Yusuf ALABARDA – 17 Aralık 2024
Suriye’deki olaylar öylesine baş döndürücü bir şekilde ilerledi ki bizler bir konuyu yazmaya ve değerlendirmeye başladığımızda, karşımızda apayrı bir konu apansız ortaya çıkıverdi. Şimdi geldiğimiz noktada ise Esed yönetimi artık yok ama nasıl bir Suriye Devleti ortaya çıkacak kocaman bir soru işareti.
Nasıl bir Suriye?
Nasıl bir Suriye sorusunda ilk aşama toprak bütünlüğünü muhafaza eden bir Suriye yeni yönetimin birincil önceliği. Bunun ne kadar tahakkuk edeceğini zaman gösterecek bizler de değerlendireceğiz.
İsrail daha şimdiden işgal ettiği Golan Tepelerinden çıkarak BM tarafın oluşturulmuş olan ara bölgenin dışına çıkmıştır. Böylece aynı anda Lübnan, Suriye ve Filistin topraklarını aynı anda işgal eden yegâne ülke olma yolunda kararlı olduğunu ortaya koymuştur.
İsrail’in BM tarafından ortaya koyulmuş çizgileri aşması bir kez daha ABD ve Avrupa tarafından görmezden gelinmiştir. Arada cılız tepkiler olsa da söylemden öte bir tesiri olmayan cümleler.
Suriye’deki gelişmeleri hazmedememiş bir kısım kalembazlar mevcut yönetimin neden Golan Tepelerine harekâtı geliştirmediklerini yazıp çizseler de bu fikirlerin tamamının İran yanlısı kalemlerden peydah olması da bizler açısından hiç şaşırtıcı olmamıştır.
Golan Tepeleri 1967 senesinden bugüne işgal altında aynı suali bir kez dahi olsun Esed’e sordunuz mu?
Yeni Suriye yönetiminin içerideki terör yapılanmaları ile mücadele gücü olsa da İsrail’e karşı bir harekât icra edecek bir askeri kapasitesinin olmadığı herkesin malumu. Bu yüzden yakın bir gelecekte Suriye’deki yeni yapının İsrail ile kora kor bir mücadele vermesi de mümkün gözükmemektedir.
Diğer önemli bir sorun alanı ABD güdümündeki YPG şiddeti altındaki coğrafyanın akıbetinin ne olacağıdır.
Her ne kadar Türkiye YPG’li unsurları SMO vasıtasıyla Tel Rifat ve Münbiç’ten, muhalifler ise Deyr Zor bölgesinden çıkartmışsa da Ayn El Arap’tan Irak hududuna kadar olan bölge ile güneyde Rakka’ya kadar uzana hat hala ABD destekli YPG terör örgütünün kontrolündedir.
Fırat’ın Batı hattındaki kazanımlarını tamamen yitiren YPG her ne kadar kuyruğu dik tutmaya gayret ediyorsa da Suriyeli muhaliflerin devlet içinde devlet istemeyecekleri de aşikardır. Önümüzdeki süreçlerde YPG’nin kontrol ettiği alanlara doğru SMO tarafından bir askeri süpürme harekâtı görmek mümkündür.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan geçtiğimiz akşam bir özel televizyona yaptığı açıklamalarda, Suriye’deki yeni yönetimin YPG dahil başka hiçbir gücü Suriye topraklarında kabul etmeyeceklerini ve Suriye topraklarında terörle mücadelenin Türkiye’nin stratejik önceliği olduğunu vurguladı.
Bu açıklamalardan önümüzdeki süreçlerde YPG’ye karşı kapsamlı bir harekata şahitlik etmemiz mümkündür.
Rakka’da neler oluyor?
Aslında bir haftadan bu yana YPG kontrolündeki yerleşim birimlerinde yaşananlar ibretlik görüntülerdir. Bu yerleşim yerlerinde yaşayan halk, yaşadıkları alanlarda bir YPG otoritesi istememektedirler.
Rakka bu anlamda çok önemli bir şehirdir.
Abbasi Hilafetine başkentlik yapmış ve nüfusunun tamamına yakınını Sünni Arapların oluşturduğu bu şehirde YPG tıpkı Esed unsurlarının 1982 yılında Hama’da yaptıkları gibi halka uzun namlulu silahlarla ateş açmışlardır.
Blinken neden Türkiye’ye geldi?
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken da Türkiye’nin gerçekleştirmesi muhtemel bir terör harekatının önüne geçmek için apar topar Türkiye’ye geldi. Kendisine bu vesile ile hem Türkiye’nin meşru müdafaa hakkı hem de zamanında ABD tarafından Türkiye’ye verilmiş sözlerin hatırlatıldığını sanıyorum.
Bu vakitten sonra Suriye içinde ikinci bir devletçik gibi davranan bir terör oluşumuna sadece Türkiye değil Suriye Devleti de karşı çıkacaktır. Bu açıdan Trump yönetimi iş başı yapmadan Suriye’nin tamamı yeni Suriye Devleti’nin kontrolüne alınmalıdır.
‘Suriye’de üniter bir devlet yapısı mı olacak yoksa bir federal bir devlet yapısı mı olacak?’ sorusu, Suriye topraklarının tamamının silahlı unsurlardan arındırılması sonrası cevaplanacak bir sorudur.
Bu konuda ABD diretirse?
O zaman devreye Türkiye girecektir, girmelidir.
Hem meşru müdafaa kapsamında hem kendisine daha önce yazılı olarak verilen sözler doğrultusunda Türkiye artık kangrene dönüşen bu terör belasını kökünden söküp atmalıdır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ısrarla vurguladığı ‘Türkiye’nin geleceğinde teröre yer yoktur’ fikriyatı işte o zaman hayata geçebilecektir.
O zaman eli silahlı on binlerce YPG’li silahlı unsur ne olacaktır?
Bu soru da aslında Hakan Fidan’ın açıklamalarında mevcuttur.
YPG’nin tüm elebaşı kadrosu ile Suriyeli olmayan tüm terörist unsurlar derhal Suriye’yi terk etmelidir. Kalan unsurlar da tüm silahlarını Suriye Devletine teslim ederek yeni kurulacak Suriye’nin bir ferdi olmalıdır.
Nasıl bir devlet modeli?
HTŞ’nin geçmişinden dolayı birçok kişi tarafından herkesin aklında Afganistan tarzı bir devlet algısı oluşturulmuş olsa da Suriye’nin gerçekleri ve muhalefetin yapısı ile Afganistan’ın yapısı ve Taliban hareketi birbirinden oldukça farklı.
Bu kapsamda Suriye için birincil öncelik devlet inşa sürecidir.
Bu kapsamda oluşturulan geçiş hükümetine büyük vazifeler düşmektedir.
Öncelik Anayasa’nın yazılması
Suriye’de hükümet kurulduktan sonra ilk yapılması gereken, herkesi kapsayan bir Anayasa’nın yazılması olacaktır. Bu söylenildiği kadar kolay olmayan bir süreç ve beklentiler oldukça yüksek. Daha şimdiden Esed’e destek vermiş birçok ismin Suriye’den İskandinav tarzı demokrasi talep eden yazılar kaleme alması samimiyetsizliğin en belirgin göstergesidir.
Bürokratik yapının ihdası
Ardından yapılması gerekenler de ülkeye hizmet edecek bürokrasinin inşasıdır.
Rejim döneminde eli kana bulaşmamış devlet kademesindeki memurların ani bir karar ile elden çıkartılmaması son derece kritiktir zira Suriye’de geçiş sürecini yönetecek beşerî sermaye oldukça mahduttur ve ziyan edilmemesi kıymetlidir.
Sağlıktan eğitime, ulaştırmadan adalet mekanizmasına, nüfus hizmetlerinde ticarete, güvenlikten gümrüklendirme sitemine varana kadar bir devlet mekanizmasında nelere ihtiyaç duyuluyorsa Suriye’nin şu an bunlara ihtiyacı var.
Bu kadar geniş bir yelpazede hizmet veren bürokratik bir yapıyı kurmak takdir edersiniz ki o kadar da kolay değildir.
Türkiye’ye çok iş düşüyor
Son 20 senede kamuda yaptığı çok başarılı dönüşümler ile ismi çokça anılan bir ülke olarak Türkiye, e-Devlet uygulamalarından profesyonel bir ordu oluşturmaya, alt yapının ayağa kaldırılmasından enerji konusuna kadar birçok noktada Suriye Devleti istediği takdirde katkı sunabilir, sunmalıdır.
Sonuç
Gördüğünüz gibi yeni Suriye’nin önünde kat edeceği mesafeler hem uzun hem kırılgan hem de çetrefillidir. Başlangıçta ortaya konulacak rızaya dayalı devlet modeli, önümüzdeki süreçlerde Suriye’nin istikrarlı bir devlet olmasının da önünü açabilecektir.