M. Mustafa YILDIZ – 11 Ocak 2025
Türkiye, dış müdahalelerin, komploların ve iç ihanetlerin hedefi olmuş bir ülke.
Bugün ise bu oyunların sinsi versiyonlarından biri sahneleniyor.
Müttefiklerimizin(!) henüz yöntem değiştirdiğini söylemek zor olsa da aynı yöntemi farklı versiyonları ile kullandığını söylemek mümkün.
100 yıldır içimize yerleştirilen uru bir günde söküp atmak o kadar basit değil.
Birileri yine beslediği uşaklar üzerinden Türkiye’yi dizayn etmeye çalışıyor.
“Terörsüz Türkiye” süreci başladı.
Amaç terör örgütüne silah bıraktırmak ve kendisini lağvetmesini sağlamak.
Eğer gerçekleşmezse askeri yöntemlerin devreye girdiği bir operasyonel sürece geçiş…
DEM Partililerin şimdiye kadarki ilk tur görüşmeleri birkaç açıdan olumlu.
*siyasetin ağırlığını koruması,
*çözümün başka yerlerde aranması tekliflerinin önünün kapatılması,
*bazı şer odaklarının devre dışı bırakılması,
*sosyolojinin hazırlanması
*söylemlerin olumlu anlamda değişmesi
bir çırpıda sayabileceğimiz birkaç madde…
Ancak elimizde “olumsuz” diyebileceğimiz bazı çıktılar da var.
*sürecin uzatılmaya çalışılması,
*bazı yeni aktörlerin sürece dahil edilmeye çalışılması
*Özellikle Kandil ağzıyla ”gözlemci” söylemleriyle süreci baltalayabilecek bazı ülkelerin davet edilmek istenmesi
“Demokrasi”, “diyalog”, “süreç” söylemlerine Türkiye’de herkesin karnı tok.
Bir adım atılacaksa hızlı bir şekilde atılmalı. Bazı başka soru işaretleri de yok değil.
Örneğin; DEM Parti heyetinin Gelecek Partisi ziyaretinden sonra Sırrı Süreyya Önder’in “Kapsamlı açıklamayı Selahattin Bey ile de görüştükten sonra yapacağız” açıklaması.
MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin ilk çağrısında dışarda tutulan Edirne nasıl olmuştu da bir anda sürece dahil edilmişti?
Yine örneğin; bazılarının ısrarla gözlemci istemeleri…
Kandil’deki teröristbaşı Cemil Bayık’ın da 2014 te dile getirdiği “ABD ya da uluslararası bir heyet de olabilir.” fikri birileri tarafından tekrar ısıtılıp önümüze sunulmaya mı çalışılıyor?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu dayatmaya temelden karşı olduğunun da altını çizmek gerekir.
Bu arada milliyetçi görünümlü bazı eski isimlerin tekrar ekranlara sürüldüğünü gözlemliyoruz.
Söylem olarak yeni bir sürece karşı olduklarını anlatıyorlar.
Özetle devletin herhangi bir görüşme, süreç vs başlatmamasını, terör örgütünün şartsız şekilde silah bırakmasını öneriyorlar.
Bu mümkün olsa zaten 40 yıldır olurdu. Burada daha garip olan başka bir durum var.
Türkiye bir yandan silahların bırakılması ve örgütün lağvedilmesini içeren yeni bir süreç başlatırken diğer yandan terörle mücadeleye tüm hızıyla devam ediyor.
Buna tepki mi göstermek gerekir, yoksa iyi analiz edip gerekli eleştirilerle hızlı bir adım mı atmak gerekir?
İşte asıl tartışılması gereken de bu olmalı.
Bağımsız kararlar alabilen bir Türkiye’nin önünü kesmek kimsenin işine gelmeyecektir.
Türkiye’nin bağımsız politika yürütme çabası, müttefiklerimizin (!) iplerini elinde tuttuğu bazı kesimlerin huzurunu kaçırdı.
Ülkemizin enerji bağımsızlığı için attığı adımlar, savunma sanayisindeki devrim niteliğindeki projeler ve küresel siyasette oynadığı aktif rol, küresel elitlerin tahammül sınırlarını zorluyor.
Eğer şimdiye kadar yapılan doğrular terörün bitirildiği bir iklimle taçlandırılırsa nereden nereye geleceğimiz de malum.
Bu noktada medya üzerinden yürütülen algı operasyonlarına karşı teyakkuzda olmamız gerekiyor.
Sosyal medyada yayılan dezenformasyon dalgaları ve ekonomik krizleri körükleyen hamleler bu oyunun birer parçası olabilir.
Bu noktada millet olarak gerçekleri görmek ve harekete geçmek zorundayız.
Türkiye, son 25 yıl boyunca defalarca bu tür saldırılara maruz kaldı ve her seferinde bu oyunları bozmasını bildi…
Bugün de aynı kararlılıkla mücadele etmeliyiz. İhaneti masum kılıflar altında pazarlayanlara karşı uyanık olmalı ve milli birliğimizi korumalıyız.
Türkiye karşıtlarının her başarısı, sadece bir siyasi partinin kaybı değil, hepimizin geleceğinin yok olması anlamına gelir.
Bu oyunu bozmak için milli irademize sahip çıkmalı, kendi geleceğimizi kendimiz belirlemeliyiz.
Unutmayalım, bağımsızlık kolay kazanılmaz, ama kaybedildiğinde geri almak çok daha zordur.