Serkan ÜSTÜNER – 04 Aralık 2024
Şehirler yıllara sâri birikimleriyle kendi kimliklerini oluştururlar. Tüm şehir tarihçilerinin ortak görüşü vardır ki eğer dünyada üç şehir varsa onlarda şunlardır: Kudüs, Roma ve İstanbul. Maalesef canımız Kudüs işgal altında. Özgür olduğu günleri de göreceğimizden şüphem yok. Roma kendini korudu. Peki ya İstanbul? İstanbul’a bakmadan önce biraz konuyu açmak istiyorum.
Şehirler sosyal hayatın her yönünü kapsayan çeşitli faaliyetlerin görüldüğü, ekonomik ve kültürel birikimin yoğunlaştığı önemli yerleşim birimleri olup fiziksel ve sosyal çevre ile toplumsal hayatın merkezini teşkil eder.
Bir şehri meydana getirmek elbette çok büyük zorluklarla olur. Bunun için büyük bir işbirliği gerekmektedir. Şehirler iklim ve coğrafi şartların etkisiyle şekillenir. Her şehrin bir ruhu vardır derler.
İbn-i Haldun burada aslında şunun altını çizer;
Şehirler de; insanlar gibidir. Zamanı geldiklerinde doğarlar, büyürler, gelişirler. İşte buradan hareketle şehre iyi bakılırsa ömrü uzar aksi takdirde zamanla ölüme, yok olmaya doğru ilerler.
Eğer bir şehre gözümüz gibi bakar, yatırım yapar ve onu bayındır hale getirirseniz; büyürler, gelişirler ve kıyamete kadar yaşarlar. Kaderine terk edildiklerinde ise tarihten silinip giderler.
Bir şehir tarihçisi yaptığı araştırmadan sonra şöyle söylüyor:
“Şehirlerin gelecekleri, o şehir eminlerinin ellerinde ya harap olurlar ya da gelişerek büyürler. Şehrin eminleri ne kadar ufuk sahibi olurlarsa; hedefler koyup, o hedeflere doğru iç dinamikleri harekete geçirip gayret ederlerse, şehirler de o oranda büyürler ve gelişirler.”
İşte maalesef gerek İbn-i Haldun gerek tüm şehir tarihçilerinin olması gereken şehir tanımlamasının İstanbul her geçen gün uzağına düşüyor ve İstanbul her geçen gün ölüyor. Şehir olma kimliğini kaybediyor. Yanan ulaşım araçları, işlemeyen metrolar, trafik için hiçbir şey yapılamaması, su kaynakları için arayışa bile girilmemesini söylemeye lüzum yok. Zaten bu zulmü hepimiz yaşıyoruz. Bugün İBB’nin kültürel miras adı altında bir çalışması var. Peki bu çalışma kimin adına? Bir bakıyorsunuz sermaye adına. Sermaye kim? Elbette en başta Koç grubu. Cadde ve sokaklar adlarıyla birlikte bir şehrin kimlik değerlerinin önemli bileşenleridir.
Bunlar aynı zamanda şehrin hafızasıdır. Şimdi 100 yıllık Hasköy Caddesinin ismi geçen hafta Rahmi Koç caddesi olarak İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ve CHP’li Beyoğlu Belediye Başkanı ile birlikte değiştirildi. Şehrin 100 yıllık hafızası İBB ve Beyoğlu Belediye Başkanları tarafından silindi. Bir de Beyoğlu Belediye Başkanı İnan Güney Ekrem İmamoğlu’na methiyeler düzerek bundan mutlu olmamız gerektiğini söyledi.
Gerçekten şaka gibi. Evet, yarın öbür gün sermayeye şirinlik yapmak için Galata’da, Kemankeş’te, Büyükdere’de de yeni isimlerinizi bekliyoruz. Nasıl olsa ne yaparsanız yapın yüzde 50 oy alıyoruz diyorsunuz. Ne diyeyim siz de haklısınız! Her şey güzel olurken üzerimize metrobüsler devrildi, otobüsler yandı son olarak da şehrimizin hafızası siliniyor. Şimdi İBB’nin kültürel mirası ile Rahmi Koç’un ne alakası olduğunu birinin bizi aydınlatmasını bekliyoruz.