adem kılıç

Adem KILIÇ – 06 Ağustos 2024

 

 

İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu net bir şekilde savaşın sona ermesinden korkuyor.

Zira; Netanyahu için savaşın sona ermesi, Ortadoğu’nun diken üstünde olsa da, 7 Ekim öncesi dengeler geri dönmesi ve hem yerel hem de uluslararası soruşturma komitelerine karşı hesap verme sorumluluğu ile karşı karşıya kalması anlamına gelecek.

Onun için mesele neredeyse ölüm kalım meselesi ve hesap vermekten kaçınmak için koltuğunu korumaktan başka çaresi yok.

Ancak meseleyi sadece Netanyahu ve aşırı sağcı hükümetine yıkmak, Batı’nın savaş sonrası istediği tek şey olabilir.

Beyrut’taki Şükrü ve Tahran’daki Haniye suikastları, büyük olasılıkla İsrail güvenlik kurumlarının 7 Ekim olaylarıyla temelinden sarsılan caydırıcılık gücünü yeniden tesis etme arzusunu yansıtıyordu.

Zira İsrail için imaj, her zaman önemli olmuştur. Anlatılar İsrail’in hem istihbari hem de askeri olarak yenilmezliğine vurgu yaparken İsrail, “düşmanlarına” gerçekleştirdiği nokta atışı saldırıların her zaman gelecekteki saldırıları caydıracağına inandı.

Ancak stratejik rekabette ve savaş sırasında zamanlamanın olağanüstü bir önemi vardır.

İsrail’in düzenlediği iki suikast, Netanyahu’nun ABD Kongresi önünde dördüncü kez kürsüye çıkıp sürekli alkışlarla karşılanmasından kısa bir süre sonra gerçekleşti.

Dünyadaki askeri uzmanların bazıları Netanyahu’nun bu ziyaretten, Biden ve muhtemel halefi Kamala Harris’in eleştirilerine rağmen ABD’nin İsrail’i savunmaktan vazgeçmeyeceği sonucunu çıkardığını söylüyor.

Bazı askeri uzmanlar ise Netanyahu’nun Beyrut ve Tahran’dan gelen tehlikeye yönelmeden önce Hamas’ın Gazze’de zayıflamasını beklediğini belirtiyor.

Ancak ortak bir fikirleri var.

İsrail Başbakanı Netanyahu; ne Hizbullah’ın ne de Tahran’ın geniş çaplı bir savaş istemediğini hissetti ve bu yüzden ABD’nin desteğini de arkasına alarak istediği kaosu oluşturmak için elindeki tüm kozları hayata geçirmeye çalışıyor.

Gelinen noktada Netanyahu; İran meselesinin Gazze’de katliamın ve bölgede bir Filistin devletinin kurulması çabalarını gölgede bırakmasını istiyor.

İlginizi çekebilir!  NATO haysiyet meselesi mi hesap meselesi mi?

Netanyahu Kasım seçimleri öncesinde; ABD’nin İsrail’e yönelik bir İran saldırısını körüklemek ve özellikle de bir ABD-İran çatışması ile, işlediği savaş suçları dahil tüm adımlarının ikinci planda kalmasını istiyor.

İsrail askeri ve güvenlik kurumları Hizbullah’ın roket ve insansız hava araçlarının İsrail’in herhangi bir yerine ulaşabileceğinin farkında. Diğer yandan 2016’daki İsrail-Hizbullah savaşı da, İsrail’in geri çekilmek zorunda kaldığı bir örnek olarak tarihteki ve hafızalardaki yetini koruyor.

Geçen süre içerisinde uluslararası raporlara da yansıdığı üzere Hizbullah füze gücünü 2016’ya göre büyük oranda artırdı ve Beyrut’un güney sınırlarını bir kale haline getirdi.

Diğer yandan Hizbullah, 7 Ekim’in ardından her ne kadar kısıtlı füze saldırıları ile Hamas’a desteğini ortaya koysa da, Fuad Şükr’ün öldürülmesinin ardından daha büyük bir saldırıyı artık göze almış durumda.

İran ise; BM’nin 51 maddesindeki “meşru müdafaa” hakkı doğrultusunda Hamas lideri İsmail Haniye’nin Tahran’da öldürülmesine karşılık vermekten kaçınmayacağını ve diplomatik adımlara olumlu yanıt vermeyeceğini net bir sesle dillendiriyor.

İsrail müesses nizamı, savaşı Hamas lideri Yehya El-Sinvar ve onun gündemiyle yüzleşmeden İran dini liderinin gündemiyle yüzleşmeye kaydırmak istiyormuş gibi davranıyor.

 Zira tek çıkış yolunun bu olduğunu düşünüyor.

Bu nedenle de Netanyahu son açıklamasında; “İran ve vekillerine karşı çok cepheli bir savaş yürütüyoruz.” ifadelerini kullanıyor.

Gelinen nokta; rehineler serbest bırakıla bile, Netanyahu için ateşkesin hiçbir zaman bir seçenek olmadığını ortaya koydu.

Orta Doğu artık, Netanyahu’nun olmazsa olmaz noktasına getirdiği endişeli bir misillemeyi bekliyor ve ABD yönetimi, artık uzun vadeli planlarını bir kenara bırakarak geri dönülmez bir noktada bu sürece dahil olmak zorunda.

Saldırının ne zaman başlayacağı sadece bir teferruat.

 Zira Netanyahu’nun gündemi artık sadece ABD Senatosu’nu değil tüm bölgeyi esir almış durumda…

İlginizi çekebilir!  Devlet’in Paralel ile ilk düellosu: 7 Şubat

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.