Haydar AS – 09 Ekim 2024
Dünya 5’ten büyük mü küçük mü derken, Dünyanın 1’den bile küçük olduğuna İsrail’in pervasız tutumuyla hep beraber şahit oluyoruz.
Hele bir de konu Müslüman katliamı ise batının üç maymunu oynaması bir yana, Birleşmiş Milletler gibi bir güvenlik teşkilatının olaylara seyirci kalması, yaptırım gücünü yitirmesi ve tüm bunlar yetmezmiş gibi Netanyahu tarafından BM Genel Sekreteri’ne fırça atılması bu kurumun itibarının yerle bir olmasını sağlamıştır.
Gazze’den sonra şimdide Lübnan’a saldırmaya başlayan İsrail’i durduracak bir irade olmadığından artık Netanyahu’nun insafına bırakılmış tek taraflı savaş söz konusudur.
Canı ne zaman isterse artık!
İsterse vadedilmiş topraklarını bile ele geçirene kadar devam edebilir.
Adam tüm dünyayı ekran başına toplayarak canlı yayınla pervasızca füzeler fırlatıyor, bombalar atıyor.
Peki İsrail Müslüman katliamı yaparken batının refleksini zaten biliyoruz da, neredeyse coğrafyanın tamamı Müslüman olan bir bölgede “höt” diyebilen birinin çıkmamasına ne demek lazım.
İran deseniz anlamak mümkün değil!
Yaşanan zulümden kendisi de payına düşeni almasına rağmen İsrail’e fırlatmış olduğu 180 füzenin havai fişek etkisinden öteye gitmemesine ne demek gerekiyor.
180 tane miadı dolmuş füze yerine bir tane usturuplu füze ataydın da yüreklere su serpseydin be adam!
İşiniz gücünüz “gibi” gibi davranmak!
Gelelim bizim cenaha;
İsrail’in 75 yıldır yapmış olduğu zulmü görmezden gelip, olanları 7 Ekim Hamas saldırısına bağlayarak 75 yıllık bir ezilmişliğin cinnet halini görmezden gelerek İsrail’in saldırılarını meşrulaştırma gayretine girmelerine ne demeli..
Aynı zihniyetler, bir taraftan Kıbrıs Rum kesimine ve Ege adalarına askeri üsler kurup yığınak yapanları görüp, öbür taraftan Lübnan ve Suriye’den sonra burnumuzun dibine gelen tehdidi görmelerine rağmen “sıra bize neden gelsin ki” diyerek durumu okuyamamalarına ne diyeceğiz.
Artık bu saatten sonra bölgenin aklı başında güçlü bir ülkesi ve kilit bir stratejik konuma sahip Türkiye, onların arz-ı mevud hayallerine tehdit oluşturacağından dolayı farklı yollardan bizi alaşağı etmeye çalışacakları görünen bir gerçektir.
Başarırlar mı?
Elbette hayır!
Ama bu hiç bir zaman denemeyecekleri anlamına gelmez…
Bu yüzden ülke olarak kendi siyasi kavgalarımızı bir tarafa bırakarak 85 milyon vatandaşımızla birlikte tek vücut olarak üzerimizde hain plan kurgulayanlara karşı dimdik durmamız gerekiyor.
Hatta tehlikeyi sınırlarımızla bir tutmayarak bize rağmen bölgede haritaları yeniden çizmek isteyenlere bu fırsatı vermememiz gerekir.
Sizce Amerika ve İsrail Suriye’de varlığını sürdüren PKK/YPG unsurlarını neden besliyor?
Neden bölgeye her türlü askeri yığınağı yapıyor?
Eğer bize bulaşma niyetleri yoksa neyin hazırlığı tüm bunlar?
Çünkü onlar da çok iyi biliyor ki Türkiye’yi çökertirsek bütün coğrafyayı kolaylıkla ele geçiririz!
Dolayısıyla en ufak bir ihtimali bile göz ardı etmeden bölgede olup bitenleri gözlemleyerek, sınır ötesinde oluşacak olan olası tehditleri ve planları alt üst etmek için hareket etmemiz en doğal hakkımızdır.
Elbette ki bize karşı saldırı denemesine geçmemeleri kendi menfaatlerinedir.
Bir çılgınlık yaparlar mı bilmem!
Ama biz her tür çılgınlığa karşı dikkatli olmak zorundayız.
Tıpkı bin yıldır bu topraklarda olduğu gibi…