Ferhat ÜNLÜ – 10 Ekim 2023
“Rusya, Ukrayna’yı 2014’te Kırım’ı ilhak ettiği gibi işgal edebilir. Peki, bu bilgi nereden sızdı? ABD’nin baş istihbarat kurumu CIA’den. CIA raporlarına göre Rusya, Ukrayna’yı sınıra konuşlandırdığı 175 bin askerle işgale hazırlanıyor. 2022’de bu plan devreye sokulursa dünya yeni bir açmazla karşı karşıya kalacak demektir.”
Bu cümleleri bir CIA raporuna dayanarak yazmıştım; 4 Aralık 2021’de TGRT Haber Hafta Sonu Ana Haber bülteninde anlattım uzun uzun. CIA’in öngörüsü 24 Şubat 2022 tarihinde doğrulandı. Hatta savaşın bölgesel bir kaosa neden olmakla mı sınırlı kalacağı yoksa muhtemel bir Üçüncü Dünya Savaşı’na mı kapı aralayacağı senaryolarını da masaya yatırmıştım:
“Belki bu kriz, dünya savaşının bunu kimse istemez ama ayak sesleri de olabilir. Türkiye kuzeyinde bir istikrarsızlıktan etkilenme potansiyeline haiz bir ülke. Evet, Rusya belirli açılardan konjonktürel ittifak yaptığımız bir güç. Ancak bu asimetrik ittifak çağında kimsenin kimseyle ittifakının bekası garanti değil.”
Arada Karadeniz olsa da kuzeyimizdeki komşularımız diyebileceğimiz Rusya ile Ukrayna arasındaki savaş, Avrupa’nın içlerine uzanma riski bulunan bir savaş. Batımıza ve kuzeybatımıza baktığımız zaman asayiş berkemal ama ABD, Yunanistan’ı habire, haddinden fazla silahlandırıyor.
Doğuya bakıyoruz; kadim komşumuz ve rakibimiz İran kendi içindeki protestoları çözdükten sonra gene sık yaptığı üzere Orta Doğu’da gücünü tahkim etme çabasına girişti. Hamas’ı İsrail’e karşı bir ‘Vekâlet Savaşçısı’ olarak kullanan gücün İran olduğu sır değil.
Haritamızın güneyine ve güneydoğusuna bakmaya gerek yok zaten, oralar hep çatışma bölgesi. Suriye, Irak, aşağıda İsrail, Filistin, Lübnan…
Doğuda Karabağ, güneybatıda Libya alanları bizim de müdahil olduğumuz alanlar, oraları saymıyorum bile.
HERKESİN SORUSU: MOSSAD BU İŞİ NASIL ATLADI?
Rusya; İsrail’in Hamas’la meşgul olmasından memnun, çünkü Ukrayna Savaşı konusunda İsrail’in dolaylı rolü olduğuna inanıyor Rus devlet aklı. Ayrıca Orta Doğu’daki çatışmanın ABD ve AB başta olmak üzere Batı’nın ilgisini Rusya-Ukrayna’dan bir parça uzaklaştırdığını/uzaklaştıracağını da görüyorlar.
Peki; İran, alttan alta Hamas’ın 7 Ekim Aksa Tufanı’na hazırlanmasına yardımcı oldu, Rusya böylesi bir çatışma bekliyordu da Mossad’ın eli armut mu topluyordu? Herkesin, her kesimin sorduğu soru bu: Mossad bu işi niye atladı?
Yahudilerin istihbaratta mahir bir kavim oldukları da bilinir üstelik.
Bununla birlikte modern Yahudi istihbaratının kurulmasında İngilizlerin bariz etkisi var. Mossad’ın atası sayılabilecek örgüt olan Haganah’ın İngilizler tarafından kurulduğu biliniyor. Ondan kısa bir önce faaliyet gösteren meşhur NİLİ adlı örgüt de İngilizlerin kontrolündeydi. ‘Bal Tuzağı’ adlı operasyonlarıyla da meşhurdu bu NİLİ.
Mossad 7 Ekim baskınını nasıl atladı? Dokuz aydır ülkesinin öz vatandaşları tarafından protesto edilen, dahası devlette desteği epey azalan Benjamin Netenyahu’yu zor durumda bırakmak için mi? Olabilir. Bu, bir ihtimal. Ama bilakis şöyle bir ihtimal de yok değil: Her ne kadar devlete yakınlığıyla bilinen Haaretz Gazetesi Netenyahu’yu yerden yere vuruyor olsa da Mossad, Aksa Tufanı öncesinde üç maymunu oynayarak Netenyahu’yu tekrar güçlendirmek istemiş de olabilir. Çünkü ilkokul çağındaki çocuk bile 7 Ekim operasyonundan sonra İsrail’in Gazze’ye bomba yağdıracağını öngörebilirdi.
Ülkemizin kuzeyinde ve güneyinde savaşlar var. Türkiye, ateş çemberinin ortasındaki bir aslan gibi… Bize düşen görevler de bulunuyor. Çünkü İsrail üzerinde de Filistin üzerinde de; yerine göre Rusya üzerinde de, İran üzerinde de etkili bir ülkeyiz.
SUUD VE BAE’İN GAZZE’YE BAKIŞI
İsrail ve Mossad’ın kurucusu İstanbul’da üniversite okumuş, ülkemizin rahle-i tedrisinden geçmiş bir ‘Siyonist’tir mesela: David Ben Gurion. Körfez monarşilerinin tavrı da önemli tabii. Daha doğrusu bu kez Filistin meselesinde bir parça dik durunca tavırları daha önemli hale gelmeye başladı. Suudi Arabistan, ‘konjonktürel müttefiklik’ten beklenmeyecek bir çıkış yaptı ve İsrail’i kınadı. Hâlbuki Pegasus adlı casus yazılım programının kullanımı başta olmak üzere pek çok ELINT (Elektronik İstihbarat) politikasında güçlü ortalıkları var İsrail ile.
Katar’ın çizgisi Türkiye ile paralel zaten. Birleşik Arap Emirlikleri desen zaten İsrail ile İbrahim Anlaşması’nı imzaladılar. Onlar da Pegasus kullanıyorlar, ama bu konuda İsrail ya da Netenyahu yanlısı bir tutum izlerlerse Körfez’de yalnız kalırlar. 27 Eylül 2020’de Sabah Gazetesi’nde ‘İbrahim Anlaşması’nda kasap ve kurban’ başlıklı bir yazı yazmıştım. Şöyle diyordu o yazıda:
“13 Ağustos 2020’de imzalanan İbrahim Anlaşması’nın tek anlamı, İsrail ve BAE arasındaki ekonomik ve stratejik işbirliğini derinleştirmek değil. Beyaz Saray’ın anlaşmaya ‘The Abraham Accords’ (İbrahim Anlaşması) demesi de boşuna değil. Böylelikle Hazreti İbrahim’in soyundan gelen kuzenler olarak gördükleri iki ırkı (Araplar ve Yahudiler) yakınlaştırdıklarını sanıyorlar. Aslında mazlum Filistin halkı ile Körfez hanedanlıkları altında ezilen Arap halkının bu yöntemle İsrail’le yakınlaşmayacağını, tersine İsrail’den uzaklaşacağını biliyorlar. Zira bu anlaşma Arap halkına fayda değil, zarar getirecek.”
Nitekim öyle oldu. ‘İbrahim Anlaşması’yla da bir anlamda mazlum Arapları, ‘Hazreti İbrahim’in bıçağı altında kurban edilmeyi bekleyen Hazreti İsmail’ olarak konumlandırmış oldular. Teşbihte hata olmaz, Arapları ‘kurban’, kendilerini ise ‘kasap’ olarak görüyorlar.
Boşuna değil, ‘kasap’ lakaplı Ariel Şaron’un izinden giden Benjamin Netenyahu’nun liderliğinde İsrail’in, şimdi Gazze’de çoluk çocuk, kadın, yaşlı demeden sivilleri bombalaması, boşuna değil… İbrahim Anlaşması’nın asıl kurbanları da bu masumlar işte.