Deniz İSTİKBAL -31 Ocak 2025
21. yüzyıl beraberinde iktisadi ve teknoloji açısından birçok değişimi getirdi. Bu değişimlerin başında Çin’in ekonomik olarak yükselişi önemli bir eşik değer. Yüzyılın başında dünya ekonomisinin yüzde 5’inden azını oluşturan Çin çeyrek asır sonra küresel ekonominin yüzde 18’inden fazlasını kaplar hale geldi. Dünyanın en büyük dış ticaret ülkesine dönüşen Çin en büyük ihracatçı olarak üretim süreçlerini belirliyor ve geliştiriyor.
Gelişen yeni nesil üretim modelleri beraberinde teknolojik altyapıyı getiriyor. Teknolojinin geliştirilmesi için AR-GE harcamalarını artıran ülke ABD’nin ardından en büyük AR-GE bütçesini kontrol ediliyor. 2023’te 160 milyar dolar AR-GE harcaması yapan Çin 2024’te yeni bir rekora imza attı ve teknoloji yatırımlarını artıracağını açıkladı. ABD’nin yeni dönemde açıkladığı bir çok yeni teknoloji girişiminin de Çin’in teknolojik olarak gelişimiyle yakından ilgisi bulunuyor. Son günlerde Çinli yapay zekâ uygulamalarının öne çıkması da bir rastlantı şeklinde okunmamalı. Özellikle 2008 Finans Krizi sonrası daha fazla öne çıkan Çinli firmalar 2025’te global trendleri artık belirleyebiliyor.
2025’te 20 trilyon dolarlık iktisadi büyüklüğüyle dünyanın en büyük imalat sanayisi olan Çin 4,4 trilyon dolarlık ihracat yapmaya hazırlanıyor. 3,4 trilyon dolarlık ithalat kapasitesiyle de önemli bir satın almacı olan ülke 8 trilyon dolara yaklaşan ticaret hacmine yaklaşıyor. Küresel ticaret açısından vazgeçilmez bir aktör haline gelen Çin firmalarıyla global ekonomiyi derinden etkileyebiliyor.
Dünyadaki en büyük 500 firmanın 142 tanesini bünyesinde barından Çin rekabet avantajıyla hareket ediyor. Küresel finans merkezleri arasında en üst sıralarda yer alan ülke ikinci büyük varlık sahibi ülke olarak öne çıkıyor. Merkez Bankasındaki 3,5 trilyon dolarlık döviz rezerviyle finansal altyapısını kuvvetlendiren Çin 1 trilyon dolara yakın dış ticaret fazlası veriyor. Verilen dış ticaret fazlası ülkenin imalat sanayindeki gücünden ve teknoloji yatırım geçmişinden geliyor. 1978 sonrası Batılı aktörlerden ciddi düzeyde yatırım çeken ülke günümüzde dış ülkelere yatırımlar yapıyor.
Yapılan yatırımların toplamı 2,5 trilyon dolara yaklaşırken Çin kendine yapılan yıllık ortalama yatırım miktarından daha fazla yatırımı farklı ülkelere gerçekleştiriyor. 2025’te 283 milyar dolar doğrudan yabancı yatırımcı çekmesi beklenen Çin’in 261 milyar dolar dış yatırım yapması bekleniyor. Yatırımlar daha çok gelişmiş ülkelere yoğunlaşırken Latin Amerika, Afrika ve Asya gibi bölgelere de yatırımlar yapıyor.
Yapılan yatırımlar enerji, altyapı ve doğal kaynaklar gibi sektörlere yoğunlaşıyor. En büyük 322 Çinli firmanın toplam değerinin ise 7 trilyon doları aştığı tahmin ediliyor. Tencent, ICBC, China Mobile, Alibaba, Agricultural Bank of China, Bank of China, CATL, Xiaomi, BYD, Sinopec ve NetEase gibi firmalar yukarıda dile getirilen şirketlere örnek olarak verilebilir.
Çinli firmaların global patentlerde başı çekmesi ve 11. inovasyon sahibi ülke olunması da yeni nesil teknolojilerin yaratılmasında önem taşıyor. Yeni sanayileşmiş bir ülke statüsünde yer alan bir aktörün böylesine küresel ekonomiyi ve teknolojik trendleri etkilemesi ise tarihsel örneklerde pek bulunuyor. Ülkenin iktisadi ve fiziksel altyapısının yeni inşa edilmiş olması da Çin’in üretim kapasitesine ciddi anlamda katkı sunuyor.
Sonuç olarak Çinli firmaların son dönemde ABD’li rakiplerinin önüne geçmesi bir rastlantı olarak okunmamalı. Bu nedenle Çin’in gelecek yıllarda daha fazla öne çıkması ve rakiplerini rekabet gücü açısından geçmesi beklenmeli.