CHP ve Kılıçdaroğlu – I

haydar as

Haydar AS – 02 Eylül 2023

CHP’nin özellikle de Sayın Kılıçdaroğlu’nun başına gelenleri görüp biraz empati yapınca insanın bu kadar da olmaz diyesi geliyor ama konu Kılıçdaroğlu olunca ‘Olur mu olur’ diyoruz.

14 Mayıs seçimlerinde Deva, Gelecek, Demokrat ve Saadet partilerine toplam 38 milletvekilliği hediye eden! Kılıçdaroğlu’nun durumuna hiç kimse düşmek istemezdi sanırım…

Daha öncesinde de Sayın Akşener’e İYİ Parti seçime girebilsin diye 15 milletvekili hediye eden CHP, siyasi parti mi yoksa hayır kurumu mu? Anlamakta güçlük çekiyorum diyeceğim ama pek de anlaşılmayacak bir durum yok aslında.

Çünkü Sayın Kılıçdaroğlu ‘Ben nasıl kazanırım’ yerine, ‘Erdoğan’a nasıl kaybettiririm’ üzerine siyasetini kurguluyor ve  yıllardır da aynı taktiği uyguluyor. Ve hep kaybediyor.

2015 planının devamı

Hatırlarsanız 2015 seçimlerinde de MHP Lideri Sayın Bahçeli’ye koalisyon hükümeti kurma karşılığında Başbakanlık teklif etmişti, Allah’tan Sayın Bahçeli’nin her zamanki gibi feraseti ağır basmıştı da teklifi kabul etmemişti. Eğer Sayın Bahçeli teklifi kabul etmiş olsaydı muhtemelen 15 Temmuz hain darbe girişimini yaşamayacaktık ama ülkenin şu an ne durumda olduğunu da düşünmek bile istemiyorum.

O günden bu güne hiçbir şey değişmemiş olacak ki, Kılıçdaroğlu siyasetini yine Erdoğan üzerine kurguluyor, ‘Erdoğan gitsin de n’olursa olsun’ üzerine siyasetini inşa etmeye çalışıyor hal böyle olunca da göçük kaçınılmaz oluyor.

Yoksa dördünün de yüzde bir oy bile alamayacakları ayan beyan ortada olan bu partilere 38 vekillik vermek başka şekilde izah edilemez.

Tüm bunlar gözümüzün önünde yaşanırken, seçimin ikinci tura kalmasıyla devre arasında Sayın Özdağ ile yapmış olduğu pazarlık ortaya çıkınca bu kadarına da pes dedirtiyor.

Benim anlamadığım, Sayın Kılıçdaroğlu kazara bu seçimi kazansaydı eğer tek dertleri mevki makam ve koltuk sevdası olan bu yol arkadaşları ile ülkeyi nasıl yönetecekti?

İlginizi çekebilir!  Unesco Müzik Kenti Şanlıurfa

Sayın Kılıçdaroğlu’nun;

Akşener’in masayı terk ettikten sonra yapmış olduğu salvolara hiç tepki vermemesi…

Kendi belediye başkanlarını bile Akşener’in dayatmasıyla Cumhurbaşkanı Yardımcısı olarak kabul etmek zorunda kalması…

Davutoğlu’nun seçilecek Cumhurbaşkanı için, “Liderlerin ortak fikriyle hareket etmesi gerekir yoksa kriz çıkar” demesine kayıtsız kalması…

“KHK’lıları geldiğimiz gün affedeceğiz” çıkışı…

“Demirtaş’ı serbest bırakacağız” vb. gibi söylemleri…

Ülke üzerinde hain emelleri olanların ellerini ovuşturup seçim sonrasına plan yapmalarını sağlarken,  tüm bu yaşananların seçmen üzerinde yarattığı  endişe ve korku, ekonomik krizin zirve yaptığı bir dönemde bile gözleri önünde cereyan eden bu gelişmeleri değerlendirerek tercihini mevcut hükümetten yana kullanmaya itiyordu.

Sayın Kılıçdaroğlu ve ortaklarının kendi kişisel hırslarını ülke menfaatlerinden daha üstün görüp söylemlerinin birbiri ardına çelişkiler yumağı oluşturması seçim öncesi bir işaret fişeği gibi seçmenin kararını vermesini kolaylaştırıyordu.

Kılıçdaroğlu ne yapsın!

Tüm bunlar yetmiyormuş gibi seçim sonrası  Akşener’den, Davutoğlu’na, Babacan’dan, Karamollaoğlu’na kadar hiç birinin yenilgiden en ufak bir sorumluluk almamalarını, hepsinin pişkin pişkin suçu Kılıçdaroğlu’na atıyor olmalarını, ki ben bile içime sindiremiyorum! Bu duruma, Kılıçdaroğlu ne yapsın, CHP seçmeni ne yapsın!

En azından Meclis Başkanlığı seçiminde aday çıkarmayıp nezaketen CHP’nin adayını desteklemeleri gerekirken kendilerinin aday çıkarmaları ahde vefanın yerle yeksan olduğunu gösteriyordu.

Biraz daha zorlasan; ‘CHP bu oyları bizim sayemizde aldı’, ‘Biz olmasaydık CHP baraj altında kalırdı’ deselerdi pek şaşırmazdım herhalde..

Efendim anlaşılan yazı uzayıp gidecek, sizleri de pek sıkmamak için kalan bölümü bir sonraki yazımda yayımlamayı daha uygun görüyorum, görüşmek üzere…

 

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

haydar as

Haydar AS – 02 Eylül 2023

CHP’nin özellikle de Sayın Kılıçdaroğlu’nun başına gelenleri görüp biraz empati yapınca insanın bu kadar da olmaz diyesi geliyor ama konu Kılıçdaroğlu olunca ‘Olur mu olur’ diyoruz.

14 Mayıs seçimlerinde Deva, Gelecek, Demokrat ve Saadet partilerine toplam 38 milletvekilliği hediye eden! Kılıçdaroğlu’nun durumuna hiç kimse düşmek istemezdi sanırım…

Daha öncesinde de Sayın Akşener’e İYİ Parti seçime girebilsin diye 15 milletvekili hediye eden CHP, siyasi parti mi yoksa hayır kurumu mu? Anlamakta güçlük çekiyorum diyeceğim ama pek de anlaşılmayacak bir durum yok aslında.

Çünkü Sayın Kılıçdaroğlu ‘Ben nasıl kazanırım’ yerine, ‘Erdoğan’a nasıl kaybettiririm’ üzerine siyasetini kurguluyor ve  yıllardır da aynı taktiği uyguluyor. Ve hep kaybediyor.

2015 planının devamı

Hatırlarsanız 2015 seçimlerinde de MHP Lideri Sayın Bahçeli’ye koalisyon hükümeti kurma karşılığında Başbakanlık teklif etmişti, Allah’tan Sayın Bahçeli’nin her zamanki gibi feraseti ağır basmıştı da teklifi kabul etmemişti. Eğer Sayın Bahçeli teklifi kabul etmiş olsaydı muhtemelen 15 Temmuz hain darbe girişimini yaşamayacaktık ama ülkenin şu an ne durumda olduğunu da düşünmek bile istemiyorum.

O günden bu güne hiçbir şey değişmemiş olacak ki, Kılıçdaroğlu siyasetini yine Erdoğan üzerine kurguluyor, ‘Erdoğan gitsin de n’olursa olsun’ üzerine siyasetini inşa etmeye çalışıyor hal böyle olunca da göçük kaçınılmaz oluyor.

Yoksa dördünün de yüzde bir oy bile alamayacakları ayan beyan ortada olan bu partilere 38 vekillik vermek başka şekilde izah edilemez.

Tüm bunlar gözümüzün önünde yaşanırken, seçimin ikinci tura kalmasıyla devre arasında Sayın Özdağ ile yapmış olduğu pazarlık ortaya çıkınca bu kadarına da pes dedirtiyor.

Benim anlamadığım, Sayın Kılıçdaroğlu kazara bu seçimi kazansaydı eğer tek dertleri mevki makam ve koltuk sevdası olan bu yol arkadaşları ile ülkeyi nasıl yönetecekti?

İlginizi çekebilir!  Devlet Aklı ve Stratejik Hamleler: Türkiye’nin Geleceği - Reşit Kemal As

Sayın Kılıçdaroğlu’nun;

Akşener’in masayı terk ettikten sonra yapmış olduğu salvolara hiç tepki vermemesi…

Kendi belediye başkanlarını bile Akşener’in dayatmasıyla Cumhurbaşkanı Yardımcısı olarak kabul etmek zorunda kalması…

Davutoğlu’nun seçilecek Cumhurbaşkanı için, “Liderlerin ortak fikriyle hareket etmesi gerekir yoksa kriz çıkar” demesine kayıtsız kalması…

“KHK’lıları geldiğimiz gün affedeceğiz” çıkışı…

“Demirtaş’ı serbest bırakacağız” vb. gibi söylemleri…

Ülke üzerinde hain emelleri olanların ellerini ovuşturup seçim sonrasına plan yapmalarını sağlarken,  tüm bu yaşananların seçmen üzerinde yarattığı  endişe ve korku, ekonomik krizin zirve yaptığı bir dönemde bile gözleri önünde cereyan eden bu gelişmeleri değerlendirerek tercihini mevcut hükümetten yana kullanmaya itiyordu.

Sayın Kılıçdaroğlu ve ortaklarının kendi kişisel hırslarını ülke menfaatlerinden daha üstün görüp söylemlerinin birbiri ardına çelişkiler yumağı oluşturması seçim öncesi bir işaret fişeği gibi seçmenin kararını vermesini kolaylaştırıyordu.

Kılıçdaroğlu ne yapsın!

Tüm bunlar yetmiyormuş gibi seçim sonrası  Akşener’den, Davutoğlu’na, Babacan’dan, Karamollaoğlu’na kadar hiç birinin yenilgiden en ufak bir sorumluluk almamalarını, hepsinin pişkin pişkin suçu Kılıçdaroğlu’na atıyor olmalarını, ki ben bile içime sindiremiyorum! Bu duruma, Kılıçdaroğlu ne yapsın, CHP seçmeni ne yapsın!

En azından Meclis Başkanlığı seçiminde aday çıkarmayıp nezaketen CHP’nin adayını desteklemeleri gerekirken kendilerinin aday çıkarmaları ahde vefanın yerle yeksan olduğunu gösteriyordu.

Biraz daha zorlasan; ‘CHP bu oyları bizim sayemizde aldı’, ‘Biz olmasaydık CHP baraj altında kalırdı’ deselerdi pek şaşırmazdım herhalde..

Efendim anlaşılan yazı uzayıp gidecek, sizleri de pek sıkmamak için kalan bölümü bir sonraki yazımda yayımlamayı daha uygun görüyorum, görüşmek üzere…

 

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.