Prof. Dr. Faruk TAŞÇI – 15 Haziran 2024
Bir ülkenin savunması için maddi ve manevi güç bütünlüğüne ihtiyaç olur. Manevi güç (inanç, dayanışma ve dua) olmadan maddi gücün anlamının olmadığını kabul etmek gerekir ve manevi güç olunca da maddi gücün gereklerini bihakkın ortaya koymalı.
Milli Savunma İçin Teknoloji Şart
Maddi gücün bir yönü teknoloji ile ilgili. Milli savunma için son teknolojik imkanların elde olması şart. Dönemin en ileri teknolojisine dayalı en ileri silahlara sahip olmak milli savunma ve dolayısıyla devletin bekası için olmazsa olmaz.
Bu nedenle Türkiye’de milli savunma adına ortaya konan kara platformları ve modernizasyonlarından deniz platformlarına, hava platformlarından topçulara, roketlere ve füzelere, küçük silahlardan saldırı tüfeğine, elektronik savaş sistemlerinden insansız hava araçlarına, sensörlerden yazılımına kadar her türlü hamleyi, hain olmayan her bir kişinin aşkla takdir etmesini ve daha iyisinin olması için elinden gelen katkıyı vermesini beklemek en doğal vatandaşlık refleksi.
Hele hele “elhamdülillah Müslüman’ım” diyen bir vatandaşın gözyaşları ile kendinden geçmesi, sürekli fiili tavır ve dua ile sürece destek vermesi doğal olmalı. Çünkü teknoloji, aynı zamanda Allah’ın ayetlerinden bir ayet. Çünkü milli savunma için atılan her türlü adım cihad, vatanseverlik, millilik; bunlar için cehdeden her bir Müslüman mücahid, vatansever ve milli.
Yerli ve Milli Zihinler İçin Sosyal Bilimler
Ancak teknoloji üretmenin cihad olduğu, vatanseverlik ve millilik duygularının ayrılmaz parçası olduğu “zihniyet” ile şekilleniyor. Zihniyetse modern dönemde sosyal bilimler ile oluş(turul)makta. Dolayısıyla milli savunmanın bir ayağı silah ise silahsız ayağının (manevi güç dışındaki) en önemli unsurlarından biri de sosyal bilimler.
Psikoloji bilimi önemli, ama psikolojiyi insanı anlama yerine insanı kontrol etme olarak gören ve kullanan Batı’nın sunduğu şekliyle psikoloji biliminin etkisi milli savunma için zararlı. Mesela, “Türk toplumundan bir şey olmaz” gibi yerleştirilmeye çalışılan kalıp yargılar (yalanlar) psikoloji biliminin Batılı uzmanlarının ince işçiliği. Bu işçiliğe maruz kalanların eli kolu bağlanır ta ki bir delikanlı “akıncı ruhu” ile gökleri nurlandırana kadar!
Sosyoloji bilimi önemli, ama toplumu anlama yerine toplumu kontrol etme aracı olarak kullanan Batı’nın sosyologlarının güdümünde olunmazsa. Türk toplumsal yapısının iğdiş olması için geliştirilen toplumsal mühendislikler yerine dayanışma/imece ağları ile en küçüğünden en büyüğüne kadar toplumsal seferberlik ruhuyla hareket eden şuurlu kitlelerin varlığı, elbette milli savunma için gerekli. Bunu sağlayacak güçte ve dirayette öncü sosyologlar varsa, iş daha kolay.
Siyaset bilimi ve kamu yönetimi gibi devletin işleyişine yönelik bilimler önemli ama bu işleyişin ahlaka karşı menfaati önceleyen makyavelist tarzda yapılması, otomatik olarak milli savunmanın devlet sistematiğini baştan Batı’ya teslim etmek demek zaten. Bunun yerine kadim devlet yönetimin anlayışımızdan olan “insanı yaşat ki devlet yaşasın”ı hâkim kılacak bir bilimsel (zihniyet) şart ki gerçek manada milli savunma mümkün olabilsin.
İktisat bilimi önemli, ama ekonominin tekel (elitler) olarak kontrol edilme şeklinde ise, elitlerin elinde oyuncak olan ülkenin ayrıca milli savunması da elitlerin elinde oyuncak hale gelir. Elitler de Batı’nın oyuncağı olmayı sevmişse o ülke Batı’nın iktisadî ambarı konumuna düşmüş demektir. Milli savunma için Batı irtibatlı elitlerin olmadığı, “her yolun mübah kabul edilmediği” milli ekonominin mümkün olabileceğine inanan insanların yetiştirildiği iktisat ve bilimi gerekiyor; yani (ratmeli Sabahaddin Zaim’in ifadesi ile) homoeconomicus yerine homoİslamicus.
Sosyal bilimlerle ilgili örnekleri uzatmak mümkün; ama nihayetinde bütün mesele, milli savunmanın silahlı ayağının gelişmesine sosyal bilimler yoluyla mâni olmaya çalışan ve gelişmiş olanların baltalanması için çabalayan zihniyet ortamının zehir gibi zerk edilmesine engel olacak, tersine milli savunmanın her türlüsünü aşkla yapabilmeye yönlendirecek (Batı’nın olumsuz etkisinden arındırılmış) sosyal bilimlerin ve sosyal bilimcilerin var olabilmesidir. Var olanlara selam olsun…