hacı murat dinçer

Hacı Murat DİNÇER – 06 Temmuz 2024

 

Kavurucu güneşin erittiği asfalt yolda sürdüğü aracın kliması serinlemesine kâfi değildi. Bir saat yolu daha vardı ve buharlaşıyormuş gibi hissediyordu. Anne ve babasıyla daha çocukken gidip geldiği bu yolların eski ve yeni halini; girdisini, çıktısını iyi bilirdi. İlk otoban gişesinden çıktı ve karşısına çıkan köy kahvesinde soluklandı. Selamını verip meraklı bakışlar arasında serin gölgeli bahçenin uç kenarındaki boş masaya ilişti. Kahveciyle göz göze gelince dünyanın başka bir memleketinde veremeyeceği çay siparişini; sağ elini havaya kaldırıp işaret ve başparmağını birleştirerek çay karıştıran hayali kaşık taklidiyle verdi. Almak isteyen de vermek isteyen de anlaması gerekeni anlamıştı.

Yan masadan yaşlı bir ses:

  • Hoş geldin, yolculuk nereye?
  • Ayvalık’a amca.
  • Güzel olur bu mevsimde oralar…

Lafın gerisini istiyordu amca belliydi;

  • Öyledir amca, babadan atadan kalma bir köy evimiz var, kafa dinlemek için ara sıra…

Yaşlı adam; avını yakalamış timsah açlığıyla sözünü tamamlamasını beklemeden buruşuk elini havaya kaldırıp bozkurt işareti yaparak girdi lafa:

  • Sen okumuş birine benziyorsun. De bana bakalım bu işin aslını: Bu işareti biz iyi bilirdik, milli çocuk yapmış sevincinden her hal, Avrupa bize kızmış, pahalılığın sebebi hep bu hareket diyorlar, var mı essahı?
  • Yok, amcam yok öyle bir şey, pahalılık başka o başka. Pahalılık geçer gider bir çaresi bulunur. Bu başka bir iş; bu: Bizden görünüp bizi ele başka anlatanların halt yemesi.
  • Heeee dış minnak diyorsun sen de yani…

Konuşmayı yarıda kesip sertçe sırtını dönmesinin sebebi; Fatih’in izahını lezzetsiz ve sıradan bulmasıydı. Aslında daha farklı, renkli ve mazoşistçe kendimizi döven bir cevap bekliyordu. Avusturya, Fransa yasak etti, Almanya etme yolunda gibi bayat olayları ortaya koyup; vah halimize, bak başımıza gelene, yandık bittik gibi kahve muhabbeti istiyordu. Haklıydı da neticede burası kahvehaneydi. Çay parasını ödeyerek usulca kalktı, ardından atılan bakışları sadece tahmin etti.

Akşamın serinliği bir müjde gibi odanın yarı açık penceresinden giriverdi. Fatih; yarın yapacağı buluşmanın kariyeri için ne kadar önemli olduğunu hatırladıkça tedirgin oluyordu. Hazırlanması gerekiyordu ancak kafası hala kahvehanedeki adamdaydı. Toplumun nabzının attığı küçük fikir adacıklarından biriydi o kahvehane ve haklı olunan bir davanın üzerindeki sosyal medya irinini sıyırıp gerçeği bir çırpıda söylememişti. Okumuş birine benzediği için fikri sorulmuş ve daha ilk lafında dinlenmeye bile değer bulunmamış, Boğaziçi Üniversitesi – Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü’nde doktora yapan birisi olarak alaycı bakışlarla hem kendisi hem de fikirleri kapı dışarı edilmişti.

Polis Akademisi’ni ikinci sınıfta bırakarak Ankara Hukuk Fakültesi’nde eğitime devam etmişti. Polis Akademisi’nde o yıllarda kurulmasına izin verilen öğrenci kulüplerinden birisini de kendisi kurmuştu. Doksanların başı ve Fethullahçıların Polis Kolejleri ve Akademisi’nin öğrenciden yönetime her köşesine sahip olduğu yıllardı. Fatih başını çektiği ve adı konulmamış okul içi muhalif gurubun sanki adını koyarcasına bu kulübü kurmuştu: A.T.A.M. ( Atatürk Tarih ve Araştırma Merkezi ) . Bu merkez sanılanın aksine var olduğu sürece sadece iki üyeye sahip oldu. O tarihlerde hiç kimse kendini Atatürkçü olarak tanımlamak istemiyor, konunun kıyısında köşesinde kalmaya dikkat ediyordu. Fatih yıllar sonra verdiği dilekçeyle: ATAM’ın diğer üye mezun olduktan yani 1994 yılından sonra kapandığını öğrenerek tüm çalışma belgelerini ve notları arşivden aldı. Şimdi o notların içinden çıkan çalışmalar bu güne ışık tutuyordu:

BOZKURT İŞARETİNİN TARİHİ VE MİTOLOJİK GEÇMİŞİ

1- Mitolojik Kökenler: Bozkurt işareti, Türk mitolojisinde önemli bir yere sahiptir. Türklerin köken efsanelerinden biri olan Asena efsanesi, bu işaretin mitolojik temelini oluşturur. Efsaneye göre, Türklerin ataları bir bozkurttan türemiştir. Bu efsane, Türklerin güç, cesaret ve dayanıklılık sembolü olarak bozkurtu benimsemelerine neden olmuştur.

İlginizi çekebilir!  Ramazan'ın Öğretisi: Fıtratın Keşfi

2- Göktürkler Dönemi: Göktürkler, bozkurtu bayraklarında ve diğer sembollerinde kullanarak bu işareti bir devlet simgesi haline getirmişlerdir. Bozkurt, Türk Devletleri’nin bağımsızlık ve özgürlük sembolü olmuştur.

3- Modern Dönem: Modern Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan sonra, özellikle 20. yüzyılın ikinci yarısında, bozkurt işareti milliyetçi gruplar tarafından yeniden canlandırılmıştır. Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ve Ülkü Ocakları gibi siyasi ve sosyal gruplar, bozkurt işaretini kimliklerinin bir parçası haline getirmişlerdir.

Anlamı

Bozkurt işareti, Türk Milleti’nin gücünü, özgürlüğünü ve bağımsızlığını simgeler. Aynı zamanda birliğin ve beraberliğin sembolüdür. Tarih boyunca Türklerin zorlu mücadelelerinde ve bağımsızlık savaşlarında bu işaret, onlara ilham kaynağı olmuştur.

Güncel Durum

1- Siyasi Kullanım: Günümüzde bozkurt işareti, milliyetçi ve ülkücü hareketler tarafından yoğun bir şekilde kullanılmaktadır. Bu işaret, milliyetçi kimliği ve ideolojiyi ifade eden bir sembol olarak kabul görmektedir.

2- İstismar: Bazı durumlarda bozkurt işareti, radikal milliyetçi gruplar tarafından aşırı ve saldırgan tutumların bir simgesi olarak kullanılabilmektedir. Bu tür istismarlar, işaretin orijinal anlamını ve ruhunu zedelemektedir.

3- Kültürel ve Sanatsal Kullanım: Bozkurt işareti, kültürel ve sanatsal alanlarda da yer bulmaktadır. Filmler, diziler, kitaplar ve sanat eserlerinde bu işaret, Türk Tarihi’nin ve Kültürü’nün bir parçası olarak kullanılmaktadır.

Bozkurt işareti, köklü bir tarihi ve derin bir anlamı olan bir semboldür. Ancak, her sembol gibi, nasıl ve kimler tarafından kullanıldığı önemlidir. Bozkurt işaretinin, barış, birlik ve beraberlik mesajlarıyla kullanılması, onun gerçek ruhuna uygun olacaktır. Aşırı ve radikal ideolojilerin bu sembolü istismar etmesi, onun tarihi ve kültürel değerine zarar vermektedir. Dolayısıyla, bozkurt işaretinin doğru ve anlamlı bir şekilde kullanılmasının önemi büyüktür.

ATATÜRK VE TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ AÇISINDAN BOZKURT SEMBOLÜ

Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olarak Türk Milliyetçiliği’ni vurgulamıştır. Türk Milleti’nin bağımsızlık mücadelesi ve Milli Kimliği’nin yeniden inşası, Atatürk’ün en önemli hedeflerindendi. Bu bağlamda, Türk Tarihi’ne ve Kültürü’ne büyük önem vermiş, eski Türk Devletleri’nin ve sembollerinin yeniden canlandırılmasını teşvik etmiştir.

Bozkurt Sembolü ve Anlamı

Bozkurt sembolü, Türk Mitolojisi’nde ve tarihinde önemli bir yer tutar. Güç, cesaret, özgürlük ve bağımsızlık gibi değerleri temsil eder. Göktürkler döneminde devlet sembolü olarak kullanılan bozkurt, Türk Milleti’nin köklerine ve tarihine atıfta bulunan güçlü bir semboldür.

Atatürk’ün Bozkurt Sembolünü Kullanımı

Atatürk, Türk Milliyetçiliği’ni ve Tarihi’ni yeniden canlandırmak amacıyla bozkurt sembolüne de yer vermiştir. Özellikle, Türk Tarih Kurumu’nun kuruluşunda ve Türk Tarihi üzerine yapılan çalışmalarda, bozkurt sembolü sıkça kullanılmıştır. Ayrıca, Atatürk’ün liderliğinde yapılan bazı anma törenlerinde ve resmi etkinliklerde de bozkurt sembolü yer almıştır.

Bozkurt Sembolünün Atatürk Dönemindeki Önemi

Milli Kimlik ve Bağımsızlık: Atatürk, Türk Milleti’nin bağımsızlık mücadelesini ve milli kimliğini vurgulamak için bozkurt sembolünü kullanmıştır. Bu sembol, Türk Milleti’nin özgürlük ve bağımsızlık mücadelesinin bir simgesi olarak görülmüştür.

Türk Tarihi ve Kültürü: Atatürk, Türk Milleti’nin tarihini ve kültürünü yeniden canlandırmak amacıyla bozkurt sembolüne önem vermiştir. Bu sembol, Türk Tarihinin derinliklerine inen bir kökene sahip olduğu için, Atatürk’ün tarih bilincini güçlendirmek amacıyla tercih edilmiştir.

Modern Türkiye’nin İnşası: Atatürk, modern Türkiye’yi inşa ederken, Türk Milleti’nin tarihine ve kültürüne dayanan bir kimlik oluşturmak istemiştir. Bu bağlamda, bozkurt sembolü, modern Türkiye’nin milli kimliğinin bir parçası olarak kabul edilmiştir.

Atatürk’ün bozkurt sembolüne verdiği önem, onun Türk Milleti’nin bağımsızlık mücadelesini ve milli kimliğini vurgulama çabalarının bir parçası olarak görülmelidir. Bozkurt sembolü, Atatürk’ün tarih bilinci ve Türk Milliyetçiliği anlayışıyla örtüşmektedir. Ancak, günümüzde bu sembolün farklı gruplar tarafından farklı şekillerde kullanılması, onun orijinal anlamını ve Atatürk’ün bu sembole yüklediği değeri bazen gölgede bırakabilmektedir. Bu nedenle, bozkurt sembolünün doğru ve tarihsel bağlamda kullanılması, onun gerçek ruhunu ve anlamını korumak açısından önemlidir.

İlginizi çekebilir!  ABD’nin Çin’e karşı yeni kıyamet stratejisi: Offset-X

ÇEŞİTLİ KÜLTÜRLERDE VE ULUSLARDA İNSAN BEDENİYLE YAPILABİLEN VE DERİN ANLAMLARI OLAN BAŞKA İŞARETLER DE BULUNMAKTADIR.

1- Namaste (Hindistan)

  • Anlamı: Hindistan’da selamlaşma ve saygı ifadesi olarak kullanılan namaste işareti, avuç içlerinin birbirine bastırılması ve başın hafifçe öne eğilmesiyle yapılır.
  • Kökeni: Sanskritçe “Namah” (eğilmek) ve “Te” (sana) kelimelerinden gelir. “Sana eğiliyorum” anlamında kullanılır ve içsel bir selamlaşmayı, ruhların birleşmesini simgeler.

2- Barış İşareti (Dünya Geneli)

  • Anlamı: İki parmağın (işaret ve orta parmak) ayrılarak yapılan işaret, barış ve zafer anlamına gelir.
  • Kökeni: İkinci Dünya Savaşı sırasında zafer işareti olarak kullanılmış, 1960’larda ise barış hareketlerinin simgesi haline gelmiştir.

3- Vulcan Selamı (Yahudi Kültürü ve Star Trek)

  • Anlamı: Parmakların ortadan ikiye ayrılarak yapılan bu işaret, “Uzun ve başarılı bir yaşam sür” anlamında kullanılır.
  • Kökeni: Yahudi dinî törenlerinde kullanılan bir el hareketinden esinlenmiş ve daha sonra Star Trek dizisiyle popülerleşmiştir.

4-  Nazi Selamı (Nazi Almanyası)

  • Anlamı: Sağ kolun düz bir şekilde öne doğru uzatılmasıyla yapılan bu işaret, Nazi rejimine sadakati ve Führer’e bağlılığı ifade ederdi.
  • Kökeni: Antik Roma’dan esinlendiği söylenir, ancak 20. yüzyılda Adolf Hitler ve Nazi Partisi tarafından kullanılmıştır.

5- Shaka İşareti (Hawaii)

  • Anlamı: Başparmak ve serçe parmak açık, diğer parmaklar kapalı olacak şekilde yapılan bu işaret, “Sakin ol” veya “Merhaba” anlamında kullanılır.
  • Kökeni: Hawaii kültürüne dayanır ve rahatlığı, dostluğu ve olumlu hisleri simgeler.

6- Figa (İtalya ve Brezilya)

  • Anlamı: Başparmak, işaret ve orta parmak arasında sıkıştırılarak yapılan bu işaret, nazardan korunmak ve şans getirmek için kullanılır.
  • Kökeni: Antik Roma’dan geldiği ve zamanla İtalya ve Brezilya gibi ülkelerde popüler hale geldiği düşünülmektedir.

7- I Love You İşareti (Amerikan İşaret Dili – ASL)

  • Anlamı: İşaret ve serçe parmaklar açık, başparmak ise avuç içiyle yukarıya doğru açık olacak şekilde yapılan bu işaret, “Seni seviyorum” anlamına gelir.
  • Kökeni: Amerikan İşaret Dili’nden gelir ve duygusal bir ifade olarak kullanılır.

İnsan bedeniyle yapılan işaretler, kültürel ve tarihi bağlamlarda derin anlamlar taşıyabilir. Bu işaretler, bir toplumun inançlarını, değerlerini ve tarihini yansıtabilir. Bozkurt işareti gibi, diğer işaretler de doğru ve anlamlı bir şekilde kullanıldığında, kültürel kimliğin ve tarihsel bilincin korunmasına yardımcı olabilir. Ancak, bu işaretlerin yanlış veya aşırı kullanımı, onların orijinal anlamlarını ve değerlerini zedeleyebilir. Bu nedenle, her kültürün kendine özgü işaretlerine saygı göstermek ve onları doğru bağlamda kullanmak önemlidir.

 

Fatih’in yüzünde beliren gölge, gecenin karanlığına doğru uzun bir yolculuğun habercisiydi. Her şey bir anda, bir köy kahvesinde başlayan basit bir sohbetin ardında saklı kalmış derin bir hesaplaşmaya dönüşmüştü. Avuçlarında sıkıca tuttuğu bozkurt sembolüyle, geçmişin izlerinden geleceğe uzanan o ince çizgide, Fatih; hakikatin peşinde, karanlık ve aydınlık arasındaki mücadelesini sürdürüyordu. Rüzgârın tatlı serinliği yüzüne vurduğunda, yüreğinde bir yerlerde, milli kimliğin ve özgürlüğün sembolü olan bozkurtun uluması yankılandı. Kendi içindeki sessiz devrimi, toplumun ortak bilincine taşımak için yola koyuldu. Bu yolculuk, sadece bir evin huzurunu arayan bir adamın hikâyesi değil, bir milletin özüne dönüş mücadelesiydi. Babasından kalma çalışma odasının tozlu kütüphane raflarından beş İngilizce kitabı özenle okuma masasına koydu. Yedi oğlun mavi gözlüsü; kinini taze, fikrini dinç, özünü pek tutmak için düşmanı tekrar okuyacaktı: Armstrong

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.