Her insan özgür olmak ister. Dilediği her şeyi yapabilmek, kimseye hesap vermemek, sadece kendi isteklerine göre hareket etmek hepimizi cezbeder. Fakat bunun aşırısı başına buyruk olmaya yol açabilir. Kimsenin fikrini almamak, sadece kendi doğrularına göre yaşamak kişinin ufkunu da daraltacaktır. Tüm bu eksi yönlerine rağmen çevremizde hayatını bu şekilde yaşayan insanlarla karşılaşabiliriz.
Özellikle iş hayatında kurallara uymakta zorlanan ve üstleriyle geçinemeyen kişiler hem kendi işlerini hem de iş yerinin akışını olumsuz biçimde etkilerler çünkü bu bireyler; emir almaya değil, yönetmeye alışmış kişilerdir. Kişi bu arzusundan dolayı aile, iş ve arkadaş ortamlarında uyum sorunları ve kısıtlanma hissiyle boğuşmak zorunda kalabilir. Bu yönetme arzusu bazen karakteristik bir özellik olsa da ailenin yetiştirme tarzından dolayı da ortaya çıkmış olabilir. Peki bu tip bireylerin aileleri nasıl bir tutum sergilemiş olabilir?
Çocuğunun her dediğini yapan, hatalarını görmezden gelen, çocuklarının isteklerini sorgulamadan yerine getiren anne-babalar; ileride kurallara uyamayan, bir otorite ile karşılaştıklarında buna uyum sağlayamayan bir bireyi yetiştirdiklerinin farkında bile değillerdir. Aileler bu tutumlarında çocuğunu mutlu etmek, onu hiçbir şeyden mahrum bırakmamak ve kıyamamak gibi kaygılarla yola çıkarlar. Çocuklarına kızmaktan suçluluk duyarlar. Bu duygu ve düşüncelerle çocuklarının onları yönetmesine izin vermiş olurlar. Bu tutuma çocuk merkezli ebeveyn tutumu denir.
Bu çocuklar evlerinde her alanı sahiplenirler. Odası dışında her alanı kendi ihtiyaçları için kullanırlar. Bunu yaparken anne-babalarının alanına girerler. Anne-babanın günlük faaliyetleri, evin düzeni gibi konular çocuğun aldığı kararlar doğrultusunda şekillenir.
Bu şekilde yetişmiş ve bu düzene alışmış olan çocuk, öncelikle oyun arkadaşları ile sorun yaşamaya başlar. Oyunların kural koyucusu olmak isterler ve oyun istedikleri gibi gitmediğinde oyunu bozma ya da küsme gibi davranışlar sergilerler. Okul kurallarına uymakta güçlük çekebilir veya öğretmenlerinin yönlendirmelerini uygulayamayabilirler.
Hep olumsuz yönlerinden bahsettik tabi ki bu tutumun olumlu yansımaları da olabilir. Çocukluğundan beri merkezde olmaya alışan birinin, özgüveni yüksek olabilir. Bunun yanında yönetilmeye değil yönetmeye alışmış biri bir gruba kolaylıkla önderlik edebilir. O zaman aklımıza şu soru gelebilir; ‘’Çocuğum ilerde lider ruhlu biri olsun diye Çocuk Merkezli bir ebeveyn mi olmalıyım?’’ Sorunun cevabı aslında hem evet hem hayırdır.
Anne-babalar bazı durumlarda çocuk merkezli yaklaşmalıdır. Çocuğun sağlığı ve eğitimi gibi hayati konularda çocuk merkezli bir yaklaşım sergilemek bazen çok kritik ve önemli olabilir. Fakat bunun dışındaki konularda çocuk anne-babasının özel alanlarını tanımalı, uyum sağlamalı ve en önemlisi onların fikirlerini dinlemeyi öğrenmelidir. Aşırı kuralcı olmak, sert davranmak ne kadar uç ve yanlış bir tutumsa sadece çocuğun fikirlerine göre yaşamasına müsaade etmekte ona dolaylı yoldan zarar verecektir.
Her insan özgür olmak ister. Dilediği her şeyi yapabilmek, kimseye hesap vermemek, sadece kendi isteklerine göre hareket etmek hepimizi cezbeder. Fakat bunun aşırısı başına buyruk olmaya yol açabilir. Kimsenin fikrini almamak, sadece kendi doğrularına göre yaşamak kişinin ufkunu da daraltacaktır. Tüm bu eksi yönlerine rağmen çevremizde hayatını bu şekilde yaşayan insanlarla karşılaşabiliriz.
Özellikle iş hayatında kurallara uymakta zorlanan ve üstleriyle geçinemeyen kişiler hem kendi işlerini hem de iş yerinin akışını olumsuz biçimde etkilerler çünkü bu bireyler; emir almaya değil, yönetmeye alışmış kişilerdir. Kişi bu arzusundan dolayı aile, iş ve arkadaş ortamlarında uyum sorunları ve kısıtlanma hissiyle boğuşmak zorunda kalabilir. Bu yönetme arzusu bazen karakteristik bir özellik olsa da ailenin yetiştirme tarzından dolayı da ortaya çıkmış olabilir. Peki bu tip bireylerin aileleri nasıl bir tutum sergilemiş olabilir?
Çocuğunun her dediğini yapan, hatalarını görmezden gelen, çocuklarının isteklerini sorgulamadan yerine getiren anne-babalar; ileride kurallara uyamayan, bir otorite ile karşılaştıklarında buna uyum sağlayamayan bir bireyi yetiştirdiklerinin farkında bile değillerdir. Aileler bu tutumlarında çocuğunu mutlu etmek, onu hiçbir şeyden mahrum bırakmamak ve kıyamamak gibi kaygılarla yola çıkarlar. Çocuklarına kızmaktan suçluluk duyarlar. Bu duygu ve düşüncelerle çocuklarının onları yönetmesine izin vermiş olurlar. Bu tutuma çocuk merkezli ebeveyn tutumu denir.
Bu çocuklar evlerinde her alanı sahiplenirler. Odası dışında her alanı kendi ihtiyaçları için kullanırlar. Bunu yaparken anne-babalarının alanına girerler. Anne-babanın günlük faaliyetleri, evin düzeni gibi konular çocuğun aldığı kararlar doğrultusunda şekillenir.
Bu şekilde yetişmiş ve bu düzene alışmış olan çocuk, öncelikle oyun arkadaşları ile sorun yaşamaya başlar. Oyunların kural koyucusu olmak isterler ve oyun istedikleri gibi gitmediğinde oyunu bozma ya da küsme gibi davranışlar sergilerler. Okul kurallarına uymakta güçlük çekebilir veya öğretmenlerinin yönlendirmelerini uygulayamayabilirler.
Hep olumsuz yönlerinden bahsettik tabi ki bu tutumun olumlu yansımaları da olabilir. Çocukluğundan beri merkezde olmaya alışan birinin, özgüveni yüksek olabilir. Bunun yanında yönetilmeye değil yönetmeye alışmış biri bir gruba kolaylıkla önderlik edebilir. O zaman aklımıza şu soru gelebilir; ‘’Çocuğum ilerde lider ruhlu biri olsun diye Çocuk Merkezli bir ebeveyn mi olmalıyım?’’ Sorunun cevabı aslında hem evet hem hayırdır.
Anne-babalar bazı durumlarda çocuk merkezli yaklaşmalıdır. Çocuğun sağlığı ve eğitimi gibi hayati konularda çocuk merkezli bir yaklaşım sergilemek bazen çok kritik ve önemli olabilir. Fakat bunun dışındaki konularda çocuk anne-babasının özel alanlarını tanımalı, uyum sağlamalı ve en önemlisi onların fikirlerini dinlemeyi öğrenmelidir. Aşırı kuralcı olmak, sert davranmak ne kadar uç ve yanlış bir tutumsa sadece çocuğun fikirlerine göre yaşamasına müsaade etmekte ona dolaylı yoldan zarar verecektir.