maymun çiçeği detayları

Ferhat ÜNLÜ – 26 Eylül 2023

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ziyareti vesilesiyle gündeme gelen Nahçıvan, tarihin son 200 yıllık dilimine baktığımızda Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkilerde anahtar işlevi görmüş bir bölge.

Bin yıl önce Türklerin Anadolu’ya girişi sürecinde de anahtar fonksiyonu üstlenen Nahçıvan, 19. Yüzyıl’ın başlarında Çarlık Rusyası tarafından ilhak edildi. Aradan bir yüz yıl geçti ve 20. Yüzyıl’ın ilk çeyreğinin ortalarında, 1917’de Bolşevik Devrimi’nin ardından 1918’de bağımsızlığını ilan eden Azerbaycan’ın sınırları içinde kaldı. Bunu takip eden üç yılda Ermenilerin saldırıları nedeniyle Nahçıvan topraklarında büyük trajediler yaşandı. Türkiye o zaman da Azerbaycan’ın ve Nahçıvan’ın yanındaydı. Öyle ki Türk subaylarının yetiştirdiği Nahçıvanlılar, onların bölgeden çekilirken bıraktığı silahlarla büyük bir direniş sergiledi.

Azerbaycan, 1920’de Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) topraklarına katıldıktan sonra Azerbaycan ile Nahçıvan’ı bölen Zengezur bölgesi SSCB tarafından Ermenistan’a bırakıldı. Nahçıvan ise başka bir devlete devredilmemesi şartıyla Azerbaycan’a bırakıldı. Türkiye, cumhuriyet olarak o tarihte kurulmamıştı ama SSCB, Türkiye ile Azerbaycan’ın tarihsel bağlarının canlandırılmasını istemiyordu. Nahçıvan, özünde Azerbaycan’a bağlı bir özerk cumhuriyet ve hem Azerbaycan için, hem de Türkiye son derece önemli.

İmdi… Bugünkü tabloya baktığımızda da Azerbaycan ile Ermenistan ilişkileri, tıpkı yüz yıl önce olduğu gibi Türkiye-Rusya ilişkilerine göre şekilleniyor.

Türkiye-Rusya ilişkileri ise -açık konuşayım- Fetullahçı Terör Örgütü’nün 2012’den itibaren devletten temizlenmeye başlamasından beri hep iyiye gitti. 24 Kasım 2015 Rus uçağının düşürülmesi, 19 Aralık 2016 Karlov suikastı gibi ilişkileri sarsıcı iki büyük vukuat yaşandı, ama gerek Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, gerekse Rusya Devlet Başkanı Putin’in bilgi, tecrübe ve sezgiye dayanan politikaları ile krizler aşıldı.

 

DUGİN’İN AVRASYACI ÖZEL AÇIKLAMALARI

Rusya’nın Türkiye ile ilgili politikasının şekillenmesinde elbette pek çok parametrenin rolü vardır. Bununla birlikte Putin’in genel stratejisinin belirlenmesinde rol alan isimler bulunuyor. Bu yazıda -kendisiyle vaktiyle röportaj yapan bir gazeteci olduğum için- Prof. Dr. Aleksandr Dugin’in profiline odaklanacağız.

Biz gazeteciler, Dugin’i FETÖ Savcısı Zekeriya Öz’ün hazırladığı Ergenekon İddianamesi’nin eklerinde yer alan istihbarat belgeleri vasıtasıyla tanıdık. Belgelere göre soruşturmayı yürüten savcılık, İşçi Partisi Lideri Doğu Perinçek’le ilişki içinde olduğu tespit edilen Aleksandr Dugin ve Aleksi Kornikov hakkında bilgi istemişti. Dugin’in Rusya Devlet Başkanı Putin’e (Ruslar Puutin derler, ‘u’yu uzatarak…) yakın bir kişi olduğu, Kornikov’un ise Rusya’da bir askeri okulun istihbarat bölüm başkanlığını yaptığı da savcılığa bildirilmişti. Eklerdeki altı sayfalık bilgi notunda şu bilgiler yer alıyordu:

“Aleksandr Dugin, ABD karşıtlığı ve anti-emperyalizm düşüncesini savunan, temelde Rusya Federasyonu (RF) ile birlikte Avrasya Birliği’nin kurulmasını hedefleyen Avrasya Hareketi’nin lideri ve ‘Avrasya Jeopolitiği’ yaklaşımının tasarımcısı. Rusya Devlet Başkanı Putin’e yakınlığıyla tanınıyor.”

Bu yazılanlarda şaşılacak bir şey yok diyebilirsiniz, ama FETÖ için bu şaşırtıcı, hatta suç teşkil eden bir özellikti. Aleksandr Dugin’in ideolog kimliği üzerinden, Türkiye’de onunla iltisaklı anti-NATO’cu, hatta NATO’yu yerine göre haklı olarak eleştiren kim varsa içeri tıkmak istiyorlardı.

Ben de onların kürek çektiği yönün, meslek hayatı boyunca hep tersine gitmiş bir gazeteci olarak Dugin’in, FETÖ’nün anlatmaya çalıştığı gibi bir adam olmadığını göstermek için kalktım, Moskova’ya gittim. 2009’un şubatında…

Aleksandr Dugin o röportajımızda Ergenekon operasyonunu yürütenleri yerden yere vurmuş ve Erdoğan için yeni, farklı, önemli şeyler söylemişti. O güne dek söylenmemiş sözlerdi bunlar. Üç paragraf paylaşsam yeterli:

“Erdoğan’ın adımlarını destekliyorum. Avrasyacı politikaları var. Türk Avrasyacıları herhalde Ergenekon sanıkları hapiste olduğu için Erdoğan’ı desteklemiyorlar. Erdoğan’ın Davos’taki tavrı şunu gösterdi ki, Türk hükümeti ABD’nin ve İsrail’in yörüngesinde değil.

Avrasya, Cengiz Han’dan önce de pek çok kez birleştirildi. Türkler, Hunlar ve diğer milletler tarafından… Ama Cengiz Han, Avrasyacılığın daha başarılı bir ismiydi. Çünkü o sadece bir imparator değildi, aynı zamanda Turanizm’in bazı kurallarını uyguluyordu. 1920’lerde Avrasyacılığın ilk önderleri Cengiz Han’ın mirasçıları olarak anılmışlardı. Cengiz Han bizim için sembol bir figürdür. Avrasya bölgesinin kanun koyucusudur ve mirası çok önemlidir. Türk milleti de tarihten bugüne Avrasya’nın önemli nüfuslarından birine sahiptir. Türk ve Slav kültürleri Osmanlı ve Rusya imparatorluklarını kurmuşlardır. Biz kısmen Avrupalıyız, kısmen de Asyalıyız.”

         …

Ben Erdoğan hükümetine karşı bir darbenin gerekli olduğunu düşünmüyorum. Çünkü Erdoğan’ın attığı adımlar Avrasyacı. Erdoğan hükümetinde Büyük Ortadoğu Projesi’nden rahatsız olanlar var.”

 

15 TEMMUZ’DA FİDAN’IN TELEFONUNA İLK ÇIKAN RUSYA OLDU

Bu açıklamalarından anlayacağınız üzere Rusya’da Dugin gibi isimler, FETÖ’nün; Türkiye’nin içine ABD tarafından yerleştirilmiş bir Truva Atı olduğunu başından beri biliyordu.

2009’dan değilse bile 2012’den beri sürekli iyiye giden Türkiye-Rusya ilişkileri, elbette yalnızca Türkiye’nin değil, Rusya’nın da yararınadır. Özellikle de Kafkaslar konusunda… Baksanıza Batı, ABD, NATO Ermenistan’ı kendine çekmek için nasıl da lobi faaliyetleri yürütüyor. Rusya da bunların hepsinin farkında.

Yazıyı toparlarken, devamını önümüzdeki aylarda yazacağım yazılara bırakmak üzere iki önemli noktaya temas etmek istiyorum: Elimdeki MİT belgeleri gösteriyor ki, 15 Temmuz’da Türkiye’nin istihbarat diplomasisine ilk cevap veren ülke Rusya Federasyonu idi. MİT eski Başkanı Hakan Fidan’ın 15 Temmuz akşamı telefonuna cevap veren ilk ülke Rusya olmuştur; diyeyim ve bırakayım. Bu kadarı yeterli.

Bir diğer ikinci boyut, World of Türkiye’nin Genel Yayın Yönetmeni ve Rusya, ‘Ortodoks Doğu’ uzmanı Reşit Kemal As’ın Kafkasya Birliği önerisidir. Türkiye, Rusya, İran, Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan’ı kapsayan Kafkasya Birliği… Henüz bir proje aşamasında, ama müstakbel olması ve gerçekleşmesi işten bile değil. Yeri/zamanı geldiğinde Reşit Kemal As’tan bu konudaki değerlendirmelerini de okuruz.

Nahçıvan, Kafkaslar’ın anahtarıdır. Zengezur ise kilidi… Zengezur’u tam anlamıyla açacak olan Nahçıvan’dır. Kilit-anahtar diyalektiğinin coğrafi izdüşümlerini, Kafkaslar’da bundan sonra daha sık görmeye başlamamız sürpriz olmaz.