Fatih ÜNLÜ – 30 Aralık 2024
Baki Olan Ancak Allah
Üstad’ı her yeni görüşte daha çok seviyoruz.
Ortak bir temenni olarak “Allah sizi başımızdan eksik etmesin Üstad.” diyoruz.
Üstad da “Güzel temennileriniz için çok teşekkür ediyorum kıymetli arkadaşlar.” diyor ve devam ediyor:
“Ama işte herkesin bir devri var, gelip geçiyor. Bizim devrimiz de geçecek. Baki olan ancak Allah.”
Ben de bir yandan bu sözün güzelliğini düşünürken içimden de “Aslında biz de bunun farkındayız Üstad. Daha doğrusu bazen farkındayız ama bu temennilerimiz yeni vakitlere bir vesile olur mu kaygısındayız.” gibi bir şeyler söylüyorum.
Üstad da sanki sesli söylemişim gibi tebessümle “O da doğru ama söylemek te hatırlatıcı oluyor, özellikle bu yaşlarda.” diye cevap veriyor.
“Belki Bu Son Namazımdır”
Sonra aklıma Abdullah kardeşimizin “Belki bu son namazımdır.” “Belki bu son secdem, bu son niyazımdır.” cümleleri geliyor; ben gafilin bile nice namazının “kurtulmasına” vesile olan hatırlatıcı cümleleri.
Namazda farklı âlemlere dalacakken, “Belki bu son namazımdır.” düşüncesi beni birçok kez kendime getirmiştir. Ve namazımı kıymetini bilerek kılmaya çalışmışımdır.
Evet, belki yakın belki uzak, bu dünyadan ayrılık bir gün muhakkak vuku bulacak. Ve bir gün, bir “son namazımız”, bir “son secdemiz” ve bir “son niyazımız” olacak.
Fahreddin er-Râzî (r.h.) anlatıyor: “Buz satan birisi pazarda şöyle bağırıyordu:
«Sermayesi erimekte olan bu şahsa merhamet edin!»
Biraz üstten bakıldığında, bizim hayat sermayemiz de aslında o buz gibi hızla eriyor. Rabbimiz hepimize giderek azalan hayat sermayemizin kadr-ü kıymetini daha iyi bilebilmeyi nasip eylesin.
İmam Gazali de yaşanan günün kıymeti bahsinde İhya’da şöyle der:
“Say ki öldün. Yalvardın, yakardın, sana bir gün daha verildi. İşte bugünü o gün bil, öyle yaşa!”
Anın yaşanması, onun kıymetinin bilinmesi tasavvufta da çok önemli prensiptir. Çünkü geçmiş elden gitmiştir, geleceğin de yaşanıp yaşanamayacağı belli değildir. “An bu andır, dem bu demdir”.
Mesnevi’de, Peygamber efendimiz aleyhisselamın “Dünya bir andan ibarettir.” buyurduğu rivayet edilir.
Latince “carpe diem – günü yakala” sözü de belki başka bir bağlamda ama yine yaşanan anın kıymetine işaret eder.
O yüzden şu anda kılabildiğimiz namazımızın, güç yetirebildiğimiz secdemizin, Allah’a kulluğumuzun kıymetini bilelim. Şu anda elimizden gelen işlerin ve iyilik yapabilme imkânlarının kıymetini bilelim. Çünkü bütün bunlar bir gün elimizden gelmeyecek.
Bugün yapabileceğimiz güzel işleri hayırla, gereksiz telaşa düşmeden ama geciktirmeden yapalım. -Başta kendi nefsime diyorum- elzem olan işleri ertelemeyelim, savsaklamayalım.
-Ey nefs- İman edeceksen şimdi et, iyilik yapacaksan şimdi yap. Yarın belki buna vaktin olmayacak. Belki yarın vaktin olsa bile, bir gün olmayacak.
Peygamber Efendimiz aleyhisselam şöyle buyuruyor:
“Helek-el-müsevvifûn – Müsevvifler helak oldular.
Müsevvifler – savsaklayanlar, devamlı erteleyenler helak oldular.”
Bu prensip şahsi işlerde de geçerlidir, kişiler arası ilişkiler de, ekonomide de, uluslararası ilişkilerde de.
Bir sonraki yazımızda, -yapabilirsek- bu önemli prensibi uluslararası ilişkilerden bir örnekle – mesela Suriye’yle- ele almaya çalışalım.
Allah’a emanet olun.
Belki son namazımdır diyerek
“Bir ipek seccade gibi huzurla toprakta durdukmu namaza” Y.B. Bakiler’in deyimiyle
Ahmet Abi, kıymetli yorumlarınız ve katkılarınız için çok teşekkürler.