19 kez görüntülendi.
ferhat ünlü

Ferhat ÜNLÜ – 30 Ocak 2025

 

Yazıya; bu ayın başlarında yapılmış önemli bir açıklama ile girizgâh yaparak başlayalım. Milli İstihbarat Teşkilatı’nın Başkanı İbrahim Kalın, kurumun 97. Kuruluş Yıldönümü vesilesiyle 10 Ocak’ta düzenlenen programda yaptığı konuşmada son yılların en çok tartışılan teknolojik olgusu Yapay Zekâ için “Çağımızın dijital atom bombası” dedi. Kalın’ın, bana göre hakkıyla tartışılmayan bu açıklamasında öne çıkan satır başları şunlardı:

“Mevcut güç odakları imtiyazlarını kaybetmemek için yoğun mücadele verecek. Bunun için yeni savaşlara girmekten çekinmeyeceklerdir. Zaten kırılgan ve işlevsiz olan küresel düzen daha da kırılgan ve tehlikeli hale gelecektir.

Önümüzdeki on yıllarda ABD-Çin rekabetinin Asya merkezli ve küresel bir çatışmaya dönüşmesi sürpriz olmayacaktır. Hali hazırda Ukrayna üzerinden devam eden Rusya-Batı hesaplaşması mukadder olan Çin-Batı hesaplaşmasını ortadan kaldırmıyor, sadece erteliyor.

Sunduğu büyük imkânların yanı sıra büyük tehditleri de beraberinde getiren Yapay Zekâ, çağımızın adeta dijital atom bombasıdır. Barışçıl ve insancıl amaçlarla kullanıldığında hayatımızı kolaylaştıran ileri teknoloji her türlü manipülasyona da açık bir mahiyet arz etmektedir. Sınırı ve çerçevesi çizilmemiş Yapay Zekâ çalışmaları insanlığın geleceğini doğrudan tehdit etme potansiyeline sahiptir.

Yapay Zekâ, sanal gerçeklik, güçlendirilmiş gerçeklik, derin sahte ve diğer baş döndürücü gelişmeler karşısında siber vatanı korumak en az fiziki sınırlarımızı korumak kadar hayati önemdedir.”
İmdi… MİT Başkanı’nın çizdiği çerçeve; önümüzdeki 10 yılın; istihbari, askeri, kültürel ve siyasi bağlamda çok zorlu geçeceğini hesaba katan bir niteliğe sahip.

DEVLETLER VE ŞİRKETLERİN YAPAY ZEKÂ KAVGASI BÜYÜYECEK

Son paragrafından başlayarak analizine girişelim. Yapay Zekâ, günümüz itibarıyla henüz insanlığın bütünüyle rekabete girişecek seviyede değil. Ancak kendilerini seçilmiş addeden, bilgiyi ve parayı birer güç unsuru olarak elinde tutan azınlık grubu üyelerinin tahakkümü için Yapay Zekâ, daha bugün itibarıyla bile önemli bir silahtır. Bu tahakküm sağlanamazsa Yapay Zekâ’nın müstakbel gücüne dayanarak cebirle siyasal, ekonomik, kültürel hegemonya kurulabilir.

Bireysel bazda bakarsak da Yapay Zekâ, insan için daha şimdiden güvenlik sorunlarına kapı aralıyor. Her birimizin hayatında Yapay Zekâ uygulamalarının yavaş yavaş daha fazla yer kapladığını, bunun dijital alışkanlıklara sebep olarak, bizi müptelalaştırdığını ve enfeksiyona açık hale getirdiğini görüyoruz.

İlginizi çekebilir!  Selçuk Bayraktar'dan yapay zeka duyurusu

Yapay Zekâ’nın bir etiğe tabi olması gerektiği şart. Zira daha şimdiden haklı etik tartışmalar başlamış vaziyette. ABD’nin 20 Ocak’ta koltuğuna oturan Başkanı Donald Trump’ın otelinin önünde Tesla aracı patlatan eski asker terörist Open Artificial Intelligence’ın Yapay Zekâ sohbet botu ChatGPT’den faydalanmıştı. Bunu engelleyebilecek bir yasa var mı; yok, sadece yasayla da olmaz; olağanüstü bir denetim gerekli. Buradan şu noktaya ilerliyoruz ister istemez: Eğer ulus devletler, Yapay Zekâ’nın malikliğini yapan uluslararası şirketleri, devasa küresel tröstleri kendi bekası için denetlemek zorunda kalacaksa dataya, giderek Big Data’ya erişmek zorunda.

ABD, ELİNDEKİ DATA İLE NE YAPACAĞINI BİLMİYOR

İsrail kökenli tarihçi yazar Yoval Noah Harari’nin Homo Deus/Yarının Kısa Tarihi kitabında anlattığı gibi hali hazırda misal Amerika Birleşik Devletleri’nin elinde çok data var. Ancak bununla ne yapacağını bilmiyor, karar alamıyor. Teknoloji/İnternet tavşanı, devlet kaplumbağasını fersah fersah geçmiş vaziyette diye anlatıyordu Harari bunu. Elhak, haksız sayılmaz. Devletler bazında bu açıdan durum vahim.

MİT Başkanı’nının Yapay Zekâ’nın atoma dönüşeceği dediği yer de burası. Dataya Yapay Zekâ üzerinden şirketler mi, yoksa devletler mi sahip olacak.

Meseleye yine bireyler bazında baktığımızda ise şu noktaya varıyoruz: Böyle giderse, ekonomik krizlerle de birleşerek insanlar daha fazla eve ve Yapay Zekâ uygulamalarına, sohbet programlarına müptela olacak. Bu bağlamda da bireyler tehlikeli, devletler daha totaliter hale gelecek. Çünkü sistem, devletlere düşman olan bireysel teröristler üretmeye başladı ve bu artarak devam edecek.

Bu durumda en önemli soru şu: Yapay Zekâ etiğini kim belirleyecek, dolayısıyla onu kim yönetecek? Devletler mi, şirketler mi?

Yapay Zekâ’yı, misal trafik kazalarını minimuma indirmek için kullanırsanız bu insanlığın yararınadır, ama sırf para kazanmak için kullanırsanız işler karışır. Hatta para kazanmada adalet duygusunu ortadan kaldıracağı için ekonomik krizlerle birleşerek güvenlik problemlerine sebep olabilir.

ÖNÜMÜZDEKİ 25 YILIN RAKİPLERİ: ABD VE ÇİN

Yapay Zekâ rekabetinin 21. Yüzyıl’ın önümüzdeki ikinci çeyreğinde daha ziyade ABD-Çin arasında yoğunlaşacağını görüyoruz. Bugün itibarıyla ChatGPT ile DeepSeek’in performansı rekabet unsuru olarak öne çıkıyor. ABD borsasına kısa vadeli olumsuz etkileri bir yana ben orta, uzun vadede bilgisel/kültürel açıdan GPT’nin daha avantajlı olduğunu düşünüyorum.

İlginizi çekebilir!  Elif Şafak, intihali Smith ve Saramago’dan yapmıştı

ABD Başkanı Trump, bu noktada para oligarşisinin dediğini mi yapacak, yoksa sadece ABD ulus devletini dizayn ederken onları kullanmayı mı tasarlıyor? Bunu; misal Elon Musk ile sonuna kadar devam edecek mi, yoksa aralarında teknik ve nefsi bir ayrışma yaşanacak mı sorusuyla somutlaştırabiliriz.

Trump’ın son imzaladığı Yapay Zekâ kararnamesine bakılırsa Yapay Zekâ teknolojilerinin sahibi olan şirketlerin devletler tarafından engellenmeden ilerleme stratejisi sürüyor.
Bu zaviyeden bakıldığında ABD’nin, 1945’te olduğu gibi ilk dijital atom bombası Yapay Zekâ’yı ateşleme ihtimali yüksek. Nagazaki ve Hiroşima’ya 1945’te bombayı atanın Amerika Birleşik Devletleri olduğunu anımsarsak postmodern bir tarih tekerrürü yaşayabiliriz.

Dolayısıyla Birinci Dünya Dijital Savaşı’nın atom bombası olacak Yapay Zekânın ilk ateşleyicisi ABD olması muhtemel.

Bununla birlikte önümüzdeki 25 yılda Dünya Savaşı riskinin azalması, Orta Doğu’da ve Ortodoks Doğu’da tansiyonun düşmesine bağlı. Trump, şimdilik uzak coğrafyalara müdahale etmeyen daha periferik, çevresel bir emperyalizmden yana görünüyor. Kanada, Grönland tehditleri bu stratejininin tehazürü. Trump’ın Orta Doğu ve Rusya-Ukrayna konusunda tutarlı, kararlı bir politika izlemesi savaş riskini düşürür. Dünya Savaşı riskini şimdilerde yüzde 20-25 seviyesinde düşünürsek bu seneden itibaren azalmaya başlar diye tahmin ediyorum. Ancak yine de o da enflasyon gibi hemen tek haneye, yüzde 10’un altına düşmez.

Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanı İbrahim Kalın’ın “Mevcut güç odakları imtiyazlarını kaybetmemek için yoğun mücadele verecek” sözleri önümüzdeki dönemde rekabetin keskinleşeceğinin göstergesi. Keza “Önümüzdeki on yıllarda ABD-Çin rekabetinin Asya merkezli ve küresel bir çatışmaya dönüşmesi sürpriz olmayacaktır. Rusya-Batı hesaplaşması mukadder olan Çin-Batı hesaplaşmasını ortadan kaldırmıyor, sadece erteliyor” sözü de yine ABD-Çin arasında artık siyasi bir nitelikte kazanmaya başlayan ekonomik, askeri, istihbari ve teknolojik mücadelenin sertleşeceğinin göstergesi. Dolayısıyla dijital atom savaşları kapıda dememek için hiçbir sebep yok ve elbette bizim de hazırlığımızı buna göre yapmamız gerekiyor.

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.