Ferhat ÜNLÜ – 29 Kasım 2023
1980’lerin ‘Skinoski Sama’sından, Quentin Tarantino’nun yeniden dirilttiği ‘Hattori Hanzo’ya kadar bütün Samurayların (ki bana göre Doğu’nun şövalyeleridir) en büyük savaş ilkesi ‘şerefli’ biçimde mücadele etmektir. Hiçbir Samuray’ı bireysel açıdan terör, kalleşlik gibi kavramlar ve onların yöntemleriyle bir araya getiremeyiz.
Ama Japonlar da zamanın ruhunun dayattığı dejenerasyondan nasibini almış görünüyor. Yalnızca; Türkiye’nin 1984, hatta 1978’den beri mücadele ettiği PKK’yı terör örgütü listesinden çıkardıkları için değil, genel olarak yozlaşmaya hizmet eden bir stratejiyle hareket ettikleri için…
Japonya iç istihbarat servisi olan Kamu Güvenliği İstihbarat Teşkilatı (PSIA) resmi internet sitesinde yer alan ‘terör örgütleri’ listesinden PKK’yı çıkardı, bu yazının yazılma vesilesi bu. PSIA’nın yayınladığı güncel listede El Kaide ve IŞİD gibi birçok örgüt yer alırken, PKK’nın yer almadığı görüldü. PSIA, Hamas ve Taliban’ı da listeden çıkardı.
Samurayların torunları, terör gibi aciz bir silahtan medet umdukları için değil, meşruiyet için PKK’yı bu listeden çıkardılar. Neymiş o meşruiyet… ‘Hamas ve Taliban’ı listeden çıkarırsak Batı’nın tepkisini çekeriz, bari Batı’nın kendi terör listesine Türkiye’nin ısrarıyla dahil edilmiş PKK’yı da çıkaralım da dengeyi sağlayalım’ hesabı… Ne yapacaksanız işte, Samurayların kendine göre bir hesabı var.
Bu yazıda World of Türkiye okurlarına Japon gizli servisini, yani PSIA’yı (Public Security Intelligence Agency) biraz anlatacağım. Kamu Güvenliği İstihbarat Teşkilatı olarak çevirebiliriz. 21 Temmuz 1951 tarihinde, Hiroşima ve Nagazaki’ye atom bombaları atıldıktan, yani İkinci Dünya Savaşı’ndan altı yıl sonra kurulmuş bir teşkilat. Karargâhı Tokyo Chiyoda’da. Bu servis, iç istihbarat teşkilatı olarak faaliyet gösteriyor, ama dışarıda da etkin.
JAPON İSTİHBARATININ ‘ADALET’ ANLAYIŞI
Teşkilatın Adalet Bakanlığı tarafından yönetilen, yönlendirilen bir teşkilat olması önemli. Her ne kadar adalet ile istihbaratın doğası farklı olsa da Japonlar, meşreplerine uygun biçimde istihbaratı adalete bağlamışlar.
Bu servisin faaliyetleri ve yürüttüğü soruşturmalar Japon devletince sağlam denetleniyor. Soruşturma dosyaları Public Security Examination Commission’a (PSEC) (Kamu Güvenliği İnceleme Komisyonu) geliyor. Soruşturmaların sağlıklı yürütülüp yürütülmediğini anlamak için burada ayrıntılı bir soruşturma yapılıyor. PSIA, işgal yıllarında Müttefiklerin kurduğu SIB adlı geçici teşkilatın görevlerini değil de, yetkilerini almış bir kuruluş.
2003 senesinde; ABD, Kanada, Rusya, Kazakistan ve AB ülkeleri tarafından terör örgütü kabul edilen 1984’te kurulmuş Aum Şinrikyo adlı dini örgüt içinde PSIA’nın bir köstebeği olduğu açıklandı. Köstebeğin adı, Kazuma Kitagawa idi. Kadın, faş olunca Kuzey Kore’ye mültecilik başvurusunda bulundu.
9 Nisan 2023’te ekonomik güvenlik ve hassas teknolojinin korunması amacıyla PSIA içinde yeni bir birim kuruldu. Siber güvenlik de çalışan bir yeni birim…
Japon Adalet Bakanlığı son dönemde Kuzey Kore istihbaratının faaliyetleriyle ilgili çalışmalar için 270 milyon Yen ek ödenek ayırdı. Bu arada Japon Yeni, Türk lirasının beşte biri değerinde. Yen’in Dolar karşısında değersiz olması tercih ediliyor, ihracatta avantaj sağlayacağı gerekçesiyle… Bu yüzden Yen, bir currency, yani para birimi olarak sonlarda yer alıyor.
CIA VE MOSSAD’LA ARALARI İYİ
Japon gizli servisi PSIA’ın CIA, FBI, Mossad ve RAW (Hindistan gizli servisi) ile bağları var. Son olarak Japon istihbaratı üzerine yazılmış kitaplardan bazılarına bakalım. Brad Williams tarafından kaleme alınmış Japanese Foreing Intellegince ve Grand Strategy (Japon İstihbaratı ve Büyük Stratejisi), Richard Samuels tarafından yazılan Special Duty/A History of the Japanese Intelligence Community (Özel Görev, Japon İstihbarat Topluluğunun Tarihi) ve
Ken Kontani adlı yazarın kaleme aldığı Japanese Intelligence in World War II (İkinci Dünya Savaşı’nda Japon İstihbaratı) adlı kitaplar, bu alanda öne çıkan kitaplar. Japon istihbaratıyla ilgili yabancı kaynak çok. Türkçe’ye çevrilmelerinde fayda var. Kronik Kitap, bu işleri iyi kotarıyor, Polat Safi’nin maestroluğunda PSIA’dan başlayarak doğu servislerine ilişkin kitapları da bir gözden geçirebilirler, henüz bakmadılarsa…
Bu yazı vesilesiyle son paragrafta PKK’yı terör örgütü olarak tanımayan ülkeleri de bir hatırlayalım: Rusya, Çin, Hindistan, İsviçre, Mısır, İsrail, Tunus, Suudi Arabistan, Ukrayna ve Birleşik Arap Emirlikleri.
Ne garip bir paradoks değil, ABD’den ve AB ülkelerinden başlayarak PKK’nın terör örgütü olduğunu kabul ettirdiğimiz ‘Batı muhiti’ var, sadece lafta tanıyorlar ve örgüte her türlü desteği veriyorlar. Bir de ‘Doğu muhiti’ var; onlar doğrudan destek vermiyor, ama terör örgütü listesine de almıyor. Her halde bu da dünyanın ortasında konumlanmış olmamızdan kaynaklanan bir başka paradoks.