mehmet hakan kekeç

Mehmet Hakan KEKEÇ – 03 Eylül 2024

 

Cumhuriyetin ilanıyla birlikte, 1925’te; tekke, dergâh ve türbeler seddedilip; buralarda mukim ve görevli derviş ve şeyh efendiler sağa sola dağılırken; yalnızca bir isim, dönemin Maarif Vekili Hasan Ali Yücel beyefendinin aracılığıyla istisna tutulur: Mevlânâ Dergâhı’nın Son Hücrenisîn Dervişi, Ankaravî Mehmet Dede.

Mezkur Ankaravî Mehmet Dede, Yorgancıoğulları denilen köklü bir aileden geliyordu. Ankara Rüştiyesi ve Mülkiye İdadisi mezunuydu. Hem aileden seçkin, hem de yüksek eğitimliydi. Dede’nin Arapça, Farsça ve Fransızca bildiği de söyleniyor. Her şeyiyle adeta mükemmel bir gelecek vadediyordu. Anlaşılan, Mehmed Dede’nin gönlüne Hz. Pîr aşkı da düşmüştü: Ankara’da okuduğu sırada zaman zaman buradaki Mevlevihane’yi ziyaret ediyor, dervişlerle müşküllerini dahi paylaşıyordu.

Nihayetinde eğitimi tamamlandı. Kendisinden beklenen mahir bir devlet adamı olmasıydı. Fakat o herkes gibi memur olmak istemedi. İştiyakı tamamen Hz. Pîr’e ulaşmak, onun dervişi olmak noktasındaydı. Mehmet Dede de derviş olmak istedi. İşte hikâyemiz burada başlıyor:

Mehmet Dede, mezun olduktan sonra Ankara Mevlevihanesi’nin yolunu tutar. Orada Ali Dede ile konuşur ve derviş olma isteğini belirtir. Ali Dede kendisine, “Bu elindeki kağıtla sana dünya kapıları açık Mehmed. Var git sen de bir iş bul. İnşallah büyük adam olursun” telkinlerinde bulunur. Fakat bütün bu telkinlere rağmen, Mehmed Dede ısrarından vazgeçmez. Kendisinin ifadesiyle, “Hz. Mevlana yolunda bir karınca olmak” istediği söyler.

Ali Dede, ısrarı karşısında Mehmed Dede’ye bu sefer “Ailenin rızasını al” der. Mehmed Dede tam bir sene babasını ikna etmek için uğraşır. Babasının rızasını aldıktan sonra Ankara’dan Konya’ya hem de yayan bir şekilde gider. Şehre varıp meşhur kubbeyi gördüğünde abdestini alır ve bir Fatiha okur. Ardından heyecanla türbenin dervişan kapısına gelir. Kendisini karşılayan dervişe Ali Dede’nin Aşkî Dede’ye yazdığı mektubu verir. Aşki Dede de Ali Dede gibi düşünüyordur. Mehmet Dede’ye “Çok gençsin oğlum. Var git, dön geri. İyice bir düşün, sor soruştur öyle gel” nasihatlarında bulunur. Ama Mehmet Dede yine aldırmaz ve nihayetinde tıpkı rüyalarında gördüğü gibi Hz. Pîr yolunda bir karınca olur.

İlginizi çekebilir!  Kayyumu Halk Getiriyor

*

Ankaravî Mehmet Dede, 1001 gün çilesinin ardından Hücrenisîn Derviş oldu. Aşkî Dede’nin vefatından sonra da Dede… Bu sırada kendisini her açıdan geliştirmeye devam etti. Bildiği lisanların yanına musikişinaslık da ekledi. Ayrıca Hz. Pîr eserleri ve Dergâh’ın geçmişi konusunda da oldukça bilgilendi. Zamanı tamamen hizmetle geçiyordu.

Cumhuriyet’in ilanından sonra; 1925 yılında bütün türbe ve dergâhlar kapatılmış, ancak müze olması kaydıyla sadece Mevlana Türbesi ve Dergâhı açık bırakılmıştı. Asitane ve Makam Çelebiliği de Halep Mevlevîhanesi’ne intikal ettirildi. Müzenin ilk Müdürü Yusuf Akkurt, Mehmet Dede’nin de hücresini boşatmasını istemişti. Tam bu sıralarda Ankaravî Mehmet Dede bir rüya gördü: Rüyasında Hz. Mevlana Dede’nin eline bir süpürge verir ve kapı önüne kadar süpürmesini söylüyordu. Bu rüyaya ilk başta bir anlam veremeyen Dede, anlık bir nûr ile müze müdürüne “Kabul ederseniz hademe olarak kalmak, hem Pîr’ime hem size hizmet etmek isterim. Ne iş verirseniz yapabilirim. Beni buradan ayırmayınız” dedi. Yusuf Akkurt bu teklifi kabul etti ve Mehmet Dede Türbe’de yaşamaya devam etti.

*

Yıllar geçer. Bu sırada Mehmed Dede Mevlana Türbesi ve Dergâhı’nı ziyaret edenlere hem Hz. Pîr’i anlatır, hem de meşhur mangalında kahveler ikram eder. 1935’te yürürlüğe giren soyadı kanunu ile “Arısoy” soyadını alan Mehmed Dede, yaş haddi geldiğinde de Dergâh’tan ayrılmayı kabul etmez. Hem nereye gidecektir? Yılları burada, Hz. Pîr’e hizmet ile geçmiştir. Artık tek kapısı Hz. Pîr’in başucundaki yeridir. Emeklilik teklifine karşı “Akrabalarımla iletişime geçeyim, gidecek yerim yok, bana birkaç gün daha verin” diyerek süre ister. Sonrasında hemen Türbe’ye girer ve “Beni nereye gönderiyorsun” diyerek Hz. Pîr’e niyaz eder.

Hasan Ali Yücel; Abdülbaki Baykara Dede (en solda) ve Şerafettin Yaltkaya (ortada) ile

Dönemin Maarif Vekili Hasan Ali Yücel’dir. Hasan Ali Yücel’in Yenikapı Mevlevîhanesi ile yakınlığını bilenler bilir. Bilmeyenlere Ahmed Güner Sayar’ın Hasan Ali Yücel biyografisini tavsiye ederiz. Velhasıl, Mehmet Dede’ye emeklilik teklifi yapıldığı gece bir rüya görür Hasan Ali bey. Mevlana Hazretleri kendisini, “Hasan, benim dervişimi koru!” diye ikaz eder. Mehmet Demirci’nin belirttiğine göre artık sabaha dek gözüne uyku girmez Hasan Ali Yücel’in. Sabah olduğunda da ilk iş olarak Konya Valisi Cemal Bardakçı’yı arar, “Ne var ne yok oralarda?” diye sorar. Aldığı cevap, “Asayiş ber-kemal” olur. Vali’den bir havadis çıkmayınca bu sefer müze müdürünü arar. Oradan da “Mühim bir şey yok. İşler yolunda” denilir. Vekil ısrarla “En ufak teferruatı istiyorum” der. O zaman müdürden “Sizi pek ilgilendirmez ama dün Mehmet Dede’nin emekliliği geldi” cevabını alır. Hasan Ali bey herhalde o dervişin kim olduğunu anlar ve “Hiçbir şey yerinden oynamasın, ben Konya’ya geliyorum” emrini verir. Bakan ertesi gün Konya’ya gelir. Mehmet Dede’nin Türbe’de kalması için bir formül bulunur. Özel İdare’den verilecek küçük bir maaşla, Dede ömür boyu yerinde bırakılır.

İlginizi çekebilir!  Suriye İle Normalleşme Nerede, Nasıl ve Ne Zaman?

*

Mehmet Arısoy Dede, 10 Ekim 1957 Perşembe günü vefat eder ve Asitane’nin Üçler kabristanında toprağa verilir. Hizmeti kabul, himmeti daim olsun.

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.