Prof. Dr. Celalettin Yavuz Güvenlik Politikaları Uzmanı, 5 Şubat 2025
Suriye’nin ‘çiçeği burnunda’ Cumhurbaşkanı Ahmed el-Şara, 4 Şubat 2024 günü ikinci yurtdışı ziyaretini Ankara’ya yaptı. İlk ziyaretini de Suudi Arabistan’a yapan el-Şara’nın, Türkiye’nin bir devlet uçağıyla geldiği Ankara ziyaretinin şifrelerinin neler olabileceği konusu ele alındı.
29 Ocak 2025’te gerçekleşen “Zafer Konferansı”nın ardından Suriye’nin geçiş döneminde Cumhurbaşkanı olarak ilan edilen el-Şara, 31 Ocak’ta ilk ‘Ulusa Sesleniş’ konuşması yaptı. Suriye’de Asgari 4 yıl sonra gerçekleşmesi beklenen serbest genel seçimlere kadar yapılacak hususları satır başlarıyla sıraladı. Bunlardan ilki, ülkedeki tüm kesimleri kapsayan bir “Ulusal Diyalog Konferansı”nın düzenlenmesi için bir hazırlık komitesi kurulması üzerineydi. Tüm silahlı gruplar silahlarını bırakarak yeni yönetimin altında toplanmaya onay Verdi. Ancak PKK terör örgütünün Suriye uzantısı PYD/YPG, biraz da tehdit edercesine özerkliği öneren bir çıkış yaptı. Bu gelişmeler üzerine ve İsrail Başbakanı Netanyahu’nun Washington ziyareti sırasında Şara’nın Ankara ziyareti, yeni Suriye’nin geleceği yanında Türkiye’nin sınır güvenliği, Suriyeli sığınmacılar ve ekonomisi açısından da çok önemlidir.
‘Terör Örgütü’ Elebaşılığından Cumhurbaşkanlığına Erişen Şara’nın Yurtdışı Ziyaretleri
Esad rejiminin devrilmesinin ardından HTŞ elebaşısı iken giydiği yerel kıyafeti değiştirerek ceket giyen, Dışişleri Bakanı Fidan’ın Şam ziyaretinde kravat takan, daha sonra da hemen tüm devlet başkanları gibi lacivert takım elbise giyen el-Şara, ilk yurtdışı resmi ziyaretini 2-3 Şubat tarihlerinde Suudi Arabistan’a yaptı. İlk gün ülkenin gerçek yöneticisi Prens Salman ile görüşen el-Şara, ikinci gün de eşiyle Mekke’ye Umre ziyaretini gerçekleştirdi. Okurlarımız “İlk ziyareti neden S. Arabistan da, yeni yönetime ve Suriye halkına en büyük yardımı yapan Türkiye değil?” diye sorabilir. 13 yıllık yıkım sonunda Suriye’nin yeniden imarı için elini cebine atabilecek ülkeler S. Arabistan ve onu izleyecek Körfez Ülkeleridir. Yani Prens Salman’ın sakalının altından geçildi.
El-Şara ile Salman neler konuştu henüz açıklandı. Ama bir çırpıda söylenebilecekler; Suriye’ye özellikle Batı ülkelerinin uyguladığı yaptırımların kaldırılması için aracılık yapılması, büyük bir kısmını yurt dışından tedarik ettiği petrol ve türevleri için kredili ve ucuz satış talebi, Suriye’nin imarı konusunda maddi destek talebi, yeni yönetimin tanınması konusunda destek vb.
El-Şara’nın bu istekleri ilk Riyad Toplantısı sırasında da görüşülmüş, hatta Dışişleri Bakanı Fidan’ın Ortadoğu ve Batı ülkeleriyle ikili diyaloglarında da gündeme getirildi. Bu arada ziyaretten bir gün önce bir ulusal gazetede Türkiye’nin Suriye’de askeri üs kuracağı, Suriye’nin sınır güvenliğinin Türkiye tarafından sağlanacağı, hatta Suriye’de 50 F-16 muharebe uçağının konuşlandırılacağı gibi henüz doğruluğu teyit edilmeyen haberler de yansıtıldı. Türkiye’nin şu anda elindeki F-16 uçağı sayısı 200 civarında. Bu üssün havadan ve karadan korunmalı şekilde tesisi için oldukça geniş lojistik desteği gerektiren oldukça yüksek maliyeti kim karşılayabilir? Bu silah sistemiyle ilgili anlaşmalar da var. Hatırlanacağı üzere Azerbaycan’a bile F-16 gönderememiştik. Gerekçesi ABD’den olası yaptırım tehdidiydi.
4 Şubat akşamı iki ülke cumhurbaşkanının basın açıklamalarının satırbaşlarına bakıldığında, henüz bu üs, sınır güvenliği vb konuların ağırlıklı olarak ele alınmamış olduğu anlaşılabilmektedir. Türk medyası bazen “temennilerini” gerçekmiş gibi ayağı yere basmayan şekilde yazabiliyorlar.
Erdoğan’ın ağırlıklı olarak PYD/YPG’ye ve Suriye’nin Toprak bütünlüğüne vurgu yaptığı basın açıklamasında el-Şara da Suriye’nin doğu/kuzeydoğusu şeklinde PYD/YPG ile İsrail işgaline vurguyla, Türkiye’den güvenlik ve ekonomik alanda yardım beklediğini ima etti.
Sonuç: El-Şara halen ‘dost’tur. Ama uluslararası ilişkilerde ülke yöneticilerinin kişisel ilişkileri yerine ülke çıkarları öne çıkar. Esad’ın bir zamanlar ‘Kanka’ bile olduğu henüz unutulmadı.