Prof. Dr. Faruk TAŞÇI – 22 Ekim 2024
“Dini referans” alarak toplumda yer edinmiş ve sonrasında “yoluna baş koyan” kitlelerini arkasından sürükleyerek “sivil yapılanma” (cemaat) konumundan “devleti ele geçirme” adına her türlü din/hukuk dışı yolu kullanarak terör kategorisinde (FETÖ) yerini almış bir örgütün elebaşısı ölmüş; toprağı bol olsun! Ölmüş de “etkisi ne olmuş ve bundan sonra ne olacak” meselesi var.
Kişiliksiz ve Robotik Profiller
İslam/Dini referanslara göre, anlama çabası her şeyin üstünde. Anlamayı en üst düzeye çıkarma adına arayış ve tefekkür/düşünce olmazsa olmaz kabul edilir. Mevlâna, Ahmet Yesevi, Bahaeddin Nakşibendi, Abdulkadir Geylani, İbn Arabi gibi alim, arif ve sufiler hep bunun derdinde olarak yol almış kişiler.
Hal böyle olunca önüne konanı hemen almak değil de bir yönüyle eleştirel (inkâr değil) düşünceye (tahkik) kapı aralamak önemsenmiş; çünkü şüphe ile yol alınmaz, şüphe olanı gidermek için ehlini bulmak ve ona şüphe duyulan soruları sorup tatmin edici cevapları talep etmek, İslam/din yolunun gereği.
Öyle ki aslolan da naklî ve aklî dayanaklarla üzerinden tatmin edici cevaplar alma ile oluşan bağlılık. Bunun yerine “hamasete dayalı duygusal retoriklerle” gelişen hisler ve bağlanmalar muhakemeyi âtıl bırakarak “duygusal itaat” ile şekillenen “kişiliksiz” profiller oluşmasına neden ki bu tam da “terörize edilebilme” alanına potansiyel aday olmak demek: Hak ile batılı sorgulayamayan, robotik, köle profiller yani! “Benim hocam/liderim her şeyi bilir; benim aklıma gerek yok” çukurunda, hocayı/lideri ilah, kendini kul yapma cahilliği!
Kitleleri Dinden Soğutma
Bu durum, aynı zamanda (İslam) dini değerlerini aşındırmaya, yozlaştırmaya ve dönüştürmeye kapı aralar. Dini referans ile hareket ederek şekil alan terörize yapılanma, bağlılarının inanç esaslarını da değiştirir (mesela “kainat imamı” algısı ile günahsızlık/hatasızlık inancı), ibadet şekillerini de dönüştürür (mesela askeriyede namaz kılma biçimleri veya başörtüsünü teferruat görme), akrabalık ilişkilerini de tahrip eder (mesela anne-babayı önemsiz/değersizleştirme), yardımlaşma ve dayanışma anlayışını da başkalaştırır (mesela soru çalarak birbirlerinin yükselmesine destek verme).
Bu durum, genel sonuçları itibariyle sadece yapılanmaya mensup olanları etkilemez/kilitlemez; dolaylı bir şekilde tüm toplumsal kesimlerin “din algısı” üzerinde önemli etkiler/tahribatlar bırakır (belki de bu yapılanmayı kuranların esas amaçlardan biri de buydu!). “Gördünüz mü, İslam/din budur” diye İslam’a laf uzatanlara karşı da hem söylemsel hem ilmi ve hem de tatbikî/amel anlamda “hayır bu İslam değildir” şeklinde mukabele etme zayıf kaldığı gibi zaman zaman da “benzer tavırlar” içindeki başka yapıların ön plana çıkması ayrıca kitleleri dine karşı soğuk kılar. Bu soğukluk, belki de en fazla yeni nesle sirayet etmekte.
Nihayetinde (bu soğukluğu giderecek samimi ve güçlü bir dini figür/lider yeterli olur yani zamanla bu soğukluk giderilebilir deyip), dini referans alan ve elebaşısı ölmüş terörize bir yapılanmanın pat diye yok olmasının mümkün olamayacağını not etmeli. Olacak olan, FETÖ yapılanmasının dini grupların türlerinden biri olan “mucizevi mezhepler” kategorisinde kendisine yer bulacağıdır. Bu nedenle, mensupları tabiat üstü alemin kendi hayatlarında olağanüstü etkilerinden dem vuracaklar, ölü elebaşlarından değişik yollarla “ruhunun ufkundan” ruhsal mesajlar aldıklarını ve ona göre hareket ettiklerini beyan edecekler, yer yer de büyülü alanların yansımalarından “gözyaşları ile” bahsedecekler.
Böylece, “büyük mucizeler” görüntüsüyle/kılığında “kişisel menfaat” alanlarını güçlü tutmaya çalışacaklar. Ancak bunlar, belli bir müddet sonra “fanatik mucizevi gruplar” haline gelmekten kaçamayacaklar, çünkü gerçekliği temsil etmeyen haller (hemen olmasa da) zamanla marjinal kalmaya mahkumdurlar. Bir şeye körü körüne bağlılık, aşırı taraftarlık ve taassup bağlamında marjinallik de fanatiklik demek ve fanatiklik olanları ise, yolundan döndürmek mümkün değil; batıl da olsa (inatları nedeniyle) yollarında narsiste ölürler!