Terörist Tövbe Eder mi? – Prof. Dr. Faruk Taşçı

Prof. Dr. Faruk TAŞÇI – 10 Temmuz 2024

 

Bir yanda iş bulmakta zorlanan gençler ve bu nedenle “genç işsizler” veya özelde “üniversiteli işsizler” kavramı, diğer yanda “şu kadar ücrete çalıştıracak işçi bulamıyoruz” diyen (özellikle sanayi ve tarım/hayvancılık sektöründeki) işverenler. Meselenin tam adı ise “yapısal işsizlik” sarmalı çünkü Türkiye özelinde mesleklerin toplumdaki karşılığı (alıcılığı / cazibesi) ile ilgili sorunlar var.

Mesleklerin Önemini Yeniden Düşünmek Gerekiyor

Halbuki Türkiye gibi halkının tamamına yakınının Müslüman olduğunu söylediği bir ülkede mesleklere yönelik algının en üst düzeyde olması beklenir. Zira İslam’da genel kabul gören anlayışa göre her bir mesleğin bir usta zinciri bulunur ve bu zincirin başlangıcı olan ustaya da “pîr” denilir. İlk meslek/sanat pîri de Hz. Adem’dir (as); daha sonra da her bir peygambere bir meslek/sanat öğretilmiş olup birçok mesleğin başlangıcı bir şekilde bir peygambere çıkıyor, bazı meslekler de sahabelere veya bazı İslâm büyüklerine dayanıyor.

Osmanlı döneminde mesleklerin manevi kökeni gayet iyi bilindiği için bizzat ahî (esnaf) birliklerinde buna göre bir sistem de geliştiriliyor. Ahî birliklerinin başındaki kişi olan ahî baba o mesleğin pîri yani (maddi ve manevi anlamda) en iyisi olarak kabul ediliyor; bu nedenle ahî babaya itaat yani temsil ettiği mesleğe ve mesleğin inceliklerine gönülden bağlı olup gereğini yapmak en önemli görev sayılıyor. Bu görev yerine getirilmezse “tekmil-i sanat” ile icazet (diploma) almak ve sonrasında dükkân açmak mümkün olmuyor; buna riayet edilmeden dükkân açmak mümkün değil, meslekten men cezası veriliyor. Meslekler o kadar ciddiye alınıyor yani.

Elbette mesele sadece manevi dayanak değil; meslekler aynı zamanda insanların temel (olmazsa olmaz), kolaylaştırıcı ve estetik ihtiyaçlarını gideren maddi yönlere de sahip. Örneğin, hayatta kalmak için gıda lazım, gıda için da tarım ürünlerinin üretimi ve satışı bağlamında belli mesleklerin olması şart. Örneğin hayatı kolaylaştırma adına bazı ürünlerin üretimi gerekiyor ve bunların sanayide karşılığı olan meslekler var, bunlar icra edilmek durumunda. Örnekleri artırmak mümkün ama temel mesele, mesleklerin öneminin (altın değerinde olduklarının) geniş toplumsal kesimler nezdinde tekrar kavranmasını/benimsenmesini sağlamak.

İlginizi çekebilir!  31 Mart Seçmenin Değil Seçilmişlerin "DARBESİDİR"

Mesleklerin Bitmesini Engellemenin Yolları ve Gençlerin İstihdamı

Türkiye’de eğitim sahasında son yıllarda mesleklerin canlanması adına belli çabaların olduğu görülüyor. 28 Şubat döneminin ürünü olarak hem fiilen işlevsiz kılınan hem de toplumun gözünde değersizleştirilen meslek okulları, son dönemlerdeki belli adımlarla yeniden güçlenmeye ve toplum tarafından (özellikle öğrenci velileri) anlamlı görülmeye başlanıyor.

Bu anlamlı hali daha da güçlendirme ve toplumda sahiplenme oranlarını artırma adına, öncelikle (resmi ve özel) tüm propaganda araçları ve türleri ile “ille de herkes üniversite okumak zorunda değil, ama herkes güzel bir meslek sahibi olabilir” anlayışını yaymak ile başlanabilir. Sonrasında da üniversite okumak istemeyen ama güzel meslekler icra etmek isteyen ve nihayetinde meslek okullarından mezun olan gençlerin icra edecekleri mesleklerinin ücretlerinin de “tatminkâr” olması gerekiyor. Bu nedenle emeğini arz eden meslek sahibinin (lisesi mezunu gençlerin) “çalıştıracak işçi bulamıyorum” diyen işverene karşı “ama yeterli ücret vermiyorsunuz ki” demesine imkân vermeyecek bir ücret seviyesi sunulmalı.

Böylece zamanla mesleklerin önemli olduğunu, Türkiye’nin geleceği açısından stratejik anlam taşıdığını, bu meslekleri icra edecek olan gençlerin Türkiye’nin geleceğini ihya edecek olan neferler olduklarını “yerleşik bir hale getirme”ye çalışırken son bir önemli hamle daha yapılabilir: Meslekleri kötüleyenlere (mevcut kanunlar dahilinde zaten mümkün olduğu üzere) ceza vermek! Çünkü “sen çoban bile olamazsın”, “seni tamirci bile yapmazlar” tarzında “aşağılayıcı” sözlerin varacağı son nokta, bu tarz mesleklerden toplumun ve özellikle gençlerin soğuması. Sonrasında da bu mesleklerin “göçmenlerin meslekleri” haline gelmesi kaçınılmaz. Yani ya mesleklere toplum olarak her ne olursa olsun topyekûn sahip çıkılmalı ya da toplum olarak bu meslekleri yapan göçmenlere razı olunmak zorunda kalınır!

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.