maymun çiçeği detayları

Ferhat ÜNLÜ – 31 Ocak 2024

 

Türkiye Cumhuriyeti’nin istihbarat teşkilatını 13 yıl süreyle yöneten Hakan Fidan, Dışişleri Bakanlığı görevinde yedinci ayına bitirmek üzere. Dünyada son altı, yedi ayda çok önemli gelişmeler yaşandı.

Bugünkü yazıda Hakan Fidan’ın MİT Başkanlığı döneminde yoğun biçimde kullandığı diplomasiyi (Zaten istihbarat ve diplomasi Rönesans döneminden beri sık etkileşimli iki disiplindir), bakanlık sürecinde nasıl yürüttüğüne bakacağız. Elbette bölgemiz ve dünyadaki güncel gelişmeleri nazara alarak…

En sonda söylenecek olanı peşin peşin söyleyeyim: Hakan Fidan, bir Anglosakson ve Pasifik uzmanı olarak Dışişleri Bakanlığı sürecinde en çok Amerika Birleşik Devletleri ve Birleşik Krallık’ın klasik politik paradigmalarıyla ilgili diplomasi yürüttü.

 

BİZİ EN İYİ İNGİLİZLER TANIR

İngilizler, Türkiye’yi ve Hakan Fidan’ı iyi tanırlar. İngilizlerin en az bir şeyi bilmek kadar önemsedikleri şey, kimin neyi bildiğini bilmektir. Misal Hakan Fidan’ın İngiliz meslektaşı (şimdilerde Beşiktaşlı ve ‘Türkçesi iyi olduğu için göğsümüzü kabartan’ Richard Moore), elbette Fidan’ın entelektüel yönünü bilen biri. Hakan Fidan’ın özellikle yeni çıkan kitapları önemsediğini ve fırsatını bulunca çıkan kitapları İngilizcesinden okuduğunu da biliyor. Hatta James Bond’u vaktiyle oynayan Roger Moore’un soy adaşı Richard Moore, Fidan’a çok kitap hediye etmişliği de vaki.

İngilizlerin bizi, Türkleri, Amerikalılara göre tarihsel açıdan daha derinden tanıyan bir millet olarak Orta Doğu’daki bölgesel stratejilerimizde pek karşımıza çıkmadıklarını söyleyebiliriz.

Buna şöyle bir emsal vereyim: İngiltere, Kuzey Irak Süleymaniye’deki Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin (KYB), yerine göre ABD’ye, yerine göre de İran’a müzahir taktiklerinden duyduğumuz rahatsızlığı bile bile KYB’ye destek vermez. Ama Amerikalılar bunu yapıyor. Suriye’de PYD’de destek vermeleri zaten bütün ilişkileri alt üst ediyor.

Aslında Hakan Fidan’ın Dışişleri Bakanlığı’ndaki yaklaşık yedi ayının özetini çıkarmak için Batı ve Doğu eksenli iki farklı başlıkta inceleme yürütmek lazım.  Türkiye, zaten uzun yıllardır dış politikada alanında iddialı bir ülke, ama bölgesel, yerine göre küresel güç denklemlerinde yer aldığımızı da söyleyebiliriz. Ne var ki dünya iyiye gitmiyor, bu yüzden Fidan ve ekibi çok yönlü bir dış politik stratejiyle hareket etmek durumunda.

İlginizi çekebilir!  Terörün Söndürülmesi ve PKK – Prof. Dr. Celalettin Yavuz

Bakanlığa geldiğinden beri Fidan; Batılı, Orta Doğulu ve Uzak Doğulu mevkidaşları ile sürekli mesai içinde. Seksen Günde Devri Âlem emsali, 2023’te 72 farklı ülkeden mevkidaşlarıyla toplam 136 görüşme yaptı. Dünyayı birkaç kere dolaşacak kadar yol kat etti.

 

FİDAN’IN MAVERAÜNNEHİR POLİTİKASI

‘Ata toprağı’ Maveraünnehir, Hakan Fidan’ın Dışişleri Bakanlığı döneminde dış politikada daha öncelikli bir yere dönüştü. Çünkü Fidan, Maveraünnehir’e çok önem veriyor. Batı’da “Biz Attila’nın torunlarıyız” diyen bir politik öndere sahip Macaristan’a da gitti.

Milli İstihbarat Teşkilatı ve MİT’ten önce Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı (TİKA) süreci, Hakan Fidan’a bir Maveraünnehir tecrübesi kazandırdı. Maveraünnehir bölgesini iyi biliyor. Orada, Özbekistan Fergana’da mesela araba ile seyahatleri var. Kendi kullanıyor hatta bu tür durumlarda.

 

KÖKLÜ ULUS DEVLETLER BİRBİRİNE MUHTAÇ

Fidan, Uzak Doğu’dan Çin Dışişleri Bakanı ile görüşmeler gerçekleştirdi. Malezyalı mevkidaşı ile görüştü, Güney Kore Dışişleri Bakanı’nı ağırladı.

Batı dünyasına değerlerimize saldırmayın mesajını sık sık verdi, veriyor.

İsveç’teki Kur’an-ı Kerim provokasyonları sonrasında “Kitap yakmadan sonrasını biliyoruz” dedi. Hem Orta Çağ’ı, hem de Nazi Almanyası’nı kast ediyor.

Orta Doğu ve İslam dünyasıyla ilgili de aktif bir dış politika izledi Fidan. Gazze konusunda Türkiye’nin hassasiyetlerini dünyaya duyurmak için gerekeni yaptı. İslam dünyasına da eleştiri yöneltti: ‘Diplomaside daha örgütlü olun’ mesajı verdi. “Şöyle bir silkelenin, diplomatik anlamda daha örgütlü ve güçlü olmalısınız” minvalinde açıklamaları oldu.

Fidan, ayrıca ulus devletlere küresel sistemdeki güvenlik açıklarını da hatırlattı.

Yeri geldikçe söylüyorum: Ulus devletlerin -en azından bekasını korumak isteyen millet bilincine sahip köklü ulus devletlerin- küresel güçlere karşı işbirliği yapmaları gerekiyor. Bunun aksi senaryoda önümüzdeki 50 yıl, hatta 25 yıl için iyimser tahminler yapmakta zorlanır hale geleceğiz. O yüzden her şeye hazırlıklı olmalıyız.

İlginizi çekebilir!  Öfkenin Gör Dediği

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.