Prof. Dr. Faruk TAŞÇI – 17 Temmuz 2024
“Allah var gam yok” atasözü genel manada başa gelen kötü şeylere rağmen ümitsizliğe kapılmamak gerektiğine işaret ediyor, ancak daha derinden bir okumayla bu atasözü aynı zamanda hayata bakış açışının geçmiş, şimdi ve gelecek açısından nasıl olması gerektiğini öğretiyor.
“İlerlemeci Tarih” Anlayışı Yerine “Döngüsel Tarih” Anlayışı
Hayata bakış açısı eğer “ilerlemeci tarih” anlayışına göre şekilleniyor ise sadece Batı dünyasının geçmişte üstün olduğu, şimdi üstün olduğu ve gelecekte de üstünlüğünü koruyacağı bir söylem, hal ve pratik içine girme/düşme söz konusu demektir. Batı’nın ilerlemeci (lineer/doğrusal) tarih anlayışı Batı’yı ve özelde Yunan-Roma-Germen uygarlığını insanlığın merkezine alıyor ve evrensel değerler olarak sunuyor/dayatıyor. Tüm insanlık “zorunlu” olarak bu tarihin izinde ilerliyor çünkü “anlamlı olan budur” diye telkin ediliyor! Yani bu tarih anlayışı “Batı üstün ve ileridir; Batı’yı takip eden ileri olur” demenin başka bir şekli. Ümit Batı’dadır, batı-dışındakiler Batı’nın dışında ümit arayamaz, hatta batı-dışındakiler Batı’nın onlara sunduğu ümit kadardır!
Aydınlanma döneminden bu yana batı-dışı toplumları zihnen ve yer yer de fiilen köle yapan bu tarih anlayışı yerine “döngüsel tarih” anlayışı var. Döngüde evrenin sonsuz bir akışı söz konusu, ilerleme yerine sürekli tekrar var. Tekrarlar özsel olarak benzer, sadece formları (görünümleri) değişkenlik arz ediyor. Bu nedenle geçmişin bir zaman dilimi kötü (geri) şimdiki zaman ya da geleceğin bir zaman dilimi iyi (ileri) gibi bir yaklaşım yok. Hal böyle olunca üstünlük ve ilerilik Batı ile özdeşleşen ve dolayısıyla Batı’nın takip/taklit edilmesi ile batı-dışına geçen bir durum değil. Bunun anlamı, batı-dışının ümitsizliğe kapılmasına gerek olmadığı, ümitsizliğinin Batı tarafından Batı’ya köle olsun diye batı-dışına aşılanan bir “bakış açışı zehri” olduğudur.
“Tarih Tekerrür” Eder, Paniğe Gerek Yok Ama Risk Risktir
Bu nedenle aslolan (döngüsel tarih anlayışının uzantısı olan meşhur ifadeyle) tarihin tekerrürden ibaret olduğudur. Yani tarihte güçlü olan da var zayıf olan da var. Tarihte güçlü olan, zayıf duruma düşebilmiş, tarihte zayıf durumda olan güçlü hale gelebilmiş. Dolayısıyla burada bir yandan büyük bir ümit kapısı var bir yandan da büyük risk söz konusu, yani “paniğe gerek yok ama riski de unutma”! Şöyle ki;
Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî ile de temas kurmuşluğu olan Ferîdüddin Attâr (1145-1221) bir ara uzlet ve inziva ile bütünüyle halkla olan irtibatını kesmek ister, çünkü kendi dönemindeki (Nişabur, İran) durum (Zerrinkûb’un “Sîmurg’un Kanat Sesi” adlı kitabına göre – s. 48-49) şöyledir:
“Toplumun müreffeh kesimleri yiyip içmeye ve eğlenceye gark olmuştu. Haris ve çıkarcı tüccarların servet biriktirmekten ve gösteriş yapmaktan başka bir düşüncesi yoktu. Vilayet emirleri ve vezirleri, sultanın kendilerine sağladığı mevkilerin ve makamların mağruru ve meftunu olmuştu. Müritlerinin ve talebelerinin çokluğu, makam sahibi ulemanın yaşantısını, emirlerin ve vezirlerin debdebe dolu yaşantısına ihtiyaç duymaz hale getirmişti. Şehrin fâsıklarının, kötülerinin, hırsızlarının, sözünde durmayanlarının, pazarlıkçılarının ve haram yiyicilerinin dünyaya taparcasına bağlılıkları, mâverâ âlemini hissetmelerine engel teşkil ediyordu. Hükümet sisteminin destekçilerinin, saray şâirlerinin, profesyonel askerlerin, vakıf sahiplerinin, tefecilerin, iki yüzlülerin varlığı, genel halk kesimlerini zahmete ve sıkıntıya sokmaktan ve sömürmekten başka bir işe yaramıyordu.”
Attar döneminin bu “ümitsiz” (yaralayıcı/ürkütücü) durumu sonrası insanlık Osmanlı ile şenlendi, güçlendi ve ümitvar oldu, tüm dünyaya ümit verdi. Gel zaman git zaman derken, Osmanlı sonrası ümit ile ümitsizlik arasında sahneler yaşandı. Şimdilerde (yukarıdaki pasajdakine benzer) durumlar var diye ümitsizliğe kapılmak yerine “döngüsel tarih” anlayışının yansımalarının zamanla (olumlu yönden) yerine geleceğine inanmak, gelmesi için ümit içinde aşkla gayret etmek insanlık adına gerekli.
Özetle; sakın ümitsizliğe kapılıp da “artık iyilik ve yardım kapısı kapandı” dememeli. Kim böyle diyorsa veya böyle şeyler telkin ediyorsa “Biz, insanları Allah’ın rahmetine karşı ümitsiz yapan kimseler istemiyoruz” deyip yoluna devam etmeli.