17 kez görüntülendi.
ferhat ünlü

Ferhat ÜNLÜ – 21 Ocak 2025

 

“İsrail’in barış meditasyonuna ihtiyacı var.”

Yukarıdaki cümle, çağımızın en tekinsiz atmosferlerini yaratan yönetmen David Lynch’e ait. Bu lafı ettiği mahreç Tel Aviv, tarih ise 5 Nisan 2009… Erken sayılabilecek bir tarih; İsrail, 21. Yüzyıl’ın ilk çeyreğinin sonunda iyice gemi azıya almadan…

Yahudilikle uzaktan yakından bağı olmayan (İsveç ve Fin kökleri var) Lynch, Yahudi Ezoterizmi ve Kabalizm’le ilgilenmiş ve kimi filmlerinde bu konulara gönderme yapmış da bir yönetmen. Bundan altı gün önce, 15 Ocak’ta 79 yaşında hayatını kaybeden yönetmen, ressam David Lynch, 5 Nisan 2009’daki açıklamasında bölgenin barışa 2007’de olduğundan daha uzak olmadığını söylüyordu. Yönetmenin 2007’de İsrail’e gidip ülkenin başbakanı Şimon Peres’le görüşmüşlüğü de vaki. Evet; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Davos’ta fırçaladığı ‘nükleer İsrail’in vaktiyle temellerini atmış Şimon Peres’in ta kendisi…

Lynch, İsrail Başbakanı Peres’le 15 Ekim 2007 tarihli görüşmesinde bölgeye barış dileğinde bulunmuş. David Lynch gibi politik bir tutum içinde olmayıp da hakikatı fırsat bulduğunda söyleme temayülünde olan insan az bulunur bir şey değildir diyebilirsiniz. Ama yine de şunu görmek zorundayız: David Lynch, öteden beri Filistin meselesi konusunda vicdanlı davranan bir sanatçı oldu.

Şimon Peres’lerle falan kısmen da olsa anlaşabiliyordu ama David Lynch’in, Benjamin Netanyahu rejimi ile eskilerin deyimiyle ülfet kurabilmesi mümkün değildi. Gerçi 7 Ekim 2023’ten bu tarafa, İsrail’in Gazze’deki katliamları hakkında herhangi bir sert açıklamasını da görmedik merhumun. Bu konuda Pink Floyd’dan müstafi Roger Waters kadar duyarlı olmadığı muhakkak. Bunda tabii son bir yıldaki sağlık problemlerinin etkisinin bulunduğunu da varsayabiliriz.

Ama hepsinden önemlisi Netanyahu rejiminin Gazze katliamlarını onaylamayacak bir insan olduğu, kendi kitap çalışması olan ‘Bölünmüş Cennet, Kutsal Topraklarda Bir İrlandalı’ adlı eserden belli.

 

‘GERÇEK BARIŞ, SADECE SAVAŞIN YOKLUĞU DEĞİLDİR’

Geçen hafta 15 Ocak 2025 günü dünyaya veda eden David Lynch’in 2012’de, İsrailli film seyircisine; gerçek barışın, sadece savaşın yokluğu olmadığını söylediğini de hatırlatalım. Ona göre gerçek barış, tüm acıların yokluğu anlamına gelmeli.

İlginizi çekebilir!  Siyonist Rejimin Suriye’yi ‘Lübnanlaştırma Projesi’ – Bercan Tutar

Meditasyonla yoğun biçimde ilgilenen bir yönetmendi Lynch ve bu bilinci, pek müşteri bulamayacak bir yerde, Tel Aviv’de yaymaya çalışıyordu. Lynch’in projesi olan Meditasyon Yaratıcılık ve Barış konulu belgesel gösterimlerine ev sahipliği yaptı İsrail’in başkenti. Gelgelelim bu tür girişimlerin neredeyse hiç başarılı olamadığı, Gazze’de 1,5 yılda taş üstünde taş bırakmayan Benjamin Netanyahu rejiminin katliamlarından bellidir.

 

TEKİNSİZLİĞİN BİR NUMARALI YÖNETMENİ

Gelelim David Lynch’in sanatına… Her şeyden önce sinemanın Yirminci Yüzyıl’ın ikinci yarısındaki evriminin mihenk taşlarından biri olan postmodernizmi eleştirel biçimde beyazperdeye en güçlü biçimde yansıtan yönetmenlerden biriydi. Postmodernitenin birey üzerindeki etkilerini araştırdı. 21. Yüzyıl’da daha fazla örneklerini görmeye başladığımız parçalanmış gerçeklik ve kimlik, bellek kaybı, şizofreni, mekân ve zaman algısında sürekliliğin ve doğrusallığın yitirilişi gibi olgular ana temaları olageldi.

En yoğun tekinsizlik hissi yaratan yönetmenlerden ilkiydi dedik. Rüya sekansları şeklinde kurgulandığı filmlerinde gerçeküstülük ile gerçeklik algısını bozardı. Misal bana göre başyapıtı olan Mulholland Drive’da Silencio adlı ‘İspanyolca türkü’yü söyleyen ablanın aslında playback yaptığını sahneye yığılıp kaldığında, yani öldüğünde anlarız. Böylelikle ölüm üzerinden zaman-mekân tasavvuruna objektif tutar yönetmen. Varlık, ancak Heideggerian manada zaman-mekân buluşmasıyla söz konusu olabilir çünkü. Bir varsın, bir yoksun. Öyle ya; hepimizin ölmeyecek miyiz nihayetinde…

Üç David’den (diğer ikisi Fincher ve Cronenberg) bana göre en iyisidir Lynch.

Ancak sinefiller arasında da benim gibi az sayıdaki izleyicinin sevdiği türden bir yönetmendir.

David Lycnh, benim çocukluğumun Adanasının atmosferini hayal edip söylersem yazlık-kışlık sinema ayrımında ancak kışlık konseptine gidebilecek müstehcenlikte eserler üreten bir yönetmendi. Pek ‘aile filmi’ yapmazdı bir başka deyişle. Ama bilinçdışına özellikle Kayıp Otoban’da yaptığı yolculuk, Freud’un Rüya Yorumları Psikanalize ne kattıysa Hollywood’a o derece katkıda bulunmuştur dersem mübalağa etmiş olmam.

İlginizi çekebilir!  Biden'dan flaş Gazze açıklaması

Slovaj Zizek, Lynch’in ardından yazdığı yazıda “Schopenhauercı isteme ile Freud’un (ölüm) dürtüsü arasındaki fark burada yatar: İsteme yaşamın özü, tasarımlarından veya imgelerinden fazlası olan üretken mevcudiyet iken, dürtü, isteme kaybolduğunda ya da askıya alındığında bile varlığını sürdüren bir kalıcılıktır” diyor ve David Lynch’in bunu sinemasında gösteren bir sanatçı olduğunu vurguluyor.

20 Ocak 1946 Missoula Montana doğumlu David Keith Lynch, ABD Ziraat Bakanlığı’nda çalışan bir araştırmacı baba ile İngilizce öğretmeni bir annenin çocuğuydu. Ana baba tarafında Fin, İsveç kökleri var, ABD’ye oradan gelmişler. Etnik bakarsak Lynch’in sinema mirası anlamında atalarından biri Ingmar Bergman’dır dersek abes olmaz.

Lynch, Blue Velvet (Mavi Kadife), The Elephant Man (Fil Adam) ve Mulholland Drive (Mullholand Çıkmazı) filmleriyle kariyerinde üç kez En İyi Yönetmen Oscar’ına aday gösterildi. 2020’de Yaşam Boyu Başarı Oscar ödülüne layık görüldü.

Lynch, Ağustos 2024’te ‘uzun yıllar boyunca sigara içmesine’ bağlı kronik akciğer hastalığı amfizemle mücadele ettiğini açıkladı. Yaklaşık altı ay yaşadığı büyük sağlık problemlerinden sonra 79. yaşına adım attığı ilk günlerde terki dünya eyledi. Cenaze töreni bir hafta sonra yapılacak, Amerikalılar bizden farklı olarak ölülerini geç defnediyorlar. Bir başka deyişle toprağı 28 Ocak’ta üzerine çekecek; bir yorgan gibi.

David Lynch, İsrail agresyonunun ilacının meditasyon olduğunu düşünmüyordu elbette, ama bunu onlara kendi evlerinde erken bir tarihte önermiş olması önemlidir. Sanat evreninde gerginliği bu derece güçlü işleyip yaşantısını sükûn içinde geçiren insan, az bulunur. Osmanlı’da gayrimüslimler için söylenen post-mortem (ölüm sonrası) dilekle kapatalım: Toprağı bol olsun.

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.