65 kez görüntülendi.
fatih ünlü kpk

Fatih ÜNLÜ – 23 Ocak 2025

 

“Banka soymak amatör işidir. Gerçek profesyoneller banka kurarlar.”

demiş Bertold Brecth.

Bu sözün İngilizcesi de şöyle:

“Bank robbery is an initiative of amateurs. True professionals establish a bank.”

Bertold Brecth’in bu sözü hangi saiklerle söylediğini araştırmaya vaktim olmadı doğrusu. Araştırsam da bir iz bulabilir miydim bilemiyorum ama bu sözün Batıda bankacılık sistemine yönelik öz ve en keskin eleştiriler arasında yer aldığı rahatlıkla söylenebilir.

Bankacılık ve benzeri sistemlerin çok uzun bir geçmişi var. Binlerce yıl öncesinden Mezopotamya’da ve başka bölgelerde borç alınıp verildiği biliniyor. Herhalde süreç paranın icat olduğu zamanlara kadar gidiyordur. Bunun öncesinde de takas örnekleri vardır.

Ama günümüzdeki fonksiyonlarıyla bankaların ve kredi mekanizmalarının bu kadar yaygınlaşması çok yakın zamanlara ait bir gelişme.

Parayı elinde tutan ve fertlerin, şirketlerin, girişimcilerin ve hükumetlerin dönem dönem paraya olan yoğun ihtiyaçlarını bilen gruplar faizle borç verme işini tam kurumsallaştırıp bütün dünyaya yaymışlar.

Parayı hanelerde saklamanın riskleri ve insanların ellerindeki paraları güvenli bir ortamda tutma ve enflasyonist ortamlarda değerlendirme eğilimleri de Bankaların hızla yaygınlaşmasında ciddi bir rol oynamış.

Ve neticede, öyle bir Bankacılık sistemi kurulmuş ki “kazanması” her zaman garanti gibi. Çoğu zaman gibi kelimesi de fazla aslında. Öyle.

Maddi âlemde, kazanması her zaman garanti olan başka bir alan, başka bir sektör herhalde yoktur. Diyelim, gıda temel bir ihtiyaç alanıdır, gıdanın hızla alım satımı da mümkündür. Ama o işte bile bir sebeple zarar edebilirsiniz.

Ama faizli kredide, bankacılıkta kredi veren payını hep alıyor, alamadığı istisnai durumlarda da aldığı teminatlar var. Olağanüstü bir sebeple, orada da sıkıntı yaşanırsa, kredi sigortası mekanizmaları veya kamunun desteği vs. var.

Gizli Ortak

Sonuçta, bankacılık ve finans sektörü iyi günlerde de, kötü günlerde de -az veya çok- hep kâr ediyor ve tüm sektörlerde gizli ve çok büyük bir ortağa dönüşüyor.

Malum, finansmanı kullanan girişimci bir risk alıyor ve işi bitirinceye kadar belki birkaç yıl yaşlanacak kadar veya “alnının damarı çatlayacak” kadar yıpranıyor. Ama neticede o girişimci kâr da etse zarar da etse, kazanması garanti olan bu gizli ve adı konulmamış ortağına bir bedel ödemek durumunda.

Müteahhitler büyük işler yapıyor, evler, siteler inşa ediyor, KOBİ’ler üretiyor, tüccar, esnaf, ihracatçı ticaret yapıyor, fabrikatör iş kuruyor, yeni girişimciler finansman kullanarak -bir umut- türlü türlü işlere girişiyor…

İlginizi çekebilir!  Tarzan Zorda

Şahsi düzeyde de konut gibi önemli kalemler ücretlere göre o kadar pahalı ki kredi olmazsa insanlar kolayından bir ev satın alamıyorlar. Yıllar sonra eve dönüşür ümidiyle bir arsa alınacaksa bile bir meblağa ihtiyaç var. Veya eğitimin pahalı olduğu ülkelerde kredisiz iyi bir üniversite eğitimi bile borçsuz zor. Tüm dünyada bunlar gibi sayısız faaliyet yürütülüyor ve bunlarda da çoğu zaman faizle kredi kullanılıyor.

Tüm bu faaliyetlerin de asıl kazananı belli: Bankacılık sektörü – finansmanı sağlayanlar. Garantiyi alma sürecinde bir hata yapmadıysa veya risk biriktirmediyse, bu kesim her sektörün kârına ortak oluyor.

Ekonomik krizler, enflasyonist ortam vs. bankacılığı da etkiliyor şüphesiz ama sektör zamanla kendisini garanti altına alacak birçok mekanizma geliştirdiği için krizleri nispeten rahat aşabiliyor. Bir zamanların Demirbank’ının dövizdeki ani ve aşırı hareketlenmeye hazırlıksız yakalanıp batması gibi istisnalar da var tabii ki.

Ayrıca, bu sektörde etkin gruplar zora düşmüş ama kendilerine yakın gördüklerine bir şekilde sahip çıkabiliyorlar. Ve zamanla bu sektörde bir oligopolleşme veya bir tekelleşme meydana geliyor.

Diğer yandan, ekonomik krizler aynı zamanda paranın zor bulunduğu zamanlar olduğu için bu zor dönemler onlar için bir fırsata da dönüşebiliyor.

Tüm bunları söylerken, finansmanda kredinin geri ödenmesine dair riskli durumları göz ardı etmiyoruz elbette. 20 yıl kadar önce yaşanan “kredi notu düşük olanlar”a “sub prime”a çok miktarda kredi verilmesi akabinde yaşanan kriz gibi.

Sektör bunu da -ifade ettiğimiz üzere- alınan garantilerle ve iç – dış finansmanda sigorta araçlarıyla aşabildiği kadar aşıyor. Aşamadığı durumlarda da büyük sorunların ve krizlerin faturası -özellikle sektör çok güçlüyse- önemli ölçüde kamuya dolayısıyla halka yüklenebiliyor.

Kamu bankalarını ayrı tutuyoruz elbette. Orada ayrı şartlar ve dinamikler var.

Faiz  Neden Haram?

Faize dayalı kurumlara yapılan eleştiriler babında “Bu kurumlar kredi veriyorlar, para kullandırıyorlar, kazanmasınlar mı?” denilebilir. Sorun para kazanmada değil, risk almadan para kazanmada.

Zahmeti asıl işi yapanlar çekiyor ve bazen kolay, bazen zor bir miktar para kazanıyorlar ama onlara krediyi verenler bir risk almadan paradan garanti para kazanıyorlar. Bazen işi asıl yapandan daha çok kazanıyorlar.

İlginizi çekebilir!  “Kişi, Olay ve Fikir” Arasında Toplumu Anlama Çabası

Daha da ötesi, bir girişimci aynı anda belki en çok birkaç işle iştigal edebiliyor ama faizle borç verenler aynı zaman diliminde belki yüzlerce kişiyle – işletmeyle çalışabildikleri için kolay, risksiz ve toplamda çok büyük miktarlarda kârlar ediyorlar. Sorun burada. Genel dengeyi düşündüğümüzde bunun acısı da birilerinden çıkıyor.

Bu yüzden faiz de rüşvet, kayırmacılık ve hırsızlık gibi kul hakkına en çok zarar veren, halel getiren günahların başında yer alıyor. Bu günahların ortak bir özelliği de veballerinin gün geçtikçe büyümesidir, çünkü durmadan bir zarar üretilmektedir. Birçok çağda olduğu gibi günümüzde de önemli bir hastalık olan rüşvet  – kayırmacılık apayrı ve detaylı ele alınması ve neticede şiddetle kaçınılması gereken manevi uçurumların, tehlike alanlarının başında geliyor.

Tekrar faiz konusuna dönersek, yukarıda özetle arz ettiğimiz ve benzeri sebeplerle, faiz İslam’ın en önemsediği yasaklardan birisidir. Faiz haram kılındıktan sonra buna uymayanlar için Bakara Suresinin 279. Ayeti kerimesinden mealen şu müthiş uyarı vardır:

İşte böyle yapmazsanız (faizden vazgeçmezseniz), bunun Allah’a ve Peygamberine karşı savaş (açmak) olduğunu bilin.

Şayet tevbe ederseniz, öz sermâyeleriniz yine sizindir. (Bu suretle) ne haksızlık yapmış, ne de haksızlığa uğratılmış olmazsınız.

En Merhametli Olan Rabbimizin kullarına bu önemli uyarıda bulunmasının bir nedeni de faizin bildiğimiz bilmediğimiz sayısız adaletsizliğe, haksız kazanca ve ahlaki sorunlara zemin hazırlamasıdır.

Her şeyi bilen ve en merhametli olan Allah azimüşşan’ın faizi kesin olarak haram kılmasının sayısız hikmetleri olduğuna inancımız tam. Bizim bu kısa yazıda bahsettiğimiz bu yüce hükmün hayata bakan yönlerinden sadece bir kısmı.

Hepimizin bildiği üzere, faiz konusunun birçok önemli boyutu var. Her şeyden önce en önemli aşama Allah’a ve gönderdiklerine imandır. Bu yüce eşik geçildikten sonra da insanların istifadesi için hakkaniyetli, tabiri caizse insanlığın nefes alacağı temiz alanların ve doğru alternatiflerin oluşturulması elzemdir.

Yine, daha önce de yazdığımız gibi, enflasyonist ortamda faiz meselesi çok derin bir konu, detaylı çalışılınca mal vs. bazlı çözümler bulunabilir.  İmkânı ve niyeti olanlar için zaten sandık,  karz-ı hasen gibi farklı seçenekler var.

Yazımız uzadığı için, “Faiz haramsa, finansman ihtiyacı helalinden nasıl giderilebilir?” sorusu başta olmak üzere konunun diğer yönlerini sonraki yazılarda ele almaya çalışalım.

Allah’a emanet olun.

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.