meselelerine farklı yaklaşımlarıyla gündem oluyorlar ve adeta siyasetin seyrini değiştiriyorlardı.
Yakın tarihimizde siyaset bir hizmet aracı değil; zenginleşme, edinilmiş güç ile istediği gibi davranabilme, yakınlarına ayrıcalık oluşturma, milletin değerlerine düşmanlık ve rant gibi şeylerin aracı idi. Ülkenin kalkınması için gayret eden siyasileri ise el feneriyle aramanız gerekiyordu. Bu üzücü kabulü Necmettin Erbakan ve inançlı yol arkadaşları tersine çevirmeyi başarmışlardı. Recep Tayyip Erdoğan Başkanlığındaki İBB’de kısa sürede yapılan hizmetler buna en güzel örnektir.
TBMM’nin Ayaklı Kütüphanesi
Bedri bey Merhum Erbakan’ın yol arkadaşları içinde enerjisiyle, ülke sathında kazandığı muhabbet ile, aldığı görevleri en iyi şekilde yerine getirmesiyle ve kişilik kalitesiyle çok farklı bir siyasi figür. Okumaya olan sevgisinden dolayı “Ayaklı Kütüphane” denildiğini kendisiyle ilgili bir yazıda görmüştüm. Okuma hevesi ve dünya görüşü; geniş aile ortamında, özellikle dedesi, annesi, okuduğu İmam Hatip Okulu ve hocası Adil Özberk sayesinde gelişmiş. Derdi davası olmuş güzel insan…
Merhum Mehmet Bedri İncetahtacı onun gibi bazı özel isimler aklımıza geldiğinde veya isimlerini bir şekilde duyduğumuzda keşke yerleri dolsaydı diye düşünürüm ama gidenin yeri pek dolmuyor. Yerlerinin dolmadığını Merhum İncetahtacı’nın geçtiğimiz günlerde sosyal medyada karşıma çıkan bir videosu sayesinde tekrar anlamış oldum. Bu video ayrıca bu yazımıza da ilham oluşturdu.
Video her kelimesi bir kurşun gibi olan enfes bir konuşmadan ibaret. MGV İl Başkanlığı, Gaziantep Milletvekilliği ve Susurluk Araştırma Komisyonu Sözcülüğü görevlerinde bulunmuş olan Merhum İncetahtacı, 90’lı yılların başında İl Başkanı sıfatıyla Yavuzeli ilçesini ziyaret ediyor. İşte burada yaptığı konuşma, bu günlerde siyaset yapıp da bu kafada olanlara enayi dedirtecek cinsten!
Biliyorum, çok uzun bir giriş oldu ama maksadım konuyu daha etkili anlatmaktı. Bahsi geçen konuşma, bu işlerle meşgul olan ve aynen Merhum İncetahtacı’nın penceresinden bakan birisi olarak kendimi de sorgulamama ve niyetlerimi tazelememe vesile oldu, oluyor. “Siyaset ne için yapılır”, “siyasetçi nasıl olmalıdır” gibi sorulara verdiği can alıcı cevapları kısaca sizlerle paylaşmak istiyorum.
Menfaat, Makam, Akraba için Siyaset Olmaz! Siyaset, Allah İçin Olur!
Merhum İncetahtacı o bahsettiğim konuşmasında, dünkü alışkanlıkları terk etmek gerektiğini haykırarak; menfaat için, makam için, akraba için, mahalle komşusu için siyaset yapmadıklarını, yapmayacaklarını vurguluyor. Siyaseti yalnızca Allah için yaptıklarını ifade ediyor. İktidar olduklarında kendi mensuplarına ulufe dağıtılmayacağını, makamların peşkeş çekilmeyeceğini vaat ediyor. Siyasette bulunmayı Hz. Ömer’den (RA) örnek vererek kurban olmak olarak tanımlıyor ve Refah Partisi’nde görev alanları memleket ve Hak için kurban olmaya davet ediyor.
Konuşmanın devamında ise, bu niyetlerinin teşkilatlar tarafından vatandaşa anlatılmasını istiyor. Ancak bunu yapabilmelerinin önce kendilerinin düzgün kadrolar olmasından geçtiğini belirtiyor. Hedeflerine ulaşmak için gündelik hayatın içinde herkesin iyi bir komşu, iyi bir tüccar, iyi bir arkadaş olmasının öneminden bahsediyor. Düzgün insanın yaşantısıyla örnektir, kendini anlatmasına lüzum kalmaz aslında, değil mi?
Bu işin aynı zamanda bir tebliğ olduğunu da ifade eden İncetahtacı, iktidara gelince rahat bir hayat yaşamayacaklarını belirterek, teşkilat mensuplarına da nefislerini ayaklar altına almayı, zindanda da sarayda da, iktidarda da muhalefette de en güzel insan olmayı öğütlüyor. En önemlisi inandıkları gibi yaşamanın önemini, bu işleri yaparken samimi olmayı, aslında her işimizin Müslümanca olması gerektiğini anlatıyor. Niyet, her şart altında Allah’ın rızası…
Evet bu bir mukaddes dava ise, bu dava için en iyi insan, en iyi komşu, en iyi insan olmak ve bu davayı tüm insanlığa yaymak zorundayız. Davamızın derdini çekmekle mükellefiz. Bu konuşmanın özeti bu. Günümüzde devlet işinde, siyasette bu niyetle iş yapan var mıdır bunun takdirini de sizlere bırakıyorum. Bildiğim şu ki, günümüzde bu niyetlerle hareket edenleri “vizyonsuz” damgasıyla damgalayıp mümkün olduğunca itibarsız hale getiriyorlar!
Son söz, ömür kısa ve enerjimizi güzel işler yapmakla harcamalıyız. Yaptığımız her işi Rıza-ı İlahi için yapma niyetinde olmalıyız. Devlet işlerindeki vebalin diğer işlerin vebali ile kıyaslanamayacağını unutmamalıyız. Bedri İncetahtacı gibi özel isimlerin yerini doldurmanın ve sayılarının artmasının yolları aramalıyız. Siyaseti ve Devlet işlerini zenginleşme aracı olarak görmemeli ve şahsi çıkarlara alet etmemeliyiz. Devletin imkanlarını keyfimize göre kullanmamalıyız. Unutmayalım ki, Halka Hizmet, Hakka Hizmettir, bu düsturu unutmamalıyız. Her naneyi yiyip sonra dava edebiyatıyla mukaddes gördüğümüz değerlerimizi oyuncak etmemeliyiz, vesselam…