İsrail’in kurucusu ve ilk başbakanı Ben Gurion’dan Siyonazi itirafı: Hepimiz Hitler hayranı birer soykırımcı ırkçıyız…
10 Kasım 1975’te bütün üyelerin hazır bulunduğu oturumda Birleşmiş Milletler (BM), Siyonizm’in bir ırkçılık ve ırk ayrımcılığı şekli olduğunu kabul etti. Ancak ABD, SSCB’nin çökmesinden sonra ilk iş olarak 16 Aralık 1991’de BM’ye ağır baskı yaparak 1975’te alınan bu haklı kararı kaldırttı.
II. Dünya Savaşı öncesinde ve sırasında Avrupa ve ABD’deki Yahudi örgütlerinin çoğu müttefiklerin safında yer alırken Almanya’daki Siyonist gruplar 1933’ten 1941’e kadar Adolf Hitler ile uzlaşmalı hatta işbirliği içinde bir strateji izledi.
İsrail devletinin kurucusu ve ilk başbakanı Ben Gurion, açık şekilde ilk önceliklerinin Avrupa’daki Yahudilerin kurtarılmasından çok Yahudi devletinin kurulması olduğunu söyleyerek, 10 bin Siyonist için 1 milyon Yahudi’yi kurban vermeye hazır olduklarını ilan etmişti. Zira Siyonist Gurion’a göre Yahudi devleti Yahudilerin hayatından çok daha önemliydi.
Siyonistler, Hitler’in saf kan teorisini Yahudilerden aldığının farkındaydı. Bu bağlamda Yahudilikle Nazizm arasında tarihi ve organik bir veraset ilişkisi vardı. Siyonistler, bütün Yahudileri Almanya’dan ve diğer Avrupa ülkelerinden kovmaya yönelik sistemli stratejilerine rağmen Nazileri değerli muhataplar olarak görmüştür. Çünkü Naziler, Siyonistlerin gayesine hizmet ediyordu.
Nitekim Almanya Siyonist Federasyonu, Nazi partisine 21 Haziran 1933’te gönderdiği memorandumda her türlü işbirliğine hazır olduklarını şu sözlerle kaydeder… “Irk ilkesini benimsemiş yeni Almanya Devleti’nin kuruluşunda bizler de cemaatimizi bu yeni yapılara uydurmayı temenni ediyoruz. Bizler de Yahudi topluluğunun saflığının korunması için karma evliliklere karşıyız. Bu pratik hedeflere ulaşabilmek için Siyonizm, Yahudilere kökten düşman bir hükûmetle dahi işbirliği edebileceğini ümit etmektedir…”
Nazi teorisyenlerinden Alfred Rosenberg “Alman Yahudilerinin her yıl belli bir kısmının Filistin’e taşınması için Siyonizm ciddiyetle desteklenmelidir” diyerek Siyonazi ittifakını alkışlar.
1933’ten itibaren Siyonistlerle Naziler arasında ekonomik işbirliği başladı. İki şirket kuruldu. Tel Aviv’de Haavara Company, Berlin’de de Paltreu şirketi. Filistin’e göç eden Yahudilerin hesabına bu şirketler üzerinden bin Sterlinlik bir para yatıyordu. Filistin’e varan Yahudiler bu parayı Tel Aviv’deki İngiliz Bankası’ndan Filistin Lirası olarak çekiyordu. Bu yolla Naziler Avrupalı diğer ülkelerin kendilerine uyguladığı ekonomik ambargoyu Siyonistler sayesinde yarmayı başarıyordu.
Bu ilişki Hitler’in iktidara geldiği 1933’ten 1941’e kadar kesintisiz tam 8 yıl sürdü. Filistin’e genellikle zengin, eğitimli ve yararlı Siyonist Yahudiler gönderilirken elverişsiz, fakir ve sefil Yahudiler ise Hitler’e ‘emanet’ ediliyordu.
Ben Gurion bu konudaki Makyavelist zihniyetini “Siyonist’in görevi Avrupa’da bulunan İsrailoğulları’nın ‘geri kalanı’nı kurtarmak değil aksine Yahudi halkı için İsrail’in ‘toprağını’ kurtarmaktır!” çıkışıyla ortaya koyarak amaçları için soykırım dâhil her tür yolu meşru gördüğünü açıkça belirtmişti.
Dünya Siyonist Teşkilatı’nın Hitler ve Nazizm ile yaptığı işbirliğinin Hannah Arenth benzeri kişilerde ve bazı kesimlerde yol açtığı travma hâlâ etraflıca mercek altına alınmış değil. Bu kirli işbirliği aile sırrıymış gibi tabu haline getirilerek hafızalardan silinmek isteniyor.
Oysa sadece Hitler değil Siyonistler İtalyan’ın faşist lideri Mussolini ile de yakın işbirliği içinde hareket etti. Dünya Siyonist Teşkilatı Başkanı Nahum Goldman daha 26 Ekim 1927’de İtalyan diktatör ile görüşmesinde Mussolini’den “Yahudi devletini kurmanızda size yardım edeceğim” sözünü alır.
Örneğin Stern diye bilinen “İsrail’in Kurtuluş Savaşçıları” adlı grubun liderlerinden İsrael Eldad, Yedioth Ahronot gazetesinde 4 Şubat 1983’te yayımlanan makalesinde kendi hareketinin Nazilerle yaptığı resmi görüşmeleri doğrular. Eldad yazısında, II. Dünya Savaşı’nda silahlı Siyonist grupların Almanya saflarında savaşa aktif olarak katılmasının bile gündeme geldiğini ve şart olarak da Hitler yönetiminin Filistin’de kurulması planlanan Yahudi Devleti’ne destek vermesini ileri sürdüklerini aktarır. Bu ittifakın mahiyeti ve hedefini ise şu sözlerle dile getirir: “İsrail kurtuluş hareketinin işbirliği, Alman Şansölyesi Hitler’in geçenlerdeki demeci doğrultusunda olacaktır. Bu demecinde Sayın Hitler her müzakerenin ve her ittifakın İngiltere’yi tecrit etmeye yaramasına dikkat çekiyordu…”
Makalede Eldad, Stern hareketinin temsilcilerinin Almanya tarafından oluşturulacak Avrupa’daki yeni düzen ile Filistin’deki Yahudilerin devlet kurma özlemi arasında bir menfaat ilişkisi olduğunu ve bu çerçevede Nazilerle her tür işbirliğine hazır olduklarını Hitler yönetimindeki yetkililere açıkça ifade ettiklerini belirtiyor.
Nazilerle ittifak görüşmelerini yürüten Stern grubunun üyelerinden biri de İzak Şamir’di. 1941 yılında İngiltere tarafından “Nazilerle işbirliği ve terörizm” suçlarından dolayı tutuklanan Siyonist Şamir, daha sonra 1983-1984 ve 1986-1992 yılları arasında İsrail’in başbakanlığı görevinde dahi bulundu.
Fakat Siyonistlerin kılcal damarlarına kadar işlemiş olan Hitler ve Nazi hayranlığını hiç kimse İsrail’in kurucu lideri Ben Gurion kadar veciz ve açık ifade edemedi. Gurion, İsrail başbakanlarından Menahem Begin için “Begin su götürmez şekilde Hitler’in karakterini taşıyor. İsrail’in birliği rüyasını gerçekleştirmek için bütün Arapları imha etmeye ve bu kutsal gaye için bütün vasıtaları kullanmaya hazır bir ırkçıdır” tanımlamasında bulunmuştu.
Böylece Gurion, insani her tür değerden yoksun ve soykırımcı Siyonistlerin kendilerine sadece Hitler’i rol model aldıklarını ilk elden itiraf etmiş oluyor. Zaten Gazze’de uyguladıkları vahşi ve sistematik katliam stratejisi de bunu bir kez daha doğruluyor.