Ceyhun BOZKURT – 03 Haziran 2024
ABD Başkanı Biden, 14 Ekim 2023 tarihinde Suriye konusundaki olağanüstü önlemlerin bir yıl daha uzatılmasına ilişkin kararnamede;
“Özellikle Türk hükümetinin Suriye’nin kuzeydoğusuna askeri harekat için attığı adımların bölgedeki barışı, istikrarı ve güvenliği tehdit ettiğini, DEAŞ ile mücadeleyi zayıflattığını” savunarak, Suriye içindeki ve Suriye’yi ilgilendiren mevcut durumun “ABD’nin ulusal güvenliği ve dış politikasına alışılmadık ve olağanüstü bir tehdit” oluşturmaya devam ettiğini ileri sürmüştü. Amerika ve Biden Türkiye’nin Suriye’nin kuzeydoğusundaki askeri operasyonlarının “IŞİD ile mücadeleye sekte vurduğunu” iddia etmişti.
Bu nedenle Biden, 14 Ekim 2023’te süresi dolacak olan acil durum halinin süresinin bir yıl daha uzatılması kararı aldığını kaydetti.
Aktardığımız ifadelere baktığınızda Suriye’nin sınır komşusu Türkiye değil de Amerika zannediyor insan.
Peki kararnamedeki bu ifadeler doğru mu? Kesinlikle değil.
IŞİD/DAEŞ bir terör örgütü. Bu örgütle mücadele etmek için bir başka terör örgütünü PKK/YPG’yi kullanmak desteklemek ne hukuken, ne vicdanen, ne ahlaken doğru. Zaten bölgedeki barışı, istikrarı, güvenliği tehdit eden ABD ve aparatı olan terör örgütüdür ve halen de öyle. DAEŞ’i kur(dur)an da ABD’dir. Donald Trump’ın, Obama yönetimi tarafından kurulduğunu söylemişti. Bu terör örgütünün, ABD politikalarına uyumlu saldırıları da bu gerçeğin sağlamasıdır. ABD, terör örgütü PYD/YPG’yi nereye salmak istiyorsa önce orayı DAEŞ terör örgütüne işgal ettirmiş, sonra da YPG’li teröristleri kahraman edasıyla pazarlamıştır. Plan, ABD-İsrail koridorunu PKK’lı (PYD/YPG’li) teröristler eliyle kurmak, bölge ülkelerini hedeflemektir.
Bunu terör örgütünün siyasi ayağının bir dönem üst düzey isimlerinden olan Aysel Tuğluk, 21 Eylül 2012 tarihinde Radikal 2 internet sitesinde “Yeni Stratejik Hamleler” başlıklı yazısında aktarmıştı. Tuğluk’un yazdığına göre, ABD’nin PKK’lılara biçtiği rol şuydu:
“Sanırım Washington koridorlarında kavramlar epeyce değişti.
I- Basra’dan Akdeniz’e ‘Kürt koridoru’ üzerine uzun vadeli planlar tartışılıyor.
II- Sünniler, Şiiler ve farklı Sünni aktörler arasında Kürtlerin tampon ve denge unsuru olması konuşuluyor.
III- Ortadoğu’da Hıristiyan azınlıklar ile Kürtler arasında yeni bir ‘seküler merkez’ inşası düşünülüyor.”
Kürt demelerine bakmayın. Esası ABD-İsrail koridoruydu. TERÖRİSTAN’ın kontrolü özde ABD ve İsrail’de sözde PKK’lı teröristlerde olacaktı. Türkiye, koridor planına ilk darbeyi, 24 Ağustos 2016 tarihinde başlattığı FIRAT KALKANI HAREKÂTI’yla vurdu. ABD ise perde arkasından bu harekatı engellemeye çalıştı. Başaramadı. Ardından da Irak’ta yeni bir hamle yaptı ve 2017 yılında Barzani yönetimine gayri meşru bir “Irak’tan ayrılma” referandumu yaptırdı. Görüntüde karşımızda Barzani ve bölgesel yönetim vardı. Ama perde arkasında yine ABD’yi görüyorduk. Bu plan da Türkiye ve Irak’ın, İran’ın da desteğiyle baskısı neticesinde bozuldu. Ancak dikkat edin, bölgesel yönetim “planı iptal ettik” demedi, “rafa kaldırdık” diye açıkladı. Yani Türkiye’nin zayıfladığını hissettikleri anda raftan indirecekleri bir planları var. Türkiye ile Irak’ın, Bağdat’ın etkisini tüm Irak’ta göstereceği işbirliği ve anlaşma sürecini bir de bu açıdan okumakta fayda var.
ABD, Suriye tarafında ise şimdilerde Irak’taki gayri meşru referandum benzeri bir süreci, terör örgütü PYD/YPG eliyle “yerel seçim” adı altında işletmeye çalışıyor. Siz bakmayın Amerikan Dışişleri’nden yapılan “Yerel seçimi onaylamıyoruz” sözlerine. ABD’nin bölgede verdiği hiçbir sözü tutmadığını, tutmayacağını çok iyi biliyoruz. Bu nedenle de bu mücadele sürecinin ABD ile değil, ABD’ye rağmen sürdürülmesi gerekiyor. PYD/YPG’nin ABD tarafından da terör örgütü olarak kabul edilen KCK/PKK’nın Suriye uzantısı olduğunu ABD Senatosunca oluşturulan komiteye davet edilen eski ABD Savunma Bakanları ve Genelkurmay Başkanları, senatörlerin huzurunda defalarca kabul etmişlerdi.
ABD Senatosu’nun Silahlı Hizmetler Komitesi’nin Nisan 2016’daki bir toplantısında senatörlerin sorularını yanıtlayan dönemin Savunma Bakanı Ashton Carter, Senatör Lindsey Graham’in Suriye konusunda üst üste soruları karşısında zor anlar yaşamıştı. Graham’in “PYD’yi ve YPG’yi hiç duydunuz mu?” şeklindeki sorusuna “Evet” karşılığını veren Carter, Senatörün, “Bunlar kimdir?” sorusunu ise “Kürt gruplar” şeklinde yanıtladı. Sorularına “YPG, PYD’nin silahlı kanadı mı?” diye devam eden Graham’a yanıt veren Savunma Bakanı ise “Evet, doğru” dedi.
Carter, Graham’in “Raporlar, bunların PKK ile bağlantılı ya da en azından önemli ilişkileri olduğunu belirtiyor. Bu doğru mu?” şeklindeki sorusuna ise “Evet” yanıtını vermişti. Graham’in araya girerek, “PKK’nın Türkiye için terör örgütü olduğunu” söylemesi üzerine Carter, “PKK sadece Türkiye’nin değil ABD’nin nazarında da terör örgütüdür” diye konuştu. Carter, “Türklerin Suriye’de YPG’yi silahlandırdığımız için bize kızgın olması sizin için şaşırtıcı mı?” sorusu üzerine ise “Hayır” dedi ve Türkiye ile geniş istişareler içinde olduklarını belirtti.
Bu kadar açık olan bir ilişki ve ABD’nin politikasındaki iki yüzlülük veya nazik ifadesiyle tezatlar.
ABD’nin gerekçesi, YPG/PYD terör örgütü DAEŞ ile mücadele ediyormuş, laik-seküler bir örgütmüş. Terör örgütlerini seküler eksenli olursa meşru, din eksenli olursa gayri meşru olarak mı göreceğiz?
Bu bir kıstas mı?
Suriye’nin kuzeyinde yaşayan Araplar, Türkler ve Kürtler önce DAEŞ zulmünden kaçtılar. Kaçmayanlar veya kaçamayanların bir kısmı DAEŞ sonrası YPG tarafından bölgeden sürüldü. Yani bölge halkını tehcire tabi tuttular. Bölgede başta ABD olmak üzere uluslararası kuruluşların da şahitliğinde tam bir demografik mühendislik faaliyeti sürdürüldü halen dahi sürdürülüyor. Tabi ABD ve Batı bu konuda üç maymunu oynuyor ve bu rezil gelişmeleri görmezlikten geliyor.
Peki DAEŞ nerede?
DAEŞ’in Suriye’deki işi bitti arada bir görüntü vermek için mahdut sayıda bir güç bırakıldı, önemli bir kısmı yeni görev bölgesi olan Afganistan’a götürüldü. Şimdilerde DAEŞ Horasan olarak karşımıza çıkan örgütün altyapısı, işte bu operasyonla oluşturuldu.
Bugün Suriye’nin doğu ve kuzeyinde Amerikan desteği ve şemsiyesi altında PYD/YPG (PKK) hakim ve DAEŞ’in hiç bir etkinliği yok. Fakat bölgeden kaçan veya sürülen halk topraklarına hala dönemiyor neden?
Çünkü önceki satırlarda aktardığımız gibi yapılan siyaset mühendisliğine göre burada sözde Kürt Garnizon Devleti özde TERÖRİSTAN kurulacak. Sadece Suriye’de değil, Türkiye, Irak, İran da hedef. Birleşik bir TERÖRİSTAN hedefliyorlar. Bu sözde devlet İsrail ve ABD’nin güdümünde, gözetiminde ve desteğinde kendisine biçilen görevi yerine getirecek. Hem Türkiye ile İsrail arasında güvenlik bakımından tampon görevi görecek hem de Türkiye’nin Arap ve İslam dünyası ile irtibatını koparacak. Şartlar oluştuğunda ve zamanı geldiğinde de bu topraklar Arz-ı Mevud hedefi çerçevesinde Büyük İsrail’e bağlanacak. ‘Gazze neden sadece Gazze değildir’in açıklamasını da bu çerçevede okuyabilirsiniz.
Devam edeceğiz.