istihbarat ceyhun bozkurt

Ceyhun BOZKURT – 29 Mayıs 2024

 

Milli Güvenlik Kurulu, 2024 yılının üçüncü toplantısını dün yaptı. Toplantı sonrası açıklanan bildiride yer alan “yapay zeka” ile ilgili madde dikkat çekiciydi. MGK bildirisinde yurtiçinde ve Irak ile Suriye’deki terörle mücadele ile ilgili bilgiler, İsrail’in Gazze soykırımına tepki ve mücadele yöntemi, Ukrayna’daki insani durumun kötüleşmesi ve adil ve kalıcı barış için çabalar, Azerbaycan-Ermenistan müzakereleri yanısıra yedinci maddede şu ifadeler yer aldı:

“7. YAPAY ZEKÂ ALANINDA KAYDEDİLEN İLERLEMENİN, İNSANLIK TARİHİNDE YENİ BİR MERHALEYE GEÇİLMESİNİ MÜMKÜN KILABİLECEK BÜYÜK FIRSATLAR SUNDUĞUNA; BUNUNLA BİRLİKTE, BAHSE KONU SAHADAKİ POTANSİYELİN BİRTAKIM SINAMALARI VE SİBER ALANDA OLUŞAN YENİ TEHDİTLERİ DE BERABERİNDE GETİRECEĞİNE DİKKAT ÇEKİLMİŞTİR. TÜRKİYE’NİN, YAPAY ZEKÂ ÇALIŞMALARININ İLMÎ, ASKERÎ, İKTİSADİ VE İÇTİMAİ NETİCELERİNE HAZIRLIKLI OLMASININ VE BU ALANDA İLERİ KABİLİYETLER GELİŞTİRMESİNİN ÖNEM VE ÖNCELİĞİNE İŞARET EDİLMİŞTİR.

Yapay zeka ile bağlantılı olarak teknolojik gelişmelerden biri olan deepfake tehlikesine “En Derin Sahtekarlık Teknolojisi: Deepfake” başlıklı yazımda dikkat çekmiştim. (Bkz. https://www.worldofturkiye.com/author/ceyhunbozkurt/ceyhun-bozkurt-en-derin-sahtekarlik-teknolojisi-deepfake/ )

Siber dünyada gelişmeler bununla sınırlı değil. MGK bildirisinde aktarıldığı gibi yapay zeka tahtarevallisinin bir tarafında fırsatlar diğer tarafında tehlikeler/tehditler var. Bu tehditlerin başlangıcı ise dijital çağa geçişle başladı diyebiliriz. Bunun en belirgin özelliği ise öncelikle zihinlerin kirletilmesi ve işgali oldu.

Evet, dijital çağa girdik gireli zihinler önce kirletildi, ardından istila edilmeye başlandı.

Peki ama nasıl?

Artık hepimizin kimliği, evi, işyeri, arkadaşları, alışkanlıkları, beğenileri, zikri hatta fikri biliniyor. Harcaması, konumu, ilgilendiği konu, siyasi eğilimi, nelerden hoşnut olduğu, nelere kızıp bozulduğu, neden nefret ettiği yani profilimiz çıkartılmış vaziyette. Sosyal medyanın ilk çıktığı dönemde arkadaşlarımla sohbet ederken “Bir istihbarat teşkilatının veri dünyasında neye ihtiyacı varsa, Facebook’a o verileri yüklüyoruz” diye analiz yapmıştık. Elbette benzer analiz yapanlar arasında başkaları da vardır. Ama aktardığımız gibi bu veriler daha sonraki yıllarda çokça olayda kullanılmaya başlandı. Hatta kadın programlarında bile katılımcıların veya varsa kurbanların sosyal medya hesaplarındaki paylaşımlardan analizler(!) üretilmeye çalışılıyor.

Beni etkileyemezler demeyin. Çok güzel yönlendirmelerle istedikleri kulvara sokarlar. Bir bakarsınız çevrenizde bir çok kişi BİLGİ sahibi olmadan FİKİR sahibi olmuş. Çünkü insanlar nasıl hazır gıdaya alıştı ise hazır bilgiye de alıştırılmıs vaziyette. Büyük çoğunluk, önüne gelen paylaşım, profiline uygun ise arkasına önüne bakmadan, doğru mudur, yalan mıdır, yanlış mıdır hiç araştırmadan, siyasi düşünce ve dünyevi bakış açısına uygun ise paylaşıma devam ediyor.

Profil daha önceden çıkartıldığı için ve bazı malzemeler daha önceden sinsice bilinç altı kurgulaması ile beyinlere zerk edildiği için zaten bu tepkiye hazır vaziyete getirilmiş. Zaten giderek geliştirilen algoritmalarla, benzer paylaşımlar kişisel hesapların önüne sürekli ve artarak geliyor.

Bundan sonrasındaki aşama, ALGI operasyonları ile profile uygun paylaşımlarda bulunup özelde kişiyi, genelde toplumu yönlendirmek.

Algı operasyonlarının tarihi elbette çok daha eskiye dayanıyor ama özellikle sosyal medyanın güçlü bir şekilde hayatımıza girdiği son 15 yılda çok daha şiddetli hale geldi. Üstelik her eve, pardon cebe girecek durumda. Bu durumdan en yoğun etkilenen ülkeler arasında ülkemizi sayabiliriz. Ülkemize yönelik operasyonun sayısı belirsiz ve biri tutmazsa diğeri ardı ardına ara vermeksizin yapılıyor. Algı operasyonları ve dezenformasyon hemen her konuda fakat özellikle toplumun hassasiyet duyduğu konularda yani AŞIL TOPUĞUNA yönelik yapılıyor. Bunun adı DİJİTAL TERÖR’dür.

Millet olarak profilimizi çıkardıkları için hassasiyetlerimizi çok iyi biliyorlar.

Ortak değerlerimiz neler biliyorlar.

Nereden dokunursak kırılma olur biliyorlar ve oradan vuruyorlar.

Örneğin aşil topuğumuza saldırıyorlar. Dindarlık adı altında Atatürk’e veya Atatürkçülük/solculuk adı altında İslam dinine ve son peygamber Hz. Muhammed’e saldırı şeklinde karşımıza çıkabiliyor. Bu saldırı ek olarak yine aşil topuklarımız arasında bulunan etnik ve mezhep zenginlikleri üzerinden, yaşam anlayışı/tercihi üzerinden yapılınca da etkili oluyor. Yine;

– Yokluk, yoksulluk, yolsuzluk,

– Bazı devlet görevlilerinin rutin dışındaki uygulamaları,

– Kendi adına dini açıklamalarda bulunan bazı şahısların haddi aşan, art niyetli konuşmalarını din olarak takdim etmeleri,

– Toplumdaki dini algılama hassasiyetleri farklı kesimleri çatıştırma, toplumu germe, ayrıştırma, ötekileştirme, kutuplaştırma ve düşmanlaştırma vb yöntemler üzerinden ülkemizde çoklu saldırı yöntemi uygulanıyor ve halen de devam ediyor.

Uyarımız şudur: Dijital çağın bu yöndeki getirisine dikkat etmezsek, bizi öyle bir resetlerler ki ne olduğunu, ne zaman olduğunu anlayamayız.

Bizden söylemesi.