Siyaset Bilimci Yazar Adem KILIÇ 19 Ağustos 2024
ABD ve İsrail’in son iddiasına göre İran, Hamas lideri İsmail Haniye’nin öldürülmesine misilleme yapıp yapmayacağına bir türlü karar veremiyor.
Buradaki varsayım, Pezeşkiyan ile Devrim Muhafızları’nın sertlik yanlıları arasında bir çekişme olduğu ve yeni Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan’ın İsrail’e karşı herhangi bir saldırgan stratejiye karşı çıktığıdır.
Diğer bir varsayım ise İran’ın büyük bir saldırı ile ABD ve müttefiklerini üzerine çekmek istemediği şeklindedir.
Son varsayım ise şüphesiz komplo teorisyenlerinin en çok hoşuna giden; “İsrail ve İran arasında danışıklı dövüş” olduğu ve “tarafların asla birbirine zarar vermeyeceği” varsayımıdır.
Peki gerçekte İran iki haftadır neden harekete geçmedi?
Burada birkaç faktör rol oynamaktadır.
Birincisi, Pezeşkiyan henüz hükümetini kurmadı ve daha da önemlisi henüz İran ordusu dahil olmak üzere devlet kurumları üzerinde tam bir kontrolü olmadığı aşikar. Hatta Pezişkiyan’ın hazırladığı bakanlar listesini daha dün onay için İran Parlamentosu’na sundu.
İkincisi ise; Rus medyasına göre Pezeşkiyan ve 5 Temmuz’da Tahran’ı ziyaret eden Rusya Güvenlik Konseyi Sekreteri Sergey Şoygu, İran’ın İsrail’e karşı misilleme saldırısının zamanlaması konusunda ortak bir kanıya varamadı.
Bununla birlikte, zamanlamanın psikolojik harbi de içinde barındırdığı unutulmamalıdır.
Zira geride kalan iki hafta içerisinde İsrail’in ordu dahil her kademesi panik içinde ve İsrail medyasına yansıyan raporlar, İsrail halkının olası İran saldırısının korkusuyla geceleri uyanık kaldığını hatta bir kısmının sığınaklarda kaldığını ortaya koyuyor.
Hatta Haaretz’de yer alan bilgilere göre; Başbakan Benjamin Netanyahu İsrail’in Tel Aviv’deki dört önemli istihbarat ve güvenlik üssünü boşalttı.
Üçüncüsü, bölge ülkeleri ve ABD, Hamas ile İsrail arasındaki Gazze ateşkes görüşmelerinin iplerini ellerine almak için ellerinden geleni yaparken İran “oyun bozan” olarak hareket etmek istemiyor.
Gelinen noktada asıl belirleyici olan ise, önümüzdeki görüşmelerde kaydedilecek ilerleme olacak.
İsrail tarafı görüşmelerde Lübnan’ı işgal etmeyeceği ve Gazze Şeridi’nden askerlerini çekeceği konusunda garanti verirse İran beklenen operasyonunu erteleyebilir.
Hamas ile İsrail arasında ateşkes sağlanmasının ardından bölgedeki durumda radikal bir değişiklik olursa Tahran’ın tutumunu tamamen gözden geçirmesi de olası.
Zira; İran’ın New York’taki BM misyonu Cuma günü yaptığı açıklamada; “Önceliğimiz Gazze’de kalıcı bir ateşkesin sağlanmasıdır. Hamas tarafından kabul edilecek herhangi bir anlaşma bizim tarafımızdan da tanınacaktır. Ancak, cevabımızın olası ateşkese zarar vermeyecek şekilde zamanlanacağını ve yürütüleceğini belirtmek istiyoruz.” açıklamasında bulundu.
Diğer yandan İran, Hamas-İsrail görüşmelerinin Amerikalı rehinelerin serbest bırakılmasıyla sonuçlanmasının, Joe Biden’ın başkanlık mirası ve Demokrat Parti adayı Kamala Harris’in Kasım seçimlerindeki şansını arttırma potansiyeli taşıdığının son derece farkında.
Kasım seçimleri öncesi bu fırsatı hanesine yazdırmak isteyen Biden ve Kamala Harris de, İran’ın İsrail’e yönelik saldırısını yumuşatmak için ellerinde tüm kanalları kullanıyor.
Zira; Amerikalılar da Haniye’nin öldürülmesiyle ilgili olarak kendilerini açıkça ayrıştırdılar. Hatta Wahington Times’ın iddiasına göre, İran’ın gerilimin tırmanmasının ABD-İran çatışması riskini beraberinde getireceğini ve bunu istemediklerini Tahran’a ilettiler.
Dolayısıyla burada ‘büyük resim’ önem kazanmaktadır.
İsrail’in uluslararası imajı gerek insan hakları gerekse de askeri olarak yerle bir olmuşken, İran’ın büyük çaplı bir saldırısı İsrail’i yeniden “mağdur” pozisyonuna sokabilir. Nitekim Netanyahu’nun istediği şey de tam olarak bu.
Netanyahu, Haniye ve Şükr suikastleri ile İran’ı da içerisine alacak şekilde savaşı genişleterek, ABD dahil uluslararası müttefiklerini bölgeye çekmek için elindeki her türlü aracı kullandı.
Zira Netanyahu ve aşırı sağcı hükümet ortaklarının hem teolojik hedeflerine ulaşmaları hem de suçlarını örtbas etmelerini sağlayabilecek tek şey; İsrail’in büyük bir saldırıya uğraması ve “mağdur” rolüne bürünerek, sürecin “Gazze saldırılarında haklıydık” noktasına gelmesidir.
Sonuç olarak Netanyahu, savaşın başlamasından bu yana ilk kez kendini kapana kısılmış hissediyor.
Netanyahu ateşkesi kabul etmezse, ABD onu suçlayacak ve İran da büyük olasılıkla ABD’nin mücadeleye girmesini önlemek için basit bir misilleme yapacaktır.
Görünen o ki; kendisini siyasi ve stratejik bir deha olarak gören Netanyahu’nun bütün planları altüst olmuş durumda ve İran’dan istediğini alamayan Netanyahu, Hizbullah’ı kışkırtarak süreci devam ettirmeye çalışabilir.