Ferhat ÜNLÜ – 23 Kasım 2023
Gelmiş geçmiş en iyi istihbarat filmlerinden biri olmasa da, bütün zamanların en iyi intikam suikastı filmlerinden biri olarak nitelendirilebilecek Münih filminde İsrail istihbaratının para ile ilişkisini özetleyen bir sahne vardır. Suikast timi sahaya gönderilirken Mossad’ın mali işler sorumlusu, timin başındaki ‘case officer’a, yani saha operasyon sorumlusuna “Faturaları istiyorum” der. Mali işler sorumlusu, henüz çiçeği burnunda bir devlet olan İsrail’in sağa sola saçacak parası olmadığı mesajını verir böylelikle.
İsrail istihbaratının en önemli parçası olan Mossad, İsrail’in kuruluşundan yalnızca bir yıl sonra, 1949 senesinde ihdas edildi. Ve kuruluşundan çok değil, on yıl sonra iki bin küsur yıllık devlet geleneği olan bir ülkenin, bizim ülkemizin, Türkiye Cumhuriyeti’nin istihbarat teşkilatına eğitim verdi. Bu, o dönemin şartları göz önüne alındığında bile asla kabul edilebilecek bir şey değildir.
MOSSAD, MİT’İN ATASINA İSTİHBARAT EĞİTİMİ VERDİ
Mossad, 1958 yılından itibaren Milli İstihbarat Teşkilatı’nın atası MEH’e (Milli Emniyet Hizmeti Riyâseti) istihbarat eğitimi verdi. Bu eğitim süreciyle başlayan bir tür istihbari bağımlılık ilişkisi; 1990’lı yılların sonu değil, 2000’lerin başı bile değil, ancak 2010’dan sonra sona erdirilebildi.
Mossad çok değil, bundan iki yıl önce ülkemizde Filistin ve Suriye uyruklu bazı kişileri parayla devşirip Türkiye’de istihbarat toplamaya çalışıyordu. Bunun sebebi 1990 ve 2000’li yılların başında sonuna kadar kullanabildikleri istihbari işbirliği ayrıcalığını kaybetmiş olmalarıdır.
Peki, bu işbirliği ne zaman, nasıl başlamıştı? İşte bu sorunun cevabını İsrail istihbaratı üzerine yazılmış kitapların en kapsamlılardan biri, hatta en kapsamlısı olan Ian Black ve Benny Morris imzalı İsrail’in Gizli Savaşları adlı kitaptan öğreneceğiz. O yüzden şimdi alıntılayacağım iki uzun paragraf önemli:
“Türkiye bir NATO üyesi ve ABD yardımı alan bir ülke olmasına karşın çevre üçgenini tamamlıyordu ve İran ile Etiyopya kadar açık değildi. O dönemde Roma Büyükelçisi olan Eliahu Sasson, Eylül 1957’den itibaren Türk Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ile düzenli olarak görüşmeye başladı. Washington’dan dönen ve Golda Meir’e özel danışman olarak Reuven Şiloah bu temaslarda önemli rol oynadı. Orta Doğu’nun başka bölgelerindeki olaylar da İsrail’e yardımcı oldu. Lübnan’daki iç savaş, Amerikan deniz piyadeleri çıkarması, temmuzda Irak monarşisinin devrilmesi ve Ürdün’de Haşimi rejimini çökertme girişimi gibi olaylarda hep Nasır’ın yıkıcı operasyonlarının izi vardı.
Mısır Cumhurbaşkanı, Şam’a gidip Bağdat’taki devrim rejimine desteğini açıklayınca Türkler, İsrail ile ilişkiler konusunda tereddütlerinden kurtuldular.
Ben Gurion, çevre ülkeler planı konusunda Amerikan desteğinin ifade edilmesini bekledikten sonra ağustos sonunda Türkiye Başbakanı Adnan Menderes ile görüşmek için gizlice Ankara’ya gitti. Gündemde siyasi, ekonomik ve askeri işbirliği konuları vardı ve iki ülke arasında istihbarat alışverişi anlaşması da yapıldı. CIA’in İsrail hakkındaki bir raporuna göre Mossad, Türk Milli İstihbarat Teşkilatı ve İran SAVAK’ı ile üçlü bir anlaşma yaptı. Üçlü anlaşmaya göre Mossad, Türkiye ve başka bölgelerdeki Sovyetlerin faaliyetlerini izleyecek ve bunun karşılığında Suriye kanadı özel olmak üzere, BAC (Birleşik Arap Cumhuriyeti) hakkında bilgi alacaktı. İsrail, SAVAK’a olduğu gibi, MİT’te karşı-istihbarat konularında eğitim ve danışmanlık hizmeti verecekti.”
‘MOSSAD’IN DEDESİNİ’ İNGİLİZLER KURDU
Kitapta imzası bulunan her iki yazar da ‘İsrail müesses nizamı’nın kendileri hakkında yazma salahiyeti verdiği kişiler. O yüzden İsrail lehine Türkiye-İsrail istihbari paktının miladını 1957 olarak alıyoruz. Daha evvelinde İsrail’in, hatta İsrail’in kuruluşundan önce Yahudilerin istihbari anlamda işbirliği yaptığı tek millet İngilizler idi.
Şöyle ki; İsrail’in kurulmasından önce Mossad’ın atası sayılabilecek bir istihbarat örgütü İngilizler tarafından Haganah adıyla 1920 yılında kuruldu. İbranice’de savunma anlamına gelen Haganah, 1947 yılına kadar Yahudi yerleşimlerini savunmak amacıyla faaliyet gösteren bir paramiliter örgüttü. Ancak İngiliz-Yahudi işbirliği deyince ilk akla gelen istihbarat teşkilatı Haganah değil de NİLİ’dir. Ki NİLİ’yi daha önce bu köşede yazdık, World of Türkiye okurları NİLİ’ye ana hatlarıyla vakıf.
İsrail’in dış istihbarat teşkilatı Mossad’ın, iç istihbarat servisi Şin Bet’ten önce kurulmuş olması da önemli. Bahse konu kitapta bu süreç de şöyle anlatılıyor:
“Hitler’in şansölye seçilmesinden sonra kitleler halinde gelen Yahudi göçüyle Siyonistlerin toprak alımları hızlanmış ama sözlü protestolara rağmen yeterli bir Arap direnişi olmamıştı. Bunun üzerine Yahudiler Yafa bölgesinden başlayarak vadedilmiş topraklara yerleşmeye başladı.”
Şin Bet, İsrail Güvenlik Servisi adıyla 30 Haziran 1948’de kuruldu. Elbette David Ben Gurion’ın talimatıyla… David Ben-Gurion demişken… Gurion, İsrail’in kurucusu ve ilk başbakanı. 16 Ekim 1886 doğumlu, 1 Aralık 1973’te de öldü. Slav bölgesinde (Polonya’da) doğup büyüdüğü için cevval bir sosyalist, Nazi soykırımından da önce anti-semitist muamelelere maruz kaldığı için de
-gerçi bu da haklı gerekçe değil ama- Siyonist oldu.
İsrail’in dış istihbarat teşkilatından önce iç istihbarat servisini kurmuş olması dikkate şayandır. Gerçi aralarında yalnızca bir yıl var, ama David Ben Gurion önceliği Yafa’dan başlayarak Yahudilerin yerleştiği toprakları korumaya vermişti. Ve Şin Bet, asıl önemli kontr-espiyonaj operasyonlarını kurulduktan on yıl kadar sonra yapmaya başladı.
WIKIPEDIA’DA HER OKUDUĞUNUZA İNANMAYIN!
Mossad’ın kısa tarihine baktığınızda dünyada en fazla suikast yapan istihbarat örgütlerinden biri olduğunu görürsünüz, bunu dile getirirsek de mübalağa etmiş olmayız. Bunların Kidon timinin eski önemli üyelerinden Rafi Eitan’ın Nazilere yönelik operasyonları, Kara Eylül Örgütü militanlarının öldürülmesi gibi suikast operasyonları çoktur. Çünkü Mossad, Nazi subaylarının avlandığı yıllardan beri bu tür ihtiyaçlara binaen öyle bir evrim geçirmiştir.
Suikast dışında operasyon yaptıkları da vaki tabii. Ama nadirattandır. Musa operasyonu bunlardan biri. 1984’te Mossad, Etiyopya’daki Bene Israel Yahudilerinin, Etiyopya ve Sudan arasında, açlık çektikleri fakir bir bölgeden, İsrail’e tahliyesi için Musa Operasyonu adlı bir operasyona katkı sağladı.
İsrail’in Kidon adlı suikast timleri haricinde bir de Sayanimler var ki, onlar da dünyanın değişik ülkelerinde yaşayan sivil Yahudilerden ihtiyaç halinde Mossad’a bilgi verenleri anlatmak için kullanılıyor.
Ama belli ki en azından Türkiye’deki bu Sayanim kadrosundan istedikleri gibi yararlanamıyorlar. Bu da ülkemizdeki Filistin ve Suriye uyruklu öğrencileri devşirdikleri bir istihbarat hücresi kurmalarından belli. Hâlbuki Mossad, bir süre önce Türkiye’de operasyon yapmayacağına dair Milli İstihbarat Teşkilatı’na güvence vermişti. Ne var ki İsrailliler bu anlaşmaya, gizli protokole (Akla hemen ünlü casusluk romanları yazarı Frederick Forsyth’ın Dördüncü Protokol adlı romanı akla geliyor) uygun davranmadılar.
Çalışma arkadaşım Abdurrahman Şimşek’in Sabah Gazetesi’ndeki özel haberinden anlıyoruz ki, Mossad son olarak Demir Kubbe’yi çökerten bir Filistinli ‘hacker’ın peşine düştü. Türkiye’de ona yönelik bir operasyon yapamayacağı için onu yurt dışına çıkarmaya çalıştı, sonunda da başardı. Ve bu hacker Malezya’ya gidince onu kaçırdı, ama Malezya’dan çıkaramadı. Çünkü MİT, Malezya makamlarıyla irtibata geçerek ‘hacker’ı, 1991 doğumlu Omar Z. M. A.’yı Mossad’ın elinden kurtardı.
Bu üç sayfalık tarihçeden de anlayabileceğiz gibi suikast dışındaki operasyonlar da o kadar da mahir değiller. Hele öyle Wikipedia’da yazıldığı gibi CIA’den sonra Batı dünyasının en büyük ikinci ajansı hiç değiller. Ajans yazmışlar Türkçe Wikipedia’da, agency ajans diye çevrilmez, servis ya da teşkilat diye çevrilir. Türkçe Wikipedia bu anlamda yerlerde sürünüyor.
Hem bu ikinci büyük ajans olma iddiası, Mossad’ın dünya kamuoyunu inandırdığı bir şehir efsanesidir. İsrail istihbaratının tarihçesini araştırdığınızda böylesi çok şehir efsanesi ürettiklerini sık sık müşahede edersiniz. İnternette, Wikipedia’da her okuduğunuza inanmayın!