Haydar AS – 06 Temmuz 2024
Aylardır TV stüdyolarında kurulan mahkemelerle cinayetin seyrini belirlemeye çalışsınlar…
Her türlü yalan yanlış bilgiyi kamuoyu önüne indirip kendi kafalarına göre bir iddianame hazırlasınlar…
Tüm bunlar yetmez diye, maktulün eşini devreye sokarak eline tutuşturdukları kağıt parçasını sanki hanım efendinin sözleriymiş gibi orda burada okutup kamuoyu oluştursunlar.
Sonra da kurulan gerçek mahkemede, aylardır yapmış oldukları tezviratlar ile alakası olmayan sonuçlar çıkınca mahkeme kararını itibarsızlaştırma gayretine girsinler.
Bu yöntem aslında çok tanıdık geliyor hepimize.
Kendileri FETÖ’cü mü değil mi bilemem ama yöntem klasik FETÖ yöntemi…
Amaç maktulün haklarını savunmak değil elbette, sağlığında ellerine geçse bir kaşık suda boğarlardı.
Tek amaçları, bu olayı MHP ve Ülkü Ocakları’nın üstüne yıkıp bir siyasi cinayet peydahlamak ve daha da önemlisi Cumhur İttifakı’nı yıkmak.
Eğer atanan önceki savcı fark edilmeseydi bu amaçlarını gerçekleştirmeleri pek de uzak bir ihtimal değildi.
Şimdi gelelim Ayşe Ateş Hanıma,
Bir acılı eş, bir mağdur diye kamuoyu tarafından ilk başlarda sahiplenilse de sonradan kendi iradesi dışında birilerinin aparatı olarak yapmış olduğu açıklamalar gün yüzüne çıkınca birden bire kamuoyunun büyük bölümü tarafından antipati oluşturmaya başladı.
Merhum kayınpederi Rahmete kavuşana kadar bu hanım acılı bir eş olarak biliniyordu.
N’olduysa kayınpederi öldükten sonra oldu, muhtemeldir ki kayınpederi bu hanımın birileri tarafından kullanılmasını ve olayın yönünün başka yerlere çekilmesi gayretlerini gördü ki hep engel oluyordu.
Kayınpeder, yani Sinan Ateş’in Babası öldükten sonra Ayşe Ateş kamuoyu önünde hiç de yenilir yutulur olmayacak sözlerle iddialarda bulunmaya başladı.
Hatta mahkemenin seyri ilk günden ortaya çıkınca bu defa yeni bir metin eline tutuşturuldu “Sinan ölmeden birkaç gün önce, MHP içerisinden iki önemli kişinin benim infazımı istediklerini söyledi” diye bir iddia ortaya attı.
Şimdi değerli dostlar soruyorum size..
Bir acılı eş olarak gördüğümüz bu hanımefendi, eşinin kendisine söylediği bu çok çok önemli bilgileri ilk günden, gerek kolluk güçlerine verdiği ifadede, gerekse savcıya verdiği ifadede mi söyler, yoksa iddianame hazırlandıktan sonra sözde basın açıklamasında mi söyler ?
Ama yine “birileri” devreye girerek, mahkemenin seyri istedikleri gibi gitmediği için bari son vuruşu gole çevirelim diyerek bu çok tehlikeli lafı bile hanımefendiye söyletmeyi başardılar.
Ama unuttukları bir şey var ki, çamur atmaya uğraştıkları bu kutlu hareket kimsenin korumasına, kollamasına gerek kalmadan ilahi zırh ile korunmaktadır ve hangi yönden gelirse gelsin “sahibinin sesi”ni çok çok iyi tanımaktadır.
Sonuç olarak iddianame hazırlandı ve yargılama devam edecek, elbette ki olayın sorumluları en ağır cezayı alsın sebep ne olursa olsun kaybedilen bir insan nihayetinde.
Fakat aylardır ekran karşısında gözümüzün içine baka baka yalan yanlış bilgilerle ve daha da önemlisi iftira atan sözde gazeteci kılığındaki kumpasçılar umarım kamu vicdanında en ağır cezayı alırlarda sokağa çıkmaya yüzleri olmaz diyeceğim ama bunların alıcısı o kadar çok ki..
En iyisi Allah hepsini ıslah etsin diyelim!