Ferhat ÜNLÜ – 14 Haziran 2024
“Talih, tekerrürden ibarettir” diye yazmıştım, İlahi Kripto adlı romanımda. Elbette “Tarih, tekerrürden ibarettir” sözünden ilhamla… Talih ile tarihin birbirine yakın anlamlar kazandığı nevi şahsına münhasır dönemler yaşanmıştır geçmişte. Özellikle de istihbarat âleminde… Zira istihbarat dünyasında metodoloji, bilhassa teknolojik faktörlerin etkisiyle sık sık değişse de paradigmalar, yani temel değerler hep aynı kalır. Mesela gizli servislerin isim değiştirmeleri, tarihsel ve ‘talihsel’ açıdan olağan bir şeydir.
Dünyada isim değiştirmiş ve aşağı yukarı hep aynı savaşları vermiş onlarca istihbarat teşkilatı vardır. Bugün Rusya-Ukrayna Savaşı üzerinden gördüğümüz NATO-Rusya hesaplaşmasını, Soğuk Savaş yıllarında casus mücadeleleri üzerinden yaşadık.
Bugün bu köşede zaman makinesine binmişçesine kısa bir yolculuğa çıkacağız ve geçmişteki bir rapordan hareketle tarih ve talih denkleminin tezahürlerinin açıklamasına mütevazı bir katkı sağlayacağız. Açıklayacağım rapor, her ne kadar eski bir KGB raporu olsa da casusların gizli dünyası hakkında çok veri içeriyor. Bu raporu, vaktiyle istihbarat uzmanı Cemal Alparslan Ertuğ, bana onu ilk kez ekranlarda ağırladığımda vermişti. Canlı yayında raporu bana elleriyle teslim ettiği için bu noktada haber kaynağının gizliliği ilkesini gözetmeye gerek kalmıyor:)
RUSLAR SIK SERVİS İSMİ DEĞİŞTİRDİLER
İmdi… KGB raporuna bakmadan önce Rusların, en sık gizli servis ismi değiştiren millet olduğunu peşin peşin söyleyeyim. Ruslar; Çarlık devrinde adı Ohranka alan, Bolşeviklerin ilk döneminde ÇEKA, sonra NKVD’ye dönüşen ve nihayet Soğuk Savaş’a damgasını vuran meşhur KGB ile devam eden gizli servisleri vardı. Peki, niye bu kadar çok isim değiştirmişler? Çünkü rejim değişiklikleri yaşanmış.
Rusların bugünkü dış istihbarat servislerinin adı SVR, iç istihbarat servislerinin ismi ise FSB. Bu servislerin genetiğini; bugünlerde Hac ibadetini yerine getiren, orada bizler için de dua eden (Malum; benim, istesem bile oralara gitmem pek uygun değil, Kaşıkçı kitabından ötürü:) World of Türkiye’nin Genel Yayın Yönetmeni Reşit Kemal As çok iyi bilir. Rus servisleri isim değiştirse de genetiğini, doğasını değiştirmemiştir.
Bahsedeceğim KGB raporu da bunun kanıtı. 1946 yılının Mart ayına gidelim. KBG, açılımlı ismiyle Komitet Gosudarstvennoy Bezopasnosti, yani Devlet Güvenlik Komitesi; ABD derin devletine sızma operasyonlarını bu raporda ayrıntılarıyla anlatmış.
Hesap edin; raporun editörü, edebi editörü ve kıdemli musahhihi bile var. Üzerinde çok gizli yazan istihbarat servisi kitapçığı değil, sanki Marcel Proust romanı mübarek…
NSA VE CIA’DEN BAŞLAYARAK KURUMLARA SIZMIŞLAR
Rapora göre KGB’nin hulul, yani ajan sızdırma konusunda hedeflediği kurumların isimleri şunlar: NSA, yani Ulusal Güvenlik Teşkilatı, Dışişleri Bakanlığı, Pentagon, elbette Amerikan üç harflisi CIA ve dâhili istihbarat teşkilatı FBI.
Bunların hepsine de sızmışlar o tarihlerde. Amerikaları istihbaratçıların ‘spotting’ dediği mimleme yöntemiyle kadrolarına dâhil etmeyi becermişler. Değişik yöntemlerle, daha ziyade para motivasyonunu kullanarak…
Bu operasyonlar yürütülürken Amerikalılara yaklaşmak için hobi geliştirmeleri tavsiye edilmiş. Bunlar ne tür hobilermiş, ona da bakalım; şeytan ayrıntıda gizlidir: Golf, balık tutma, tenis, pul, para veya kitap koleksiyonculuğu, gerekirse kumarbazlık… Evet, kumarbazlık… Gelmiş geçmiş en büyük romancılarından biri, belki de yerine göre birincisi olan Dostoyevski’nin tutkusu, KGB raporunda bir motif olarak karşımıza çıkıyor. Raporda ne gerekiyorsa yapın diyor. İstihbarat malum, maske işidir.
‘DETRAP’ NOKTALARI MEZARLIKLAR
KGB’nin Amerikan istihbarat kurumlarından adam devşirme paralarına da bakalım: Soğuk Savaş döneminin rayici; bilgi, istihbaratın önemine göre birim başına 300 dolar komisyon imiş. Aslında Amerikan doları bazında konuştuğumuz için rayiç çok değişmemiş. Tabii çok önemli belge, mikrofilm falan satılıyorsa o zaman binlerce dolarlık meblağlardan söz etmek gerekiyor.
Bugün de ABD ve Rusya arasındaki istihbarat savaşı acayip kızışmış vaziyette. Rus servisi, Amerikan kuruluşlarına; Amerikan istihbaratı ise Rusya’ya sızmaya çalışıyor. Ama Rusların işi daha kolay, çünkü ABD açık toplum. Övgü olsun diye söylemiyorum, daha serbest, liberal bir rejimi var bu yüzden sızmak daha kolay.
Bu arada double yani çift taraflı çalışan casusların tespiti nüansına da gelelim. Bugün çift tarafları ajanların tespitleri daha kolay. Elektronik olarak izlemeye takılmamak için istihbaratçıların ‘detrap’ dediği, gizli buluşma noktalarında dışında bilgi alışverişi yapmıyorlar. Parklar, mezarlıklar mesela Soğuk Savaş döneminde casusların tercih ettiği ‘detrap’ noktaları idi. Bugün de teknolojiden kaçmak için öyle.
Girizgâhta yazdığım gibi istihbarat dünyasında metodoloji, bilhassa teknolojik faktörlerin etkisiyle sık sık değişse de paradigmalar, yani temel değerler hep aynı kalır. İstihbaratta da tarih ve talih, çoğu zaman tekerrürden ibarettir.