Ceyhun BOZKURT – 11 Temmuz 2024
NATO’nun kuruluşunun 75’inci yıldönümünde Washington’da gerçekleşen NATO liderler zirvesinden adeta “savaşa hazırlık” kararı çıktı. Bu sonucu çıkarmamızın nedeni, artık küresel boyuta evrilen güvenlik sorunlarının içindeyken yapılan zirvenin sonuç bildirisinde Rusya, Çin ve İran ile bu ülkelerin müttefiklerine karşı askeri hazırlık seviyelerine kadar detaylı vurgular yer alması oldu.
Konunun uzmanı isimlerle yaptığım görüşmede, bildiride yer alan askeri vurguların, “adeta NATO’ya bağlı askeri komutanlıklara gerekli hazırlıkları yapması için verilen bir siyasi direktif” anlamı taşıdığının altı çiziliyor. “Ukrayna’ya Uzun Vadeli Güvenlik Yardımı Taahhüdü” başlıklı 6 madde de eklenirse 38+6 maddelik bildiride, başta Karadeniz coğrafyası olmak üzere Türkiye’yi de ilgilendiren bölgelerle ilgili ciddi kararlar yer aldı.
Bildiride, genel olarak yapılan askeri hazırlıklar şu şekilde sıralandı:
– NATO’nun Doğu kanadında yerinde savaşa hazır kuvvetler konuşlandırıldı, ileri savunmaları güçlendirildi ve ittifakın tehdit altında herhangi bir Müttefiki hızla takviye etme yeteneği artırıldı. İttifak’ı daha güçlü ve caydırma ve gerekirse kısa veya hiç bildirimde bulunmadan herhangi bir potansiyel düşmana karşı savunma yapma konusunda daha yetenekli hale getiren yeni nesil NATO savunma planlarımız var. Sağlam ve çevik bir Müttefik Tepki Gücü de dahil olmak üzere tüm alanlarda gerekli yüksek hazırlıklı kuvvetleri teslim etmeye kararlıyız. Toplu savunmamızın modernizasyonunu daha da hızlandırıyoruz ve:
- Yeni savunma planlarımız için gerekli kuvvetleri, yetenekleri, kaynakları ve altyapıyı sağlayarak yüksek yoğunluklu ve çok alanlı kolektif savunmaya hazır olmak. Bu bağlamda, artan ulusal savunma harcamalarının ve NATO ortak fonlamasının daha tartışmalı bir güvenlik düzeninin zorluklarıyla orantılı olmasını sağlamak için kaydedilen ilerlemeyi sürdüreceğiz.
- Herhangi bir Müttefikimizi tehdit altında hissettiğimizde onu savunma ve hızla güçlendirme yeteneğimizi göstermek amacıyla, NATO’nun son nesillerdeki en büyük askeri tatbikatı olan Steadfast Defender 24 dahil olmak üzere, planlarımıza yönelik daha sık ve büyük ölçekli eğitim ve tatbikatlar gerçekleştireceğiz.
- NATO Savunma Planlama Süreci’ne (NDPP) uygun olarak, kısa vadede de dahil olmak üzere, yetenekleri artırmak için acil eylemde bulunmak, başlangıçta savaşta belirleyici mühimmatlar ve hava ve füze savunmasını da dahil etmek. NDPP tarafından bilgilendirilen gereksinimlerimize dayalı toplu ve ortak tedarik girişimlerini memnuniyetle karşılıyoruz. Teknoloji benimsenmesini iyileştirme planı da dahil olmak üzere, dönüşümü ve yeni teknolojilerin ve inovasyonun entegrasyonunu hızlandırıyoruz. Ayrıca hava gözetleme yeteneğimizi modernize ediyoruz.
- NATO komuta ve kontrolümüzü güçlendirmek ve ulusal olarak sağlanan karargâhlara önemli liderlik rolleri atamak.
- İttifak genelinde tehditlere yanıt vermek için kuvvetlerimizi hareket ettirme, takviye etme, ikmal etme ve sürdürme yeteneğimizi güçlendirmek; buna etkili ve dayanıklı lojistik ve hareketlilik koridorlarının geliştirilmesi de dahildir.
- NATO İleri Kara Kuvvetlerini eğitmek, tatbikat yaptırmak ve yeni planlara entegre etmek, ayrıca NATO’nun Doğu Kanadındaki ileri savunmamızı güçlendirmeye devam etmek.
- Finlandiya ve İsveç’in katılımından ve İttifak’a getirdikleri kabiliyetlerden tam olarak yararlanmak, onları planlarımıza, kuvvetlerimize ve komuta yapılarımıza tam olarak entegre etmek, ayrıca Finlandiya’da bir NATO varlığı geliştirmek.
- Özellikle NATO Uzay Harekât Merkezi’nin kapasitesini güçlendirerek, uzayın planlamamıza, tatbikatlarımıza ve çok alanlı operasyonlarımıza entegrasyonunu hızlandırmak.
- Barış zamanı, kriz ve çatışma dönemlerinde ağ korumasını, durum farkındalığını ve siber uzayın operasyonel bir alan olarak uygulanmasını geliştirmek amacıyla NATO Entegre Siber Savunma Merkezi’ni kurmak; ve NATO ağlarının güvenliğini artırmaya yönelik bir politika geliştirmek.
- Kritik su altı altyapısının (CUI) korunmasının güçlendirilmesi ve NATO’nun CUI Güvenlik Merkezi’nin sürekli geliştirilmesi de dahil olmak üzere tehditleri caydırma, tespit etme ve bunlara yanıt verme yeteneğimizin artırılması.
- Her türlü ortamda etkin bir şekilde faaliyet gösterebilmek için gerekli Kimyasal, Biyolojik, Radyolojik ve Nükleer savunma kabiliyetlerimize yatırım yapıyoruz.
- NATO standartlarının uygulanmasının hızlandırılması ve birlikte çalışabilirliğimizin artırılması ve güçlendirilmesi için gerekli tedbirlerin alınması konusunda mutabakata varılması.
İttifakın Doğu Kanadının güçlendirilmesi çerçevesinde Polonya’ya NATO Balistik Füze Savunması – Ballistic Missile Defence (BMD) kuruldu. Bildiride dile getirilen bu tesisle ilgili ek bilgi: Polonya’nın Redzikowo kentinde kurulan ABD balistik füze savunma tesisi faaliyete geçirildi ve NATO’nun Rusya’ya karşı savunması için kullanılabilir durumda. “Aegis Ashore” olarak adlandırılan tesis, daha büyük bir NATO füze kalkanının bir parçası ve uçuş halindeki balistik füzeleri tespit etmek, izlemek ve engellemek için tasarlandı.
Bildiride, NATO’nun nükleer bir güç olmaya devam edeceği belirtiliyor. Ayrıca ittifaka üye ülkelerin savunma sanayisini güçlendirmek de hedefler arasında yer almakta. Terörizm ve devlet dışı aktörlerle mücadele ile ilgili maddeler de yer almasına ve gerekirse 5. maddeyi devreye sokacaklarını söylemelerine rağmen PKK-PYD terör örgütüyle mücadelemizde bizi yalnız bırakmaya devam edeceklerini hepimiz biliyoruz.
BİLDİRİDE RUSYA
Hedef, yani düşman ülkelerle ilgili vurguları inceleyecek olursak, en geniş kapsamlı bölüm Rusya’ya karşı yapılacakların yer aldığı maddeler oldu. Rusya açık açık tehdit edilirken Çin doğrudan, başka ülkeler de dolaylı olarak Rusya’yla iletişimi kesmesi için uyarıldı(!) Bu uyarı, özünde de tehdit Rusya ile milli çıkarları kapsamında iletişimini sürdüren NATO üyesi Türkiye ile Macaristan’ı da kapsıyor diyebiliriz.
Bildiride Rusya ile mücadele kapsamında önce Ukrayna’ya yapılacak destek yer aldı. En önemli destek, NATO üyesi ülkeler, Ukrayna’ya gelecek yıl için 40 milyar avroluk bir finans desteği ve Ukrayna’nın galip gelmesi için sürdürülebilir güvenlik yardımı sağlamayı taahhüt etti. “NATO Güvenlik Yardımı ve Ukrayna Eğitimi (NSATU) kurulmasına karar verildi. Amacı, Ukrayna’ya güvenlik yardımını kalıcı bir temele oturtmak, gelişmiş, öngörülebilir ve tutarlı bir destek sağlamaktır. Müttefik devletlerde faaliyet gösterecek olan NSATU, BM Şartı doğrultusunda Ukrayna’nın öz savunmasını destekleyecektir” vurgusu yapılırken “NSATU’nun NATO’yu çatışmanın tarafı yapmayacağı” da kaydedildi.
Yine de 16’ncı maddede “Ukrayna’nın geleceği NATO’dadır” notu düşülmesi dikkat çekici. Aynı maddede ek olarak ” NATO ve NATO-Ukrayna Konseyi’nin Zirve kararları, Müttefiklerin devam eden çalışmalarıyla birlikte Ukrayna’nın NATO üyeliğine giden bir köprü oluşturmaktadır” denildi.
Bildiride, Rusya’nın Ukrayna’ya karşı verdiği savaştan alınacak derslerin belirlenmesi ve uygulanması ve Ukrayna’nın NATO ile birlikte çalışabilirliğinin artırılması amacıyla, pratik işbirliğinin önemli bir ayağı olan NATO-Ukrayna Ortak Analiz, Eğitim ve Öğretim Merkezi’nin (JATEC) kurulması yönünde adımlar atıldığı kaydediliyor.
Rusya’ya Ukrayna’dan tamamen çekilmesi, ayrıca Moldova ve Gürcistan’daki askerlerini çekmesi yönünde mesaj iletilirken, tüm yaşananların sorumlusunun Rusya olduğu kaydedildi.
Ayrıca Rusya’nın Belarus’ta nükleer silah konuşlandırdığını duyurması, nükleer söylemlerini kınadıklarını belirterek, Belarus’ta hedef tahtasına oturtulmuş durumda.
BİLDİRİDE ÇİN
NATO bildirisinde Çin de hedef alınmış. Çin’in Rusya ile sınırsız ortaklığı ve Rus savunma sanayiine verdiği desteğin yanı sıra şu konularda Avrupa-Atlantik sistemi için tehdit olarak gözüküyor:
– Dezenformasyon,
– Kötü niyetli siber ve hibrit faaliyetler,
– Siber alemde sorumlu davranmama,
– Uzay yeteneklerini geliştirme ve faaliyetleri,
– Nükleer cephaneliğini daha fazla savaş başlığı ve daha fazla sayıda gelişmiş teslimat sistemiyle hızla genişletmeye ve çeşitlendirmeye devam etmesi.
BİZİ DOĞRUDAN İLGİLENDİREN BOYUT
Bildiride bizi doğrudan ilgilendiren maddelerin başında Batı Balkanlar ile birlikte aynı maddede Karadeniz’e ve Montrö Boğazlar Sözleşmesine atıf yapılması. Bildirinin 31. maddesinin tamamı şöyle:
“Batı Balkanlar ve Karadeniz bölgeleri İttifak için stratejik öneme sahiptir. Bu bölgelerin güvenliği ve istikrarına güçlü bir şekilde bağlı kalmaya devam ediyoruz. Reformları, bölgesel barışı ve güvenliği desteklemek ve dezenformasyon, hibrit ve siber tehditler de dahil olmak üzere hem devlet hem de devlet dışı aktörler tarafından oluşturulan kötü niyetli etkilere karşı koymak için Batı Balkanlar ile siyasi diyaloğumuzu ve pratik iş birliğimizi geliştirmeye devam edeceğiz. Demokratik değerler, hukukun üstünlüğü, iç reformlar ve iyi komşuluk ilişkileri bölgesel iş birliği ve Avrupa-Atlantik entegrasyonu için hayati öneme sahiptir ve bu konuda sürekli ilerleme sağlamayı umuyoruz. NATO liderliğindeki Kosova Gücü (KFOR) dahil olmak üzere NATO’nun Batı Balkanlar’daki devam eden angajmanına bağlı kalmaya devam ediyoruz. 1936 Montrö Sözleşmesi dahil olmak üzere, Karadeniz bölgesinde güvenliği, emniyeti, istikrarı ve seyrüsefer özgürlüğünü desteklemeyi amaçlayan Müttefik bölgesel çabalarına sürekli desteğimizi yeniden teyit ediyoruz. Üç kıyı Müttefikinin Karadeniz Mayın Karşı Tedbirleri Görev Grubu’nu etkinleştirmesini memnuniyetle karşılıyoruz. Bölgedeki gelişmeleri daha fazla izleyecek ve değerlendirecek ve durumsal farkındalığımızı artıracağız, özellikle güvenliğimize yönelik tehditlere ve bölgedeki ortaklarımızla daha yakın işbirliği için olası fırsatlara odaklanacağız. NATO, bu bölgedeki ilgili ülkelerin Avrupa-Atlantik özlemlerini destekliyor.”
Bilindiği üzere 20 Temmuz 1936 tarihinde imzalanan Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile ticaret gemilerinin Boğazlardan geçiş serbestisi ilkesi korunmakla birlikte, Boğaz geçiş rejimi Türkiye’nin güvenliği dikkate alınarak yeniden düzenlenmiş durumda.
Sözleşme, ülkemizin yanı sıra, Karadeniz’e kıyıdaş devletlerin ve üçüncü ülkelerin tümü için makul ve uygulanabilir bir çıkar dengesi oluşturmakta. Montrö Sözleşmesi, Türk Boğazlarından geçişlerde can, mal, çevre ve seyir güvenliğinin sağlanması konusunda bir düzenleme getirmedi. Ancak seyir güvenliği, Montrö Sözleşmesi’nde öngörülen geçiş serbestisinin ayrılmaz bir unsurunu teşkil etmekte. Bu nedenle, Türkiye uluslararası hukukun hükümleri veya genel kabul görmüş anlaşma ve sözleşmeler çerçevesinde geçiş güvenliğini düzenleme yetkisine sahip. Diğer bir ifadeyle, Türkiye, egemenliği altında olan Türk Boğazlarındaki “geçiş serbestisi” ilkesinin “serbest ve kuralsız” bir geçiş olarak yorumlanması mümkün değil.
Yani maddede geçen seyrüsefer özgürlüğü, Karadeniz’e Türkiye dışında kıyısı bulunan NATO Üyeleri Bulgaristan ve Romanya’yı kapsıyorsa amenna. Ama bu ifadeden gelecek planlaması çerçevesinde Amerikan ve İngiliz vs. savaş gemilerini de kapsıyorsa, Batı, Montrö’yü zorlamaya devam edecek anlamı çıkar. Bu da bizi zora sokar.
NATO bildirisini ve zirve sonuçlarını irdelemeye devam edeceğiz.