112 kez görüntülendi.

Prof. Dr. Celalettin Yavuz Güvenlik Politikaları Uzmanı, 16 Ocak 2025

 

Bilhassa sosyal medya ve YouTube olmak üzere Türk medyasında algı yönetimi aldı başını yürüdü. Bunların bir kısmı siyasi düşüncelerle karşı tarafı karalamaya yönelik iken, bir kısmı da ‘takip’ ve ‘beğenilme’ sayısını arttırma amaçlı olunca, etik dışı bulunan bu konular ele alındı.

Halen gözde bir ulusal gazetenin bir köşe yazarı “Kadife eldiven içindeki el, Esed’e uzatıldı. Esed uzatılan eli sıkmadı, sonuç ortada!” diyerek, Suriye’deki devrimin Türkiye tarafından yönlendirildiğini ima ediyor. Bu ve benzer ifadeler üzerine muhalif yazarlar da, “komşu ülkenin iç işlerine karışmakla” Türkiye’yi suçluyor. Veya bazı muhalifler de Suriye Devrimi’nin ABD, İngiltere ve İsrail tarafından gerçekleştiğini ileri sürüyor. Oysa devrim hala sis perdesi altında.

Bu şekilde düşünenlerden Zafer Partisi Genel Başkanı Özdağ, iktidar yanlılarının ‘Şam fatihi şöyle galibiz, böyle galibiz’!’ şeklindeki çıkışını haklı olarak eleştirirken, gerçek kazananın, projenin sahibi İsrail olduğunu ileri sürdü. Keza, ABD’lilerin, bizzat götürdükleri PYD başkanının el-Şara ile Şam yakınlarındaki bir üste görüşmesine yardımcı olduğunu söyledi. Şayet devrimin arkasında ABD ve İsrail olsa, PYD temsilcisi Şam’a serbestçe gidemez miydi?

Benzer bir karşıtlık MİT Başkanı Kalın’ın, devrim sonrası Şam’daki Emevi Camii’nde namazı müteakip el-Şara’nın bizzat kullandığı araçla uzaklaşması üzerinde yaşandı. İktidar yanlısı medya “Devrim Lideri, MİT Başkanımızın özel şoförlüğünü yaptı!” diye böbürlenirken sanki el-Şara’yı küçümser gibiydi. Muhalifler ise “MİT Başkanının Şam’da ne işi var?” diye eleştirdi. Oysa bu olaydan 1-2 gün önce ABD’nin CENTCOM Komutanı general hem Suriye’deki ABD askerlerini ziyaret etmiş, hem de PKK terör örgütünün Suriye uzantısı PYD/YPG elebaşılarıyla görüşmüştü. Kalın’ın el-Şara’nın otomobiliyle görüntülenmesi tüm dünyada Türkiye’ye itibar kazandırmadı mı? Acaba CIA Başkanı benzer resmi verse ne derdik?

İlginizi çekebilir!  Barış Pınarı Harekatı Düzenleneli 5 Yıl Oldu

Bir diğer zıtlık son günlerin “Terörsüz Türkiye!” gündemiyle ilgili. İtiraf etmek gerekirse bu konuda bizim de tereddütlerimiz var. Çünkü adı konmasa da aslında yeni bir ‘çözüm süreci’ni gerektirecek şartların oluşmadığı görüşündeyim. Konu PKK terörünün tasfiyesi olunca umutla bakmaya çalışıyoruz. Ama bazı siyasiler nasıl “Kürt sorunu” diye gündemi provoke etmeye çalışıyorsa, konuya 180 derece farklı şekilde yaklaşanlar da var:

Bunlardan biri Vatan Partisi. Onlara göre MHP, AK Parti, CHP ve DEM Parti yönetimleri, ABD ve İsrail’in güdümündeki HTŞ ve PKK ile “Kürt sorununa kalıcı çözüm” getirmeye çalışıyormuş. Hatta biz reddetsek de onlara göre ‘Kürt sorunu’ Suriye Devrimi sonrası ABD-İsrail sorununa dönüşmüş. Böylece istedikleri gibi Suriye, Irak, Türkiye ve İran toprakları üzerinde ikinci İsrail devletçiğini kurmaya hizmet edecekmiş. ABD ve İsrail’in hedefini inkar etmiyoruz, ama Türkiye buna izin verebilecek bir ‘muz cumhuriyeti’ de değildir!

Konu Suriye iken, ilki emekli bir general olmak üzere Suriye’deki gelişmelerin Türkiye aleyhinde olduğunu ileri süren muhalifler sosyal medya üzerinden, “Eğer Ortadoğu’da bir yemeğe davet edilmediyseniz, menüye bakın, büyük bir ihtimalle yemek sizsiniz!” şeklindeki bir ifadeyle ortalığı telaşeye verdiler. Suriye’nin geleceğiyle ilgili Roma’daki bu toplantıya 5 NATO üyesi ve AB temsilcisi katıldı. Konuyu ajite etmek maksadıyla “Suriye’ye uzaklıkları 10 bin- 5 bin km olan ABD, İtalya, İngiltere, Fransa, Almanya ve AB var. NATO üyesi Türkiye’nin Suriye’yle 911 km sınırı var ama ‘Suriye’nin Geleceği Toplantısı’nda Türkiye yok!” denilerek, Türk dış politikası sertçe eleştiriliyor.

Oysa bu toplantı, Esad döneminde Suriye’ye yaptırım uygulayan ülkelerin, yeni Suriye yönetimine hangi yaptırımları kaldırıp kaldırmama üzerineydi. Nitekim toplantı sonrası İtalya Başbakanı Meloni Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı arayarak bilgi verdi, İtalya Dışişleri Bakanı Şam ziyaretini gerçekleştirdi. Suriye’nin geleceği ile ilgili Riyad’taki 12 Ocak tarihli toplantıya BM, AB, Arap Birliği ve Körfez İşbirliği Örgütü kurumsal olarak katıldı. Türkiye’yi Dışişleri Bakanı Fidan, ABD’yi ise Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Vekili Bass temsil etti.

İlginizi çekebilir!  Deprem ve rakamlar

Sonuç olarak ‘Davet edilmediğimiz Roma’daki yemeğin menüsünde Türkiye yokmuş!’

  1. Ahmet YASLI dedi ki:

    Sayın Hocam vermiş olduğunuz değerli düşünceleriniz den dolayı teşekkür ederim.. Evet Türkiye Cumhuriyeti Devletinin yöneten lider kadrolar suriyede yapılan devrim küçümseyecek blr olay değil..inanıyorum ki Türk istihbaratı, bu konuda geniş kapsamlı çalışmayla siyonist lerinin önüne takoz koyar.hedefe yetişir.. Bölgede Tüm Terör örgütlerini bitmesi gerektiği inancım tamdır..

    1. Celalettin Yavuz dedi ki:

      👍👋

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.