Ferhat ÜNLÜ – 15 Kasım 2024
114. kez buluştuğumuz bu köşe, sanırım Yapay Zekâ temalı içeriklere en sık ulaştığınız köşelerden biri. Bu meselenin önemli olduğunu ve bundan sonra daha da önemli olacağını görmek için takdir edersiniz ki kâhin olmaya gerek yok.
Bugüne kadar bu köşede Artificial Intelligence: Yapay Zekâ, Yapay İstihbarat (29 Ocak 2024), Yaradılışın Lokomotifleri ve Yapay Zekâ (16 Mayıs 2024), Yapay Zekâ ve Savaş Matrix’i (29 Mayıs 2024), Mitolojideki İstihbarat Tanrıları ve Yapay Zekâ (10 Haziran 2024), Yapay Zekânın Doğal Etiği/Volume 1 (25 Eylül 2024). Yapay Zekânın Doğal Etiği Volume 2 (27 Eylül 2024) başlıklı Yapay Zekâ yazıları okudunuz. Yapay Zekâ ve Savaş Matrix’i başlıklı yazıdan kısa bir alıntı yapayım:
“Yapay Zekâ, Artificial Intelligence artık hayatın bir gerçeğidir. Gerçeklerinden önemli bir tanesidir daha doğrusu. Hayatın anlamı değildir elbette, hatta insanın anlam arayışında doğru kullanılmayı bilmezse, bizi ana yoldan saptırabilir, yanlış patikalara sapmamıza vesile olabilir. Yapay Zekâ bize kılavuzluk ederken, onun her daim patronu olmamız gerektiğini unutmamalıyız. Ama işte Hegel’in efendi-köle diyalektiğindeki gibi işler bazen öyle bir noktaya gelir ki, patron-emrindekinin kölesine dönüşür. Yapay Zekâ, bu açıdan cazip olduğu kadar riskli de…”
Kuşkusuz Çek yazar Karel Čapek, Rossum’un Evrensel Robotları (Rossum’s Universal Robots-R. U. R) adını taşıyan ve robot kelimesinin ilk kullanıldığı edebiyat eserini yazarken Yapay Zekâ’nın bugünkü aşamalarına erişeceğini tahayyül etmemişti. Robot kelimesi, Çekçe’de ‘gönülsüz işçi’ anlamına gelen robota kelimesinden gelir. Rabote Rusça’da da iş demektir.
EN ÇOK İSTİHBARATTA KULLANILIYOR
Kelimenin literal anlamıyla robotun bilim dünyasındaki icadı ise 1972 yılında gerçekleşti. İlk robot Japonya’daki Waseda Üniversitesi’nde üretilen WABOT-1 adlı robottu. Yapay Zekâ’nın küresel ilgiyi mazhar olması ise çok eski değil. 2015 senesinde Google DeepMind tarafından geliştirilen AlphaGo’nun insan oyuncuyu yenen ilk Yapay Zekâ olması kavrama olan global ilgiyi artırdı.
Gerçi Yapay Zekâ’nın oyun kazandığı daha önce de görülmüştü. IBM tarafından geliştirilen, satranç oynayabilen bilgisayar Deep Blue, dünyaca ünlü satranç ustası Garry Kasparov ile önce 1-1 berabere kaldı. Ancak saniyede 200 milyon pozisyon deneyebilen Deeper Blue adlı ikinci bilgisayar, 1997 gibi erken bir dönemde Kasparov’u yenmeyi başarmıştı.
Yapay Zekâ, istihbarat açısından da son derece önemli bir olgu. Yapay Zekâ’nın, bilhassa telefon izleme, dinleme, kamera kayıtları ve diğer elektronik obzervasyon sistemleriyle kendisini belki de en çok istihbarat alanında gösterdiğini biliyoruz. Open AI’ın GPT’si başta olmak üzere pek çok Yapay Zekâ sisteminin en yeni nesilleri devletlerde var. Ancak bu konuda şirketler giderek daha etkili hale geliyor.
Yapay Zekâ’nın ikinci olarak en yaygın kullanıldığı alan ise askeriye. 2019 Temmuz’unda, yani Koronavirüs pandemisinden önce Avustralya’da bir grup bilim insanının Yapay Zekâ ile grip aşısı ürettiği hatırlanırsa tıp, bu alanlardan üçüncüsü olarak temayüz ediyor.
1000 İNSAN BELLEKLİ BİLGİSAYARLAR GELİYOR
Yapay Zekâ, insan zekâsına özgü olan, algılama, öğrenme, çoğul kavramları bağlama, düşünme, fikir yürütme, sorun çözme, iletişim kurma, çıkarsama yapma ve karar verme gibi yüksek bilişsel fonksiyonları veya otonom davranışları sergilemesi beklenen yapay işletim sistemine verilen ad. Bu sistem, aynı zamanda düşüncelerden tepkiler üretme ve bu tepkileri fiziksel olarak dışa vurabilme beceresine sahip olursa ‘Eyleyici Yapay Zekâ’ya dönüşmüş olacak.
2030’da 1000 dolarlık bir bilgisayarın bellek kapasitesi 1000 insanın belleğine eşit olacak. Aynı yıl her on otomobilden biri sürücüsüz olacak.
Yapay Zekâ’nın, siber güvenliği çok daha önemli hale getirdiğini de belirtelim. Siber operasyonlar Yapay Zekâ’nın gelişimine paralel olarak hem savunma, hem de saldırı boyutunda önem kazanmaya başladı. Bu bağlamda en önemli meselelerden biri ‘Büyük Veri’nin (Big Data) korunması. Big Data; sosyal medya paylaşımları, ağ günlükleri, bloglar, fotoğraf, video, log dosyaları gibi değişik kaynaklardan toparlanan tüm verinin, anlamlı ve işlenebilir dönüştürülmüş biçimine deniliyor. Big Data’nın korunması özellikle finans sektöründe çok önemli. Zira IMF’in hesaplamalarına göre siber güvenlik yetersiz olduğunda global finans sektörü yıllık 100 milyar ile 250 milyar dolar arasında bir kayıp verebiliyor. İleride, doğru kullanılmazsa başka türlü zararlar verebilme potansiyeline de haiz. Eyleyici Yapay Zekâ’nın ‘Büyük Veri’nin güvenliğini tehlikeye sokması muhtemel.
Bu bağlamda Yapay Zekâ’yı ciddi risk olarak görenler var. Bunlardan biri Nick Bostrom adlı düşünür. Bostrom, Süper Zekâ adlı kitabında Yapay Zekâ’nın insan türüne karşı bir tehdit içerdiğini belirtiyor. Bazı açılardan haksız da sayılmaz.
Temel soru şu: Askeriye, istihbarat, tıp, finans ve sosyal medyadan başlayarak hayatın başat alanlarında giderek etkinliğini artıran Yapay Zekâ; iyiliği mi, yoksa kötülüğü mü seçecek? Yapay Zekâ’nın da mucidi yine insanoğlu olduğuna göre soruyu şöyle sormak daha doğru aslında: İnsanlık, Yapay Zekâ’yı iyi amaçlar için mi, yoksa kötü amaçlar için mi kullanacak? Shakespeare’in ‘To be or not to be’ (Olmak ya da olmamak) sözü kadar varoluşsal soru ve dolayısıyla bütün mesele bu.