Atatürk ve Türk Savunma Sanayii –  Prof.Dr. Celalettin Yavuz

Prof.Dr. Celalettin Yavuz Güvenlik Politikaları Uzmanı, 6 Ekim 2024

7 Ekim 2023 sabahı dünya, HAMAS’ın İzzeddin el-Kassam Tugayları “El-aksa Tufanı” adlı İsrail saldırısıyla çalkalandı. İsrail’in “aşılamaz!” denilen ünlü hava savunma sistemi “Demir Kubbe” delindi, HAMAS İsrail tarafına çok sayıda zayiat verdirdikten sonra 200 rehineyi de alarak geri çekildi.

Olayın ardından seferberlik ilan eden İsrail 300 bin yedeği askere çağırarak Gazze Şeridi’ne çullandı. Baskının ilk yıldönümünde kazananlar ve kaybedenler ele alındı.

HAMAS ve İsrail Çatışmasında Tarafların Kazanımları

Başlangıçta İsrail’in “caydırıcı” hava ve yurt savunma sistemlerinin, hatta istihbarat örgütü MOSSAD’ın açıklar verebileceği görüldü. Daha önce Filistin’in iki büyük grubundan Cumhurbaşkanı Abbas’ın yanındaki el-Fetih ile HAMAS arasındaki buzlar çözülür gibi oldu. Filistin’in haklı davasını savunan Arap ve Müslüman toplumlarında sevinç dalgaları yayıldı.

İsrail’in giderek artan şekilde adeta soykırımı andıran derecede Gazze Şeridi’ndeki şiddetli saldırılarının yoğunlaşmasıyla Müslümanlar dışında da tepkilere neden oldu. Güney Afrika Cumhuriyeti’nin Uluslararası Adalet Divanı (UHD)’nda İsrail aleyhine açtığı dava, birçok ülke tarafından destek gördü.

Gazze Şeridi’nde çoğu çocuk ve kadın binlerce masum insanın katli, Gazze’deki insanların su, gıda ve hijyen şartları yanında barınma, sağlık, eğitim, ibadet imkanlarından bile mahrum edilmesi, başlangıçta İsrail’e destek veren ABD ve Batılı ülkelerin kamuoylarında bile İsrail aleyhine hava estirdi.

Bu baskın öncesinde “İbrahim Anlaşmaları” ile Arap Ülkeleri-İsrail arasında sıkı bir işbirliğinin yol haritasına başlanarak, Filistin davasını epeydir unutan Arap ülkelerinin kerhen de olsa İsrail aleyhine dönmelerine sebebiyet verdi. ABD’de Demokrat yönetim ve Avrupa ülkeleri gibi Arap ülkeleri de Filistin için BM tarafından 1967’de alınan “İki devletli çözüm” ü hatırladılar.

7 Ekim baskınında rehinelerin alınmasıyla özellikle ABD ve Batı ülkeleri kamuoyları tarafından İsrail’in “mağdur” olduğu algısı yaratıldı. Bu algının peşinden İsrail’in sözde “meşru savunması” için aynı ülkelerden binlerce ton harp silah ve malzemesi transfer edildi.

İlginizi çekebilir!  Türk Kimliği Üzerine-50: Anadolu Selçuklularına Devam - Prof. Dr. Celalettin Yavuz

Giderek insanlıktan çıkan İsrail, mazlumdan zalime dönüşürken Gazze Şeridi’ni moloz yığınına çevirdi. HAMAS’ı tamamen yok edemese de Haniyye dahil pek çok HAMAS ileri gelenini katletti.

Ardından Lübnan’a sıçrayan çatışma sonucunda bölgede kendisine en büyük tehdit olan Hizbullah’ın gücünü büyük ölçüde yok etti, ayrıca lideri Nasrallah’ı da katletti. Bu iki ciddi tehdidi büyük ölçüde etkisizleştirdiği gibi, İran’ın da bölgedeki etkisini minimize etti. Kargaşadan istifadeyle Batı Şeria’da Filistinlilere ait arazilerde yeni yerleşim bölgeleri açtı.

Dikkatlerin Ortadoğu’ya çekildiği bu dönemde Rusya, Ukrayna krizinde rahatladı. Dalgalı ve yüksek seyreden petrol fiyatları sebebiyle petrol üreten ülkeler kazanırken, “suya sabuna dokunmadan” enerjisini ekonomik gelişmeye yönlendiren Çin de kazananlar kulübündeydi.

HAMAS-İsrail Çatışmasında Kaybedenler

Dünya Harbi’nin soykırıma uğramış halkına sahip İsrail, küresel çapta itibar kaybetti, hatta soykırım yapmakla suçlandı. Filistinlilere reva görülen İsrail vahşeti karşısında adeta seyirci kalan Arap ülkelerinin yöneticileri de iç cephede güç kaybettiler.

Ancak özellikle küresel çapta entelektüeller boyutunda “Batının insan hakları” ağırlıklı değerleri fos çıktı. ABD ve Batı ülkelerinin çoğunluğu itibar kaybına uğradı. Bölgede desteklediği HAMAS ve Hizbullah’ın olağanüstü güç kaybı, İran’a da kaybettirdi. Lübnan ve Arap Birliği de kayıplara karıştı.

7 Ekim 2023’te HAMAS’ın İsrail’e baskınıyla “onurlu” başkaldırı sonucunda Gazze Şeridi’nin moloz yığınına döndüğü, kaybolanlarla birlikte 50 bini aşkın insanın öldüğü, binlerce insanın yaralandığı ve sakat kaldığı, Batı Şeria’da da yüzlerce insanın katledilip tutuklandığı, en önemli liderlerinden Haniyye’nin katledildiği Filistin’i, “kazananlar” hanesine koyabilir miyiz?

Sonuç itibariyle, BM’nin işlevini yapamadığı bu olayda asıl kaybedenin insanlık olduğu daha açık görülebildi. Türkiye’nin kazananlar veya kaybedenler hanesinde olup olmadığının merak edildiğini biliyorum. Size göre Türkiye’nin attığı taş ürküttüğü kurbağaya değdi mi?

İlginizi çekebilir!  Temmuzda Emeklilere Refah Payı Üzerine

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.