Fatih ÜNLÜ 21 Kasım 2023
İslamofobi – İslam karşıtlığı ne yazık ki özellikle son 30 yılın çok ciddi bir sorunu. İslamofobik eylemlerde son dönemde de ilave bir artış gözleniyor. ABD’de Filistin asıllı 6 yaşındaki sabi Wadea El-Fayoume’nin 26 bıçak darbesiyle hunharca öldürülmesini hatırlayalım.
Bu artışın 7 Ekim sonrası yapılan Hamas’ın 40 bebeğin kafasını kestiği gibi asılsız ve manipülatif haberlerle de yakından bir ilgisi var. Bu konuya yazı dizimizin son bölümünde değinmeye çalışacağız.
Bu İslamofobik eylemlerdeki artışın nedenleri ve İslam’a yönelik önyargılar üzerinde en çok bizim düşünmemiz ve çareler üretip önlem almamız gerekiyor. Çünkü İslam bizim gözbebeğimizdir. Ona gelen zarar bize gelir.
Aslında Bir olan Allah’a kulluğu, güzel ahlakı, dürüstlüğü ve iyiliği emretmesiyle İslam dünyanın da gözbebeğidir, umududur ve kurtuluş vesilesidir. Bu hakikat, İslam karşıtı ortamlarda elbette hemen anlaşılamaz ancak bilenler bilir. Yaşamak ve anlatmak ise bize düşer.
Bu yazı dizisinde çok kısa bir tarihi perspektiften sonra İslamofobi’nin özellikle son 30 yıldaki artışını ve son dönemdeki gelişmeleri ele almaya çalışacağız. Yazı dizimiz bu çok çok önemli konuda dosya gibi değil de bir hatırlatma mahiyetinde olacak.
İslamofobi kelime anlamı olarak İslam korkusu demek. İslam karşıtlığı ve İslam düşmanlığı anlamlarını da içeriyor. İslamofobi içerik olarak çok eski ama “isim” olarak yeni bir kavram. İlk defa 20. yüzyılın başlarında Fransızca kaynaklarda kullanılmış, 1990’lardan sonra da İngilizce’de ve diğer dillerde yaygın olarak kullanılmaya başlanmış.
Malum, Hz. Adem aleyhisselamdan Hz. Muhammed aleyhisselama kadar bütün peygamberler Bir olan Allah’a kulluğu, İslam’ı vaaz ve tebliğ etmişlerdir. Tüm peygamberler de tebliğlerinde en büyük düşmanlıklara maruz kalmışlardır.
Bu anlamda, İslamofobi mana ve muhteva itibarıyla insanlık tarihi kadar eskidir diyebiliriz. Bu çerçevede, azim peygamberlere en şiddetli düşmanlığı yapan Nemrut, Firavun, Ebu Cehil ve Ebu Leheb gibi isimler de İslam karşıtlığının ve düşmanlığının yeni tabiriyle İslamofobi’nin en dehşetli örnekleri olarak sayılabilir.
Hz. Muhammed aleyhisselamın son peygamber olarak gelmesinden sonra da İslam’a muhalif eğilimler ve söylemler daha çok Dini karşıtlık ve son peygamberi kabul etmeme tavrı üzerinden devam etmiştir. Ve özellikle Haçlı seferleri gibi zamanlarda, taraftarları harekete geçirme ve safları sıkılaştırma gibi gayelerle çok yoğunlaştırılmıştır.
İslam’ın parlak dönemlerinde ve İslam aleminin eriştiği seviye çeşitli vesilelerle daha yakından tanındıkça da İslam karşıtlığının yerini İslam hayranlığına bıraktığı çokça görülmüştür.
Son iki yüz yıllık dönemde ise İslam aleminin yavaş yavaş zayıflamasıyla İslam’ın bizzat İslam dünyasındaki yönlendirici gücü dahi giderek azalmaya başlamıştır. Bazı çevreler İslam’dan uzaklaşmayla vuku bulan bu zayıflıktan çıkışı, İslam’dan daha da uzaklaşmakta ve Batı’ya yaklaşmakta bulmuşlar ama bu yaklaşım tabiatıyla sonuçsuz kalmış, bilakis çöküşü hızlandırmıştır. Neticede, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra yoğunlaşmak üzere İslam aleminin neredeyse tamamı müstevlilerce işgal edilmiştir.
Günümüze gelirsek, şimdi de İslamofobi ve İslam hakkındaki yanlış bilgiler ve iftiralar sadece Batı’da değil Myanmar’da, Hindistan’da, Çin’de ve diğer bazı coğrafyalarda ve hatta bazen İslam ülkelerinde bile Müslümanların başına çok dertler açan bir tehdide dönüşmüştür. İslamafobik düşünceler ve önyargılar son dönemde insanlarla İslam arasındaki en ciddi engeli oluşturmaktadır.
Bu soruna çare bulmak için ilkin Müslümanlar olarak bizim harekete geçmemiz gerekiyor. İslamofobi’nin kaynaklarını, sosyolojik, psikolojik ve diğer tüm sebeplerini, süreçte eğitimin, medyanın, sosyal medyanın rolünü vs. araştırmamız… Ve Kuran-ı Kerim ve Peygamberimizle (s.a.v.) ilgili tarihte atılan ve günümüzde de kullanılan iftiralar ile cevaplarını bütün yönleriyle çok iyi çalışmamız icap ediyor.
Sonra da insanlarla İslam arasına gerilen bu büyük duvarı izale etmek için gerekli adımları belirleyip sistematik bir şekilde hareket etmemiz ve “kavli leyyin” ile, yumuşak söz ve ikna ile Dinimizin aslını anlatmamız gerekiyor…
İşin doğrusu, İslamofobi kendi halinde gelişen bir süreç değil. Çoğu zaman egemen çevrelerce provoke edilen bir durum. Karşımızda, gerektiğinde sahte düşmanlarını da kendisi üretebilen, bunları da ustalıkla tepe tepe kullanabilen ve tarihteki fitnelerden, oryantalizmin çoğu çarpıtılmış bulgularından, medya gücünden vs. ustaca yararlanan çok etkili ve organize bir akıl var. Ama hak ve hakikat daima yücedir, biraz gayretle yüceliğini apaçık gösterir.
İslamofobi’nin önyargılı düşünce tarzından, menfi tesir ve izdüşümlerinden hem İslam ülkeleri -özellikle de zamanında İslam’ın bayraktarlığını yapmış Türkiye gibi ülkeler- hem de bireyler ve kurumlar nasiplerini alıyorlar. İslamofobi’yle mücadele için devletlerin de, kurumların ve bireylerin de yapabileceği birçok iş var kuşkusuz.
Bu çerçevede, “İslamofobi’nin en büyük çaresi ve panzehiri İslam’ı samimiyetle yaşayan Müslümanlardır.” diyebiliriz. Peygamber Efendimizin tavsiye buyurduğu üzere, ellerinden, dillerinden insanların emniyette olduğu dürüst insanlar ve onların yönettiği etkin kurumlar hem toplumlara en güzel örnek olurlar hem de İslamobofi dahil birçok önyargının yıkılmasına katkı sağlarlar.
İslamofobi’nin son 30 yıllık artışına değineceğimiz bir sonraki yazımızda görüşmek üzere. Hepinize hayırlı, sağlıklı ve huzurlu günler diliyoruz.