Et Mafyasını Yok Et! Köylüyü Destekle

haydar as

Haydar AS – 27 Nisan 2024

 

Eskiden köylerimizde hemen hemen her evin 3-5 büyükbaş veya küçükbaş hayvanı vardı.

Bu aileler aynı zamanda tarım ile uğraştıkları için köy merasının yanı sıra kendi tarımsal ürünlerinden arta kalan otlarla bu hayvanları beslerlerdi.

Dolayısıyla günümüzde yüksek bir girdi olan yem fiyatı diye bir kaygıları hiç olmazdı.

Bu aileler besledikleri hayvanların etinden, sütünden, yününden, gübresinden yararlanarak hem aile bütçesine katkıda bulunuyorlardı, hem de ülkenin hayvansal ürün talebini karşılıyorlardı.

O zamanlar hayvancılık büyük işletmelerin tekeline teslim edilmediği için işin içinde ne mafya vardı, ne de karteller oluşmuştu.

Herkes pazarda ürününü değerlendirip kazandığı parayla şehirlerde farklı ihtiyaçlarını temin ederek köyüne dönerdi.

Bugünkü duruma bakacak olursak maalesef köylülerimiz çeşitli sebeplerden dolayı hayvansal üretim yapmadığı gibi kendi ihtiyaçlarını bile şehirlerdeki kasap veya marketlerden temin etmeye çalışıyorlar.

Ülkemizin çeşitli bölgelerinde her yıl düzenlenen hayvancılık çalıştayları sonucu hazırlanan sayfa sayfa raporlara rağmen maalesef bu konu bir çözüme ulaşmadığı gibi gittikçe ciddi bir sorun olmaya devam ediyor.

Devletin bu konuda yapmış olduğu desteklerde yetersiz kaldığından köylüyü köyde tutma gayretleri boşa çıkmış oluyor.

Bugün şehirlerde 2 bin 500 lira yevmiye ile iş bulabilen bir inşaat işçisini köyüne geri gönderebilmek mümkün olmadığı gibi, bari henüz köyünden çıkmamış olanları orda tutmak için ciddi destekler ile onları mutlu edelim diye düşünmekteyim.

Çünkü bana göre et fiyatlarının yükselmesinde başrolde olan 3-5 işletmenin kartelini bozmak için tek çözüm köylüyü köyünde tutma projeleri olmalıdır.

Aynı zamanda büyük işletmelerin ithal GDO’lu yemlerle beslediği hayvanlar yerine köyde doğal ortamda beslenen hayvanların eti ile ihtiyacımızı karşılamış olacağız.

Elbette ki hayvan ithalatına karşı değilim, ama gümrükten 100 liraya giren bir ürünü soframda 700-800 lira gibi fiyatlarda tüketiyorsam bu iş de bir arıza var demektir.

İlginizi çekebilir!  Yeni Tas Yeni Hamam

Bu konuda piyasayı dengeleme görevini yerine getirmeye çalışan Et ve Süt Kurumunun çabalarının yetersiz kaldığını gözlemlemekteyim. Fakat haksızlıkta etmek istemiyorum belki ESK olmasaydı Allah bilir ya! Altın fiyatıyla, et fiyatı yarışıyor olacaktı.

Özet olarak, farkındaysanız yıllardır yönetime gelen Tarım bakanlarımızın her biri kendine göre bir yol haritası belirleyerek iyi niyetle yola çıkarken bir bakıyorsunuz belli bir süre sonra projelerinde aksaklıklar meydana geliyor, elbette ki bu aksamaların nedeni olarak piyasaya yön veren Karteli görmek istemiyorum ama o zaman neden bu tıkanıklık diye de sormadan edemiyorum.

Bir başka sorun ise, bu alanda alınan kararlar bugünden yarına sonuç vermiyor. Konu hayvancılık olduğu için bugün almış olduğun kararın meyvelerini en az 4-5 yıl sonra alabilirken ve bizde de her gelen Bakan önceki dönemin projelerini devam ettireceğine kendi projelerini hayata geçirme gayretleri maalesef bir kısır döngü oluşturarak yeniden başa dönmemizi sağlıyor.

Benim naçizane düşüncem en azından bundan sonrası için bu iş de sektörün paydaşlarıyla birlikte bir yol haritası çıkartılması ve bu maddelerin Anayasanın ilk dört maddesi gibi değişmez kurallar olarak kabul edilip Tarım bakanları değişse bile bu kuralların devamlılığı sağlanmalıdır.

Bu arada sektörün paydaşları derken Akademisyenleri, büyük işletmeleri, Genel Müdürleri, Bakanları, Patronları ve Et mafyasını kastetmiyorum elbette.

Başrolünde köylünün olduğu bir danışma kurulundan bahsediyorum, yoksa sadece sofrasında yediği etten ibaret saydığı bu sektörü kimse hak ettiği seviyeye getiremez.

Mesela küçük aile işletmelerini yeniden tesis ederek bu işe başlanıla bilinir.

Özellikle Köyün Hanımları ve Kızlarına pozitif ayrımcılık yaparak gerekirse bedelsiz olarak hayvanlar verilmeli ve bu konuda koşulsuz desteklenmeli diye düşünmekteyim.

Böylece hem Köylerin boşalmasının önüne geçmiş oluruz, hem de hayvansal üretime katkıda bulunmuş oluruz.

İlginizi çekebilir!  TÜSİAD Sen Kendi İşine Bak! Bu Millet Yusuf Tekin’i Sana Yedirmez!

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

haydar as

Haydar AS – 27 Nisan 2024

 

Eskiden köylerimizde hemen hemen her evin 3-5 büyükbaş veya küçükbaş hayvanı vardı.

Bu aileler aynı zamanda tarım ile uğraştıkları için köy merasının yanı sıra kendi tarımsal ürünlerinden arta kalan otlarla bu hayvanları beslerlerdi.

Dolayısıyla günümüzde yüksek bir girdi olan yem fiyatı diye bir kaygıları hiç olmazdı.

Bu aileler besledikleri hayvanların etinden, sütünden, yününden, gübresinden yararlanarak hem aile bütçesine katkıda bulunuyorlardı, hem de ülkenin hayvansal ürün talebini karşılıyorlardı.

O zamanlar hayvancılık büyük işletmelerin tekeline teslim edilmediği için işin içinde ne mafya vardı, ne de karteller oluşmuştu.

Herkes pazarda ürününü değerlendirip kazandığı parayla şehirlerde farklı ihtiyaçlarını temin ederek köyüne dönerdi.

Bugünkü duruma bakacak olursak maalesef köylülerimiz çeşitli sebeplerden dolayı hayvansal üretim yapmadığı gibi kendi ihtiyaçlarını bile şehirlerdeki kasap veya marketlerden temin etmeye çalışıyorlar.

Ülkemizin çeşitli bölgelerinde her yıl düzenlenen hayvancılık çalıştayları sonucu hazırlanan sayfa sayfa raporlara rağmen maalesef bu konu bir çözüme ulaşmadığı gibi gittikçe ciddi bir sorun olmaya devam ediyor.

Devletin bu konuda yapmış olduğu desteklerde yetersiz kaldığından köylüyü köyde tutma gayretleri boşa çıkmış oluyor.

Bugün şehirlerde 2 bin 500 lira yevmiye ile iş bulabilen bir inşaat işçisini köyüne geri gönderebilmek mümkün olmadığı gibi, bari henüz köyünden çıkmamış olanları orda tutmak için ciddi destekler ile onları mutlu edelim diye düşünmekteyim.

Çünkü bana göre et fiyatlarının yükselmesinde başrolde olan 3-5 işletmenin kartelini bozmak için tek çözüm köylüyü köyünde tutma projeleri olmalıdır.

Aynı zamanda büyük işletmelerin ithal GDO’lu yemlerle beslediği hayvanlar yerine köyde doğal ortamda beslenen hayvanların eti ile ihtiyacımızı karşılamış olacağız.

Elbette ki hayvan ithalatına karşı değilim, ama gümrükten 100 liraya giren bir ürünü soframda 700-800 lira gibi fiyatlarda tüketiyorsam bu iş de bir arıza var demektir.

İlginizi çekebilir!  Zulmü Alkışladılar, Zalimi Sevdiler

Bu konuda piyasayı dengeleme görevini yerine getirmeye çalışan Et ve Süt Kurumunun çabalarının yetersiz kaldığını gözlemlemekteyim. Fakat haksızlıkta etmek istemiyorum belki ESK olmasaydı Allah bilir ya! Altın fiyatıyla, et fiyatı yarışıyor olacaktı.

Özet olarak, farkındaysanız yıllardır yönetime gelen Tarım bakanlarımızın her biri kendine göre bir yol haritası belirleyerek iyi niyetle yola çıkarken bir bakıyorsunuz belli bir süre sonra projelerinde aksaklıklar meydana geliyor, elbette ki bu aksamaların nedeni olarak piyasaya yön veren Karteli görmek istemiyorum ama o zaman neden bu tıkanıklık diye de sormadan edemiyorum.

Bir başka sorun ise, bu alanda alınan kararlar bugünden yarına sonuç vermiyor. Konu hayvancılık olduğu için bugün almış olduğun kararın meyvelerini en az 4-5 yıl sonra alabilirken ve bizde de her gelen Bakan önceki dönemin projelerini devam ettireceğine kendi projelerini hayata geçirme gayretleri maalesef bir kısır döngü oluşturarak yeniden başa dönmemizi sağlıyor.

Benim naçizane düşüncem en azından bundan sonrası için bu iş de sektörün paydaşlarıyla birlikte bir yol haritası çıkartılması ve bu maddelerin Anayasanın ilk dört maddesi gibi değişmez kurallar olarak kabul edilip Tarım bakanları değişse bile bu kuralların devamlılığı sağlanmalıdır.

Bu arada sektörün paydaşları derken Akademisyenleri, büyük işletmeleri, Genel Müdürleri, Bakanları, Patronları ve Et mafyasını kastetmiyorum elbette.

Başrolünde köylünün olduğu bir danışma kurulundan bahsediyorum, yoksa sadece sofrasında yediği etten ibaret saydığı bu sektörü kimse hak ettiği seviyeye getiremez.

Mesela küçük aile işletmelerini yeniden tesis ederek bu işe başlanıla bilinir.

Özellikle Köyün Hanımları ve Kızlarına pozitif ayrımcılık yaparak gerekirse bedelsiz olarak hayvanlar verilmeli ve bu konuda koşulsuz desteklenmeli diye düşünmekteyim.

Böylece hem Köylerin boşalmasının önüne geçmiş oluruz, hem de hayvansal üretime katkıda bulunmuş oluruz.

İlginizi çekebilir!  Türk Kimliği Üzerine-41: Büyük Selçuklu’ya Tabi Devletler - Prof. Dr. Celalettin Yavuz

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.